
Bilgi için okumak ile anlayış kazanmak için okumak arasındaki ayrım bundan çok daha derindir.
“Eğer bütün okuduğunuz kitaplar, kendi kapasitenizi aşmayan kitaplarsa bu sizi bir okuyucu olarak ileri götürmeyecektir. Sizi ve boyunuzu aşan kitapları elinize almalısınız. Ancak bu tür kitaplar, zihninizi zorlayıcıdır. Ve zihninizi zorlamadıkça, öğrenemezsiniz.”
— Charles Van Doren
Merhaba
Bu kitap, okurlara ve okur olmak isteyenlere yöneliktir. Özellikle de kitap okurları içindir. Daha da özelde, kitap okumaktaki temel amacı, daha yüksek bir anlayış kazanmak olanlar içindir.
‘Okurlar’ derken, neredeyse her okuryazar ve akıl sahibi kişinin yaptığı ve yapmayı da hâlâ sürdürdüğü gibi dünya hakkındaki bilgisini ve anlayışını büyük oranda yazılı metinlerden edinen kişileri kastediyoruz. Elbette bununla da sınırlı değil; radyo ve televizyonun henüz olmadığı günlerde bile sahip olunan bilgi ve anlayışın belirli bir kısmı, sözlü kaynaklardan ve gözlemlerden elde edilirdi. Ne var ki aklı başında ve merak sahibi insanlar için bu, hiçbir şekilde tatmin edici değildi. Onlar, bunların yanı sıra okumaları da gerektiğini biliyorlardı ve okudular.
Bugünlerde, okumanın eskiden olduğu kadar gerekli olmadığı gibi bir his var. Tıpkı fotoğrafın, resmin ve diğer grafik sanatlarının işlevlerine baskın gelmesi gibi radyo ve özellikle de televizyon, bir zamanlar yazının gördüğü işlevleri devraldı. Kabul etmemiz gerekir ki televizyon, bu işlevlerden bazılarını oldukça iyi yerine getirmekte; örneğin haber ve hadiselerin görsel iletişimi, muazzam bir etki bırakmakta. Radyonun biz başka şeylerle uğraşırken -araç kullanırken mesela- bilgilendirebilme kabiliyeti de fevkalâde ve zamandan kazanmamızı sağlayıcı. Bütün bunlara rağmen modern medya araçlarının ortaya çıkışının, içinde yaşadığımız dünyaya dair anlayışımızı o kadar arttırıp arttırmadığı ciddi olarak sorgulanabilir. Belki bugün dünya hakkında bir zamanlar olduğundan daha çok şey biliyoruz ve anlayışımız için de bilgi, bir öngereklilik halini aldı ve bütün bunlar iyi de oldu. Ancak bilmemiz gerekir ki bilgi, anlayışımız için gerekli bir önkoşul değildir. Birşeyİ anlamamız İçin illa o şey hakkındaki her şeyi bilmemiz gerekmez; pek çok bilgi aynı zamanda, anlayışımızın önünde birer engeldir de. Biz modernler, anlayışımızı sakatlayan bir bilgi bombardımanı altında boğulma hissine kapılmaktayız.
Bunun böyle olmasının nedenlerinden biri, bahsettiğimiz medya araçlarının, düşünmeyi gereksiz hale getirecek (her ne kadar bu sadece görünüşte böyle olmaktaysa da) şekilde tasarlanmış olmasıdır. Günümüzün en yetkin kafalarından bazılarının yapabildikleri en aktif girişim, paket halindeki entelektüel konum alışlar ve görüşlerden ibarettir. Televizyon izleyicisi, radyo dinleyicisi ve gazete okuyucusunun, en az çaba ve zorlukla ‘zihnini doldurması’ için karmaşık bir bütün halindeki unsurlar -dâhiyane söylemlerden dikkatle seçilmiş veri ve istatistiklere kadar her türlü yolla- verilmekte. Fakat bu paketleme işi çoğu zaman o kadar hünerle yapılmakta ki izleyici, dinleyici ya da okuyucunun zihnini yapılandırması hiçbir şekilde mümkün olmamakta. Onun yerine, tıpkı kasetçalara kaset yerleştirir gibi paketlenmiş haldeki bir görüş zihne konulmakta. Daha sonra bir tuşa basılmakta ve duruma uygun olduğu sürece bir görüşün ‘çalması ‘ sağlanmakta. Ve bu sayede, işler, düşünmeye gerek kalmaksızın, belli ölçüde yürütülmüş olmakta.
Aktif bir okuma neleri barındırır?
Okunan şey aynı olmakla birlikte birilerinin ötekilere kıyasla daha iyi bir okuma yapmasının birinci nedeni daha aktif bir okuma yapması ve ikincisi de zihinsel etkinliğini daha becerili bir şekilde kullanabilmesidir. Bu iki şey birbiriyle ilişkilidir. Okumak, tıpkı yazmak gibi karmaşık bir etkinliktir. İyi bir okumada bulunması gerekli olan pek çok ayrı eylemi bir arada bulundurur. Bunları daha iyi yerine getirebilen bir kişi, daha iyi bir okuma yapabilir.
Okumanın Amaçlan: Bilgi İçin Okuma ve Anlayış Kazanmak İçin Okuma
Sahip olduğumuz bir zihin var. Şimdi, okumak istediğimiz bir kitabı düşünelim. Bu kitap, size bir şeyler iletmek isteyen biri tarafından yazılmış bir dil barındırmakta. Sizin bu okumada yakalayacağınız başarı, o yazarın size vermek istediklerini alma oranında olacaktır.
Bu elbette işin oldukça basite ‘indirgenmiş hali. Ancak bunu böyle ifade etmemizin sebebi, zihninizle kitap arasında tek değil çift yönlü bir ilişki biçiminin mümkün olduğunu gösterebilmek. Bu iki ilişki türü, kitabı okurken yaşayabileceğiniz iki farklı deneyimde kendini göstermektedir.
Önünüzde bir kitap ve kendinize ait bir zihniniz vardır. Sayfalar ilerledikçe yazarın söylemek istediklerini ya mükemmel bir şekilde anlamakta veya anlayamamaktasınızdır. Eğer anlayamamaktaysanız o takdirde, bir miktar bilgi edinebilir ancak anlayışınızı arttıramazsınız. Eğer kitap size başından sonuna zihin açıcı gelmişse o durumda yazar ve siz, aynı kalıba dökülen iki zihin halini almışsınız demektir. Sayfalar üzerindeki işaretler sadece tanışmanızdan önce sahip olduğunuz ortak anlayışı ifade etmektedir.
Şimdi de ikinci alternatifi ele alalım. Kitabı, harfiyen anlamadığınız durumlara bakalım. Ve hatta harfiyen anlayamamanızı değil de kitap hakkında yeterince bilecek kadar -gerçi ne yazık ki bu her zaman mümkün değilse de- anladığınızı varsayalım. Kitabın, anladığınızdan daha fazla söyleyecek şeyi olduğunu, bu nedenle de anlayışınızı arttıracak bir şeyler barındırdığını biliyorsunuzdur.
O durumda ne yapmaktasınız peki? Kitabı sizden daha iyi okuyabileceğini düşündüğünüz birine verebilir ve anlamadığınız kısımları size açıklamasını isteyebilirsiniz. (Buradaki ‘biri’ yaşayan bir kişi olabileceği gibi bir başka yardımcı kitap ya da ders kitabı da olabilir.) Veya kafanızdakilerle ulaştığınız anlayışın yeterli olduğunu düşünebilir ve kimseye rahatsızlık vermemeye karar verebilirsiniz. Ancak her iki durumda da kitabın gerektirdiği okuma işini yerine getirmiş olmazsınız.
Bunu yapmak ancak bir şekilde mümkündür. Herhangi bir dış yardıma başvurmaksızın doğrudan doğruya kitaba kafa yorarak. Hiç bir şeye dayanmadan sadece kendi zihin gücünüzle kitap üzerindeki semboller üzerinde çalışarak aşama aşama, az olan anlamanızı daha üst bir seviyeye yükseltebilirsiniz. Kitap üzerinde çalışan bir zihnin gerçekleştirdiği bu tür bir yükselmeyi sağlayan şey, anlaşılması zor gelen bir kitabı anlamak için yapılması gerekli olan okuma türünde olduğu gibi hayli becerili bir okumadır.
Buradan hareketle, okuma sanatı derken ne kastettiğimizi kabaca şu şekilde tanımlayabiliriz: okunabilir nesne üzerindeki sembollerle kendi başına çalışan bir zihnin herhangi bir dış yardım olmaksızın, kendi gücüyle kendisini yükseltmesi süreci, Burada zihin az olan anlamadan daha yüksek bir anlayışa ulaşmaktadır. Bunun olmasını sağlayan beceriye dayalı çalışma, okuma sanatını oluşturan çeşitli eylemlerden oluşmaktadır.
Okuma yaparken kendi entelektüel çabamızla daha az anlamadan daha yüksek bir anlayışa ulaşmaya çalışmak, kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gibidir. Bu, kesinkes böylesi bir süreçtir. Büyük bir çaba gerektirir. Açıkça görüldüğü gibi bu, yalnızca çeşitli etkinlikleri biraraya toplamakla kalmayıp aynı zamanda gerekli olan çok çeşitli eylemleri yerine getirirken, çok daha kabiliyetli olmayı barındıracak şekilde, evvelce yaptığımıza kıyasla, daha aktif bir okumadır. Yine açıkça görüldüğü gibi genellikle okunması daha zor olarak görülen ve dolayısıyla daha iyi bir okura ihtiyaç duyulduğu düşünülen şeyler de aslında bu tür bir okumaya ihtiyaç duymaktadır.
Bilgi için okumak ile anlayış kazanmak için okumak arasındaki ayrım bundan çok daha derindir. Bunun üzerinde biraz daha durmaya çalışalım. Okumanın her iki amacını da ele almak zorundayız, çünkü bir tarafta neyin okunabilir olduğuyla diğer tarafta neyin okunması gerektiği arasındaki çizgi, çoğu zaman belirsizdir. Okumanın bu iki amacım birbirinden ayrı tutabildiğimiz ölçüde ‘okumak’ kelimesini iki ayrı anlama gelecek şekilde ele alabiliriz.
Birinci anlam, gazete, dergi ya da bu gibi başkaca şeyler okurken kendi yetenek ve becerilerimiz sayesinde okuduklarımızı bütünüyle anlaşılır olarak gördüğümüz durumda yatmaktadır. Bu tür okumalar belki bilgi depomuzu arttırmaktadır ancak anlayış düzeyimiz onları okumadan önceki seviyesinde kaldığı için, anlayışımızı arttırıcı olamamaktadır. Böyle olmasaydı, okuduğumuz her şeye derinlemesine yaklaşırdık ve o takdirde de kafamızın karmakarışık olması ve şaşkınlık içerisinde kalmamız gerekirdi -yani eğer gerçekten dürüst ve uyanık bir zihinle okumuş olsaydık.
İkinci anlamı ise bir kimsenin birinci kez okuduğunda tam olarak anlayamadığı için bir şeyi yeniden okumaya çalışmasındaki durumda açığa çıkmaktadır. Burada okunan şey, ilk başta okuyucu- dan daha yüksek veya daha iyi bir düzeyde demektir. Yazar burada okurun anlayışını arttırabilecek bir şeyler iletmektedir. Eşit olmayanlar arasında bu türden bir iletişimin mümkün olması gerekmektedir veya taraflardan biri, ne konuşma ve ne de yazmayla ötekinden hiçbir şey öğrenemeyecek demektir. Buradaki ‘öğrenmek’ , daha önce sahip olunan bir bilgi ile aynı derecede anlaşılır olan daha fazla bir bilgi hatırlama değil anlamanın artmış olması anlamına gelmektedir.
Sizler, hangi okuma düzeyindesiniz?
Pek çok insan ne tür kitaplar okuması gerektiği konusunda büyük bir kaygı taşır. Kütüphanelerin ya da kitapevlerinin raflarını dolduran binlerce kitap arasından kendi yolunu aydınlatacak olanları bulmak İçin yoğun bir çaba harcaması gerektiğini düşünür. Yazarlara en çok sorulan sorulardan biri, kimleri ya da neleri okuduklarına dairdir hep. Hiç şüphesiz, doğru kitapları bulmak ve boşa zaman kaybetmeksizin, sınırlı zamanda ‘en iyileri’ okumak önemlidir ancak ‘ne tür’ veya ‘hangi’ kitapların okunmasına olan odaklanma hemen her zaman okumanın nasıl yapılması gerektiği konusunun üstünkörü geçilmesine ve sonuçta, doğru kitaplara ulaşılmış olsa bile büyük bir zaman kaybına ve kafa karışıklığına sebep olur.
Her kitap ayrı bir dünyadır. Kağıt üzerinde yazılı her metni aynı şekilde okumak mümkün olsa bile, aynı şekilde anlamına varmak ve tam bir kavrayışla, yazarın vermek istediklerini almak mümkün değildir.
Kitapları Nasıl Okumalı, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Nadir Kitap aracılığıyla sipariş ettiğimin kitabın temininde destek olan Eylül Kitapevi çalışanlarına teşekkür ederim.
Bir Cevap Yazın