Gizli Öğreti, 1.Cilt, H.P.Blavatsky

H.P. Blavatsky’nin  ‘’Peçesiz İsis’’ten sonra 1888’te yayınlanan, dünyada büyük yankılar uyandırmış diğer bir başyapıtı, iki büyük ciltlik ‘’SecretDoctrine’’ (Gizli Öğreti) ilk cildi ile  okuyucusuna sunuluyor.

“Kozmos zekanın her türü ile doludur, iç içe kat kat var olurlar.”

— H.P.Blavatsky

Merhaba

Gizli Öğreti, “The Secret Doctrine, the Synthesis of Science, Religion and Philosophy” isimli kitap 1888’de Helena P. Blavatsky tarafından yazılan ve iki cilt olarak yayımlanmıştır. Kitabın birinci cildi “Kozmik Başlangıç” olarak isimlendirilmiştir. Ve ikinci cildi de “Antropolojik Başlangıç”’tır.

Ezoterik bilim, tüm evrenin kalbi olan merkezî bir güneş olduğunu savunur. Bu güneş evrensel tohum hücresinin çekirdeği olarak tanımlanır ve bir tohum nasıl bölünerek evrim geçirir ve mükemmel formuna kavuşursa; evren de aynı şekilde bu tohumdan oluşur. Bir tohum gelişerek bir bitki, hayvan ya da insan oluşturmak için nasıl enerjiye ihtiyaç duyarsa, her gök cismi de şimdiki hâline kavuşmak için enerjiye ihtiyaç duyar. Bu enerji Fohat’tır; evrenin elektriksel yaşam enerjisi.

Dünya küresi, evrimini tamamlamak için her biri yedi dönemlik yedi ayrı boyuttan geçmek zorundadır. Şimdi toplam yedi boyutun dördüncüsünde, fiziksel boyuttadır. Örneğin Venüs gezegeni de, ait olduğu zincirin görülebilen, fiziksel bir üyesidir.

Merkür, Venüs, Mars ya da Dünya gibi gezegenler; diğer gezegenler ve varsa üzerinde yaşayanlar tarafından görülebilirler; çünkü hepsi de aynı boyuttadırlar. Ancak, fiziksel boyuttaki Dünya’dan, ne Dünya zincirinin fiziksel boyutta olmayan diğer kürelerini ve ne de örneğin Venüs Gezegenler Zincirinin diğer üyelerini görmek imkânsızdır.

Dünya gezegeni de, yedinci boyutu tamamlayıp “öldüğü” zaman, çözünecek, yaşam ve enerjisi Laya noktaları yoluyla başka gezegenlere ve gezegen zincirlerine aktarılacaktır. Çünkü gezegenler de insanlar gibidir; gece ve gündüzleri, yaşam ve ölümleri söz konusudur. Kendi benzerlerini yaratırlar, yaşlanırlar ve bireysel olarak sona erdikleri zaman yaşam prensiplerini kendi soylarında sürdürürler.

Her “Devir” yeni bir gelişim getirir ve hatta insanın, mental, psişik, spiritüel ve fiziksel yapısında tam bir değişime neden olur; bütün bu prensipler her yükselen skalada evrimleşir. Oradan şu şekilde devam eder, Konfiçyus ve Plato gibi, fiziksel mental ve spiritüel olarak daha yüksek planlara ait olan bizim Dördüncü Devrimizdeki kişiler, Beşinci devirde sıradan insan olacaklardır; o devrin insanlığı, bizim şimdiki insanlıktan fazlasıyla daha yüksek, bu Evrim skalasında kendini bulmaya gönderilmiştir. Buddha ve Sankaracharya, alegorik olarak, Altıncı -Devirdekiler olarak nitelendirilirken, benzer bir şekilde Gauthama Buddha -Akıl Enkarnesi bizim belirttiğimiz Beşinci-Devirdekiler diye adlandırılan bütün insanlardan yine de yüksek ve büyüktü. Onun gibi yine sözdeki saklı bilgelik “kaçamak telaffuz edilen-birkaç yağmur damlası Muson yapmaz, habercisi olsalar da” aynı akıldır.

“… Psişik ve spiritüel öğretiler daha tam anlaşılsaydı, böyle bir uyuşmazlığı hayal etmek bile imkansıza yakın olurdu. Uzlaştırılamaz olanı uzlaştırma derdine daha az girilmedikçe, hiçbir ilerleme gerçekten başarılamayacaktır. Bizim küremiz, ilkinden beri öğretildiğine göre, bizim algılarımızın maddesinin kendini en kaba formunda sergilediği yerde, iniş yayının dibindedir… Sonucunda, bizim dünyamızı gölgeleyen kürelerin farklı ve daha yüksek planlarda olması gerekliliği mantığı ortaya çıkar. Kısaca, Küreler olarak, onlar BİRLİK HALİNDE’dirler, fakat BİZİM DÜNYAMIZLA ÖZ BİRLİĞİNDE değildirler ve bu şekilde, bilinçliliğin tamamen diğer haliyle ilgilidirler. Bilinç planlarımız, derecede ayrılan fakat türde aynı olarak, ayrıştırılmış maddenin aynı katmanındadırlar… Eğer itirazcı kişi, daha yüksek planlardaki o gezegenlerden birinin bile loş gölgesini fark etmek istiyorsa, önce kendisiyle diğer plan arasında duran ince astral madde bulutlarını kaldırmak zorundadır…”

En iyi dünyevi teleskoplarla bile madde dünyamızın dışını algılayamadığımızı açıklar.

Bizim ustalar dediklerimiz, diğer varlık planlarına, fiziksel ve psişik, zihinsel görülerini nasıl yönlendireceklerini ve bilinçlerini nasıl transfer edeceklerini bilen onlar, tek başına, o konular üzerinde otorite olarak konuşabilenlerdir.

“Sadece kabuğu düşmüş olan, yedi telinin her birinde Ruh, Öz ve Kozmos’un astral bedeninin olduğu, parlayan tanrının liridir. Tedbirli olunuz, diyoruz, tedbirli ve akıllı olunuz ve hepsinden önce dikkat edin, sizden öğrenenlerin aslında neye inandığına; çünkü kendilerini aldattıkları kadar başkalarını aldatırlar… zira, insanların henüz alışık olmadığı her gerçeğin kaderi böyledir… Bırakın, gezegen zincirleri ve diğer üst ve alt kozmik sırlar, ne görebilen ne de diğerlerinin göreceklerine inanabilen o kişiler için bir hayal ülkesi olarak kalsın…”

Çok azımızın bu akıllı tavsiyeye uyacağı üzüntü duyulacak bir durumdur; ve çoğu paha biçilmez inciler, çoğu aklın mücevheri, onun değerini anlamayan ve döndürüp bize kiralayan bir düşmana verilmektedir.

Ne biliyoruz ki!

Gizli Öğreti, 1. Cilt, okumayanlata tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: