“Çünkü Tanrı yeryüzü, bizim gücümüzü bize göstermek için iner. Biz onun düşünün bir parçasıyız ve o, bu düşün mutlu olmasını ister. Bununla birlikte, ta içimizde bir yerde, Tanrı’nın bizi mutlu kılmak için yarattığını bilirsek, bizi üzüntüye ve bozguna götüren her şeyin kendi hatamız olduğunu da kabullenmemiz gerekir. İşte bu yüzden, sonunda Tanrı’yı hep öldürürüz. İster çarmıhta , ister ateşte, ister sürgünde, ister yüreğimizin içinde olsun, öldürürüz onu. “
– Paulo Coelho
Tanrının, yaşadığın her güne mucize tohumlarını ne yaptın?
Merhaba
Günümüzün en çok okunan yazarlarından biri olan Paulo Coelho, bu romanında Tanrı’nın kadın yüzünü keşfediyor.
İnsan tehlikeye atılmayı bilmeli, diyordu. Yaşamın mucizenin ancak, beklemediğimiz şeyler olup bittiğinde gerçekten anlıyoruz.
Tanrı, güneşi her gün yeniden doğdurarak, bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için zaman tanıyor bize. Oysa, biz her gün, böyle bir zamanın bize bağışlandığını görmezden geliyoruz, bugünün düne benzediği gibi, yarına da benzeyeceğini düşünüyormuş gibi davranıyoruz. Ama dikkatini yaşamakta olduğu güne veren kişi, o büyülü anın varlığını keşfediyor. O büyülü an belki de sabah anahtarı kilide soktuğumuz dakikada, akşam yemeğini izleyen suskunluk sırasında, bize birbirinin benzeri gibi gelen bin bir şeyde gizli. Ama öyle bir an var ve işte o anda yıldızlar tüm güçleriyle içimize doluyor ve bizi mucizeler gerçekleştirmeye hazır hale getiriyor. Mutluluk kimi zaman bir kutsamadır- ama çoğu zaman bir fetihtir. Günün o büyülü anı, değişmemize yardım ediyor, bizi düşlerimizin peşinde koşmak için yola koyulmaya itiyor. Acı çekeceğiz, zor zamanlar yaşayacağız, ne var ki bunlar geçici, iz bırakmayan dönemler olacaktır. Ve daha sonra geriye dönüp gururla ve inançla bakacağız.
s 27
Kendini tehlikeye atmaktan korkan kişiye ne yazık! Çünkü o kişi belki de hiç düş kırıklığına uğramayacak ve peşinden koşacak bir düşü olanlar kadar acı çekmeyecek. Ama dönüp de arkaya baktığında (çünkü her zaman, sonunda dönüp arkamıza bakarız), yüreğinden şu sözcüklerin döküldüğünü duyacak: “Tanrının, yaşadığın her güne mucize tohumlarını ne yaptın? Yaradanın sana bağışladığı yemekleri ne yaptın? Hepsini bir çukura gömdün, çünkü onları yitirmekten korkuyordun. İşte, şimdi elinde kalan: Yaşamını yitirmiş olmanın kesinliği.”
Bu sözleri duyan kişiye ne yazık! Mucizelere o anda inanacak, ama varlığını büyülü anları geçip gitmiş olacak.
Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım, çok farklı bir tutkuyu anlatıyor. Okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgi’yle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın