Bazen en güçlü şey, sessizce bekleyebilmek ve zamanı geldiğinde sadakatle ortaya çıkmaktır…

-Yasemin Emre

Merhaba

Kanser neden tekrarlar?

Tüm tedaviler tamamlandıktan, “her şey bitti” denildikten yıllar sonra neden yeniden baş gösterir?

Bunun cevabı bilim dünyasında “tümör uykusu” olarak adlandırılan bir durumdur.

Bu, bazı kanser hücrelerinin vücutta yıllarca sessiz ve görünmez bir şekilde beklemesi, hiçbir belirti vermemesi; ama bir gün, uygun şartlar oluştuğunda yeniden uyanıp bölünmeye başlamasıdır.

Uyuyan hücreler:

  • Yavaş büyür,
  • Tedavilere karşı dirençlidir,
  • Bağışıklık sisteminden saklanabilir,
  • Ve gerektiğinde kendini yenileyebilir.

Bu hücreler çoğunlukla meme, prostat, deri kanseri ve B hücreli lenfomada karşımıza çıkar.

Üç şekilde “uyurlar”:

  1. Hücresel uyku – Hücre döngüsünün dışında kalırlar.
  2. Anjiyogenik uyku – Besin bulamaz, büyüyemezler.
  3. İmmunojenik uyku – Bağışıklık sisteminden gizlenirler.

Bilim insanları hâlâ bu hücrelerin ne zaman, neden ve nasıl uyanacağını tam olarak çözemedi.

Ama şu kesin: Bazı şeyler sessizliğin içinde var olmaya devam eder.

Ve belki tam da bu noktada, aklımıza vefa geliyor.

Bazı insanlar vardır; uzun süredir aramadığınız, görüşmediğiniz, belki yıllarca sesini duymadığınız…

Ama bir gün, bir şey olur — iyi ya da kötü — Ve o insan, sanki zaman hiç geçmemiş gibi yanınızda belirir.

Tıpkı uyuyan hücreler gibi, bazı dostluklar da zamana rağmen canlı kalır.

Araya sessizlikler girse de, yüz yüze gelinmese de, bir sadakat, bir bağlılık hep kalır.

Fakat unutmamalıyız:

Nasıl ki bazı uyuyan hücreler tehlike taşır, bazı “dostluklar” da aslında içten içe tükenmiş olabilir.

Ama gerçek dostluk, gerçek vefa; zamanın ve uzaklığın ötesinde hâlâ “ben buradayım” diyebilen bir kalptir.

Bu nedenle kanser araştırmaları, şu iki soruyu sorar:

  • Uyuyan hücreleri uyandırmalı mıyız?
  • Yoksa onların uykuda kalmasını mı sağlamalıyız?

Hayat da benzer sorular sorar bazen:

  • Bazı dostlukları uyandırmalı mıyız?
  • Yoksa geçmişte bırakarak anılarda mı saklamalıyız?

Her iki sorunun da cevabı kolay değildir.

Ama her ikisi de aynı gerçeği anlatır:

Bazen en güçlü şey, sessizce bekleyebilmek ve zamanı geldiğinde sadakatle ortaya çıkmaktır…

Vefanın, sağlığın ve sevginin sessizliğinde kaybolmayanlara…

Sevgiyle okuyana, kalpten hatırlayana…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin