Yalnızca “en çok satanlar” listelerine, kitapçıların vitrinlerine, medyanın tuttuğu projektörlerin ışığına bakarak kendi kitap listelerini hazırlayan okurlara ne demeli bilmiyorum, susmak en iyisi.

— Semih Gümüş

Merhaba

Yaratıcı Yazarlık konusunda, bizleri besleyen çok sayıda kitabı olan, Semih Gümüş‘ü kimler tanıyor?

  • “Okuma ve Yazmak” adlı kitabınızda “okuma”nın üzerinde özel olarak duruyorsunuz, “Okumak da bir yaşam biçimidir” diyorsunuz. Neden?

İnsanın bireyliğini kazanma uğraşı okumayı hemen içine alır. Okumadan olmaz. Ne olmaz? İnsan kendini, ilişkilerini, hayatı olması gerektiği gibi anlayamaz. Okumak kadar insanı zenginleştiren bir başka etkinlik düşünemiyorum. Okumayı benim dediğim gibi anlayanlar bir an boş kalamaz. Başka şeylerle uğraşmadıkları bütün zamanlarını okumaya ayırırlar. Bunun sonunda da, herkesten farklı biçimde okur, böyle okudukları için de okuduklarından herkesten daha çok şey anlarlar.

Doğru bir okuma biçimi edinmiş, dolayısıyla okuduklarının anlamlarını kendi başına sökebilen ve kendi yazarlıklarını bütün yazınsal öğeleri soyutlayarak çözümleyebilen, eleştirebilen yazar adayı, aynı zamanda okumayla yoğun ve sürekli bir ilişki içinde yaşamayı başarabilirse, yazmayı da er geç başarır.

Flaubert, “Yazmak bir yaşama biçimdir” demiş. Belki onun yaşadığı zamanlarda öyle görünmüyordu ama bugün pekala söyleyebiliriz ki , okumak da bir yaşam biçimidir.

Oysa bu ülkede bütün ömrü boyunca bir tek kitap okumamış milyonlarca insan olduğu kuşkusuz. İnsanın önce aile kurumuyla köleleştirilmeye başladığını düşünürüm, modern zamanlardaki kölelik nedenlerinden biri de elbette kitap okumamak.

İyi okur yazarın yanında durur. Onu izler, bazen onun yerine söz alır, yazarının tamamladığı yerden alır metni ve kendisinden başka hiç kimsenin düşünmediği yerlere uçurur.

İnsanı insan yapmak için, önce okumaktan başka ne önerilebilir ona? Sait Faik’in Yazmasam çıldıracaktım, sözünün en güçlü uyarlaması, bana kalırsa. Okumasam çıldıracaktım, olur.

Alberto Manguel çok şanslı olmalı, dilediği gibi okuyabilmesi için gerekli olanaklara sahip. Yoksa kitaplarını böylesine güzel yazamazdı. O her şeyi okumaktan söz ediyor, aslında hep yaptığımız: kendi hayatlarımızı ve başkalarınınkini, içinde yaşadığımız toplumu ve öteki toplumları, resimleri ve binaları, iki insan arasındaki ilişkiyi, mutlulukları ve acıları, iki kapak arasında kalan sayfaları.

Alberto Manguel , “Bana göre, bir sayfa üstündeki kelimeler dünyayı birarada tutar.” diyor.

Nasıl okumak gerektiğini merak eden okurların sayısının az olduğunu biliyorum ama okurlar da kültürün taşıyıcısı. Bir kitabı- nitelikli bir kitabı- okuma biçimlerimiz, o kitabın içerdiği bütün zenginliği açığa çıkarmaya yetiyor mu? Gördüklerimizi (anladıklarımızı) biliyoruz, ya göremediklerimiz? Onları göremediğimiz için okuduğumuz metindeki varlıklarını bilmiyoruz ve o kitabın bize sunabileceği daha pek çok ayrıntıyı, yazınsal ya da gerçek bilgiyi göremediğimiz için, onların yol açtığı çağrışımlarla gittiğimiz yerler de sınırlanmış oluyor.

Okumak ve Yazmak, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Okumak ve Yazmak okumakla yazmanın birbiriyle etle tırnak gibi oluşunu anlatıyor. Daha iyi okumayı amaçlayanlar ve yaratıcı yazının yollarına düşenler için.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin