“Kendini bulmak için bakacağın ilk yer sensin…”
— Plotinos
Merhaba
“Plotinos Ya da Bakışın Saflığı” (Plotinus or the Simplicity of the Gaze), Pierre Hadot’un önemli eserlerinden biri olup, Antik Yunan filozoflarından Plotinos‘un felsefesini derinlemesine inceler. Hadot, bu eserinde Plotinos’un düşüncelerini sadece teorik bir felsefi sistem olarak değil, aynı zamanda bir yaşam pratiği ve manevi bir yolculuk olarak ele alır.
Plotinos, Neoplatonizm akımının kurucusudur ve onun felsefesi, özellikle insanın ruhsal yükselişi ve Tanrı’ya ulaşması üzerine yoğunlaşır. Hadot, “Plotinos Ya da Bakışın Saflığı” kitabında, Plotinos’un öğretilerini anlatırken, bu öğretilerin bireyin içsel dönüşümüne, kendini tanımasına ve ruhsal arayışına nasıl hizmet ettiğini gösterir.
Hadot, Plotinos’un felsefesinin temelde bir manevi pratiğe dönüştüğünü vurgular. Plotinos’a göre, gerçeklik birlik ve bütünlük içinde var olur ve birey, kendi içindeki bu birliği keşfederek Tanrı’ya (veya “Bir”e) yaklaşabilir. Bu, sadece bir teorik düşünce değil, bir yaşam tarzıdır. Plotinos, insanın dünyadan ve maddeden arınarak, saf düşünce ve içsel bir gözle Tanrı’nın saf birliğiyle birleşmesini savunur.
Hadot, “Plotinos Ya da Bakışın Saflığı” adlı eserinde, Plotinos’un felsefesinin, doğrudan bireysel bir manevi deneyimle bağlantılı olduğunu anlatır. Plotinos, dünyadan ayrılmayı ve dışsal etkenlerden soyutlanmayı önerir. Bunun yerine, kişinin gerçek özüyle, evrensel bir gerçeklik olan Tanrı ile (Bir ile) doğrudan ilişki kurabilmesi için zihinsel bir saflaşma gereklidir.
Hadot, kitabında Plotinos’un felsefesine dair ana temalarından biri olarak, “bakışın saflaşması” üzerine durur. Plotinos’a göre, insanın içsel gözlemi, dış dünyadaki nesnelerle sınırlı olmamalıdır. Gerçek anlamda bilgi ve anlayış, kişinin içsel bakışını geliştirmesiyle ortaya çıkar. Saf bir bakış, doğrudan varlıkla, yani “Bir”le temas kuran, dışsal etkilerden arınmış bir algıyı ifade eder.
Bu saf bakış, Plotinos’un düşüncesinde yalnızca entelektüel bir uğraş değil, bir manevi arayıştır. İnsan, içsel saf bakışla, varlıkların ve dünyanın ötesinde bir gerçekliği kavrayabilir. Bu, Plotinos’un ruhsal pratiği için temel bir adımdır. Saf bakış, kişinin kendi ruhsal seviyesini yükseltmesi, günlük yaşamın dünyevi etkilerinden arınması ve nihayetinde Tanrı’ya yakınlaşması için gereklidir.
Hadot’un kitabı, Plotinos’un düşüncelerinin felsefi bir yolculuk olarak nasıl şekillendiğini gösterir. Hadot’a göre, Plotinos’un felsefesi bir tür manevi uygulamadır. Bu uygulama, sadece düşünsel bir uğraş değil, aynı zamanda bir içsel dönüşüm sürecidir. Plotinos’un öğretilerine göre, her insanın hedefi “Bir”i bulmak ve onunla birleşmektir, bu da dış dünyadan bağımsız bir içsel yolculukla mümkündür. Yani, felsefe sadece entelektüel bilgi arayışı değil, ruhsal bir deneyimdir.
Hadot, bu anlamda, felsefenin amacı ve rolü konusunda önemli bir vurgu yapar: Felsefe, sadece düşünsel bir egzersiz değil, insanın içsel benliğine ulaşmaya çalışan bir manevi pratiktir. Plotinos’un öğretilerinde bu içsel dönüşümün temel yolları, zihinsel saflık ve dikkatli bir iç gözlemdir.
- Eğer birisi yaşam tarzı olarak felsefeyle ilgilenseydi ve size bu fikri derinden anlayabilmek için nereden başlayabileceğini sorsaydı, hangi kitabı önerirdiniz?
Eğer birisi yaşam tarzı olarak felsefeyle ilgilenmek istiyorsa ve bu fikri derinden anlamak için nereden başlayabileceğini sorarsa, önerim Pierre Hadot’un ” Yaşam İçin Felsefe” (Philosophy as a Way of Life) kitabı olurdu. Bu kitap, felsefeyi sadece soyut bir düşünce disiplini değil, aynı zamanda günlük yaşamda uygulanabilen, insanın varoluşunu derinleştiren ve geliştiren bir yol olarak ele alır.
Hadot’nun kitabı, felsefenin Antik dönemdeki anlamına odaklanır ve felsefeyi yaşamı dönüştürmek için bir araç olarak sunar. Hadot, özellikle Sokratik geleneği ve Stoacılık gibi okulları ele alarak, felsefeyi bir pratik olarak nasıl yaşadığımıza dair kapsamlı bir bakış açısı sunar. Antik felsefede felsefi pratik, teorinin ötesine geçerek kişinin içsel dünyasını dönüştürmeyi hedeflemiştir. Hadot, bu bakış açısını modern dönemde de geçerli kılarak, felsefeyi kişisel gelişim, özgürleşme ve daha anlamlı bir yaşam sürme aracı olarak tanımlar.
Neden Bu Kitap?
- Felsefeyi Yaşam Pratiği Olarak Sunar: Hadot, felsefenin soyut düşüncelerden çok, bir yaşam tarzı olduğunu vurgular. Bu kitap, felsefeyi düşünme biçiminin ötesine taşıyarak, pratiğe dökmek isteyen birine rehberlik eder.
- Antik Felsefenin Yaşamla Bağlantısı: Kitap, antik filozofların yaşam tarzlarıyla nasıl felsefeyi iç içe geçirdiğini gösterir. Özellikle Stoacılık, Sokratçılık ve Epikürcülük gibi okul ve düşünce sistemlerinin günlük yaşama nasıl etki ettiğini açıklar.
- Bireysel Dönüşüm İçin Yol Gösterir: Hadot, felsefenin insanın içsel dönüşümünü sağlamak için nasıl kullanılabileceğini tartışır. Bu, yaşam tarzı olarak felsefeyle ilgilenen birinin aradığı derinliği sağlayacaktır.
- Günlük Hayata Uygulama: Hadot, sadece felsefi düşünceleri değil, bu düşünceleri nasıl uygulayabileceğimiz konusunda da çok değerli bilgiler sunar. Felsefe, bireysel hayatımıza nasıl dahil edilebilir, bunu anlamak için en iyi kaynaktır.
Marcus Aurelius – Meditasyonlar: Stoacılığın bir diğer önemli metni olan “Meditasyonlar”, kişisel gelişim ve içsel huzur arayışındaki bir insan için harika bir başlangıçtır.
Epiktetos – El Kitabı: Epiktetos’un felsefesi, yaşantıyı anlamak ve kabullenmek üzerine yoğunlaşır, özellikle yaşam tarzı felsefesine ilgi duyanlar için oldukça öğreticidir.
Sokrat’ın Diyalogları (Platon’un eserlerinde yer alır): Sokrat’ın öğretilerine dair diyaloglar, yaşam ve felsefe arasındaki ilişkiyi anlamak için iyi bir başlangıçtır.
Hadot, Greko-Romen antik çağında felsefe anlayışına ilişkin analiziyle de ünlüdür. Antik felsefede kullanılan “manevi egzersizleri” tanımladı ve analiz etti (Michel Foucault’nun Cinsellik Tarihi’nin ikinci ve üçüncü ciltlerindeki düşüncesini etkiledi). “Manevi egzersizler”[ ile Hadot,”uygulamalar” anlamına gelir… onları uygulayan deneklerde bir değişiklik ve dönüşüm gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Aşağıdakiler, Epiktetos tarafından icat edilen ve Stoacılığı takip eden eski filozoflar tarafından uygulanan manevi bir egzersiz örneğidir: “İnsanları rahatsız eden şeyler değil, şeyler hakkındaki yargılarıdır”. Stoacılar bu aforizmaları tekrarlar, onları hafızaya kaydederler, böylece belirli bir şeyden rahatsız oldukları anda onun bilgeliğini kullanmalarını sağlarlardı. Başka bir örnek Marcus Aurelius’tan geliyor: “… Düşüncem, eylemime engel teşkil eden her şeyi “baş aşağı çevirebilir” ve engeli, eyleme geçme dürtümün tercihen yönelmesi gereken bir nesneye dönüştürebilir.” “Eylemi engelleyen şey, böylece eylem için karlı hale gelir ve yolu tıkayan şey, yol boyunca ilerlememe izin verir.” Bu ve diğer birçok ruhsal egzersiz, uygulayıcılarının yaşamlarını doğaya daha iyi uyum sağlamak ve toplumlarına hizmet etmek için dönüştürmelerini sağladı. Felsefe öğretmeninin söylemi, denetçi, okuyucu veya muhatap olarak öğrencinin ruhsal ilerleme kaydedebileceği ve kendini içinde dönüştürebileceği şekilde sunulabilir. Hadot, orijinal felsefi dürtüyü anlamanın anahtarının Sokrates’te bulunduğunu gösterir. Sokratik terapiyi her şeyden önce karakterize eden şey, insanlar arasındaki canlı temasa verilen önemdir.
Ancak, yaşam tarzı olarak felsefeyle ilgilenmeye başlamak için Pierre Hadot’un “Felsefe Bir Yaşam Biçimidir” kitabı, felsefeyi sadece teorik bir alan olarak değil, yaşamın içinde uygulamalı bir yolculuk olarak nasıl benimseyebileceğimizi en iyi şekilde anlatan kitaplardan biridir.
Pierre Hadot , Yaşam İçin Felsefe adlı eserinde yer alan sorulardan biri de şudur:
- Ruhani alıştırmalar ve birleştirici deneyim arasında sizce nasıl bir bağ bulunur?
Plotinos’ta deneyime hazırlayan iki yol vardır; İlki içinde teoloji, özellikle teolojinin çalışıldığı bilişsel yoldur. Burada Plotinos, yolu gösteren ama yolu katetmenizi sağlamayan işaret levhalarının söz konusu olduğunu söyler. İkincisi ise, gerçek güzergaha, somut olarak deneyime götüren pratik bir yoldur. Plotinos’a göre pratik yol; arınma, çile, ruhani alıştırma, erdemlerin uygulanması, Tin’e göre yaşama çabasıdır. Bu anlamda, denebilir ki Plotinos için felsefe, hem söyleminde hem de yaşam seçiminde, mistik deneyime hazırlar. Tin, “zihin” Plotinos’a göre mutlak Bir olan en yüce gerçeklikten doğrudan sudur eden ilk varlıktır. İlahi olan Zihin, varlıkların bütün formlarını ve bütün ideleri kendinde barındırır.
Sizlerde konuşmayı bırakıp, Tin’e göre yaşamayı seçenlerdenseniz, kendinizle kurduğunuz ilişkide eksiksiz bir şeffaflığa sahip olmak için egzersizler yapabilirsiniz.
‘Havalanmak her gün! En azından bir saniye, kısa olsa bile olur, yeter ki dolu dolu olsun. Her gün bir ‘ruhani alıştırma’- tek başına ya da kendisi de düzelmek isteyen bir adamın eşliğinde… Süreden azat olmak. Kendini kendi tutkularından arınmaya zorlamak… Kendini aşarak ebedileşmek. Georges Friedmann
Felsefe bir algı dönüşümüdür. Dünyayı belirli bir tarzda görme şekli. Kendine ve çevrene naifçe bakabilme sanatı.
“Naifçe bakmak” yapay, alışılmış, uzlaşılmış, kurulmuş olandan kendini ayırmak ve bütün ön yargılardan soyulmuş, ilksel denebilecek bir algıya geri dönmek anlamına gelir.
Felsefe, dünyayı görmeyi yeniden öğrenmektir…
Kendi heykelini yontmaya devam et!
İyiyi, güzeli, saf aşkı ve erdemi yaşamak için kendini yontmalı, üzerindeki kabukları atmalı ve içindeki varlığı keşfetmelisin. Bu ancak bütün görünümlerin ötesine geçen saf bir bakışla mümkündür. Ne var ki dünya, nesneleri, suretleri, sıfatları ve renkleriyle araya girer ve bakışımızı bulandırır. İnsan aklını ve ruhunu bunlardan kurtarmalıdır; tefekkür ve temaşa yoluyla aşkın olana yönelmelidir. Plotinos insanın bunu nasıl başaracağını, hangi merhalelerden geçeceğini ve mutlak alemin neye benzediğini anlatır. Ona göre insan ruhunu yüceltebilmelidir ama bedenini de yok saymamalıdır.
Ben’in mertebeleri, Mevcudiyet, Aşk, Erdemler, Tatlılık ve Yalnızlık gibi anahtar temalarla hareketle, Antik düşüncenin temel meseleleri olan Tin, Ben, Bir, İyi, Güzel ve Erdem kavramlarının Platinosçu yorumlarına odaklanıyoruz.
- Peki neden bir bedene ihtiyaç duyduk?
- Neden şimdi onu terk etmemiz gerekiyor?
- Acıların ve kavgaların insanları tarumar ettiği duyumsanabilir bir evren niçin gerekliydi?
- Kötülüğün kaynağı nedir?
Plotinos bu sorular üzerine bir tefekküre girişir ve son yazılarında verdiği cevap oldukça karmaşıktır.
Hadot’ya göre Platinos felsefesi öncelikle bir yaşam bilgeliğidir ve sonrasında bu bilgeliğin hedefi tinsel bir varoluşa ulaşmaktır.
Bugün Plotinos ile aramızda on yedi asırlık bir zaman var. Modern tarih her an hızlanıyor ve bizi, Campania’daki bir evde yalnızlık içinde hayata veda eden bu bilge insandan acımasızca uzaklaştırıyor. Onunla bizim aramızda devasa bir uçurum açıldı. Bununla beraber, Enneadlar’daki bazı sayfaları okurken, içimizde bir şeyler uyanıyor, içimizin derinliklerinde bir şeyler yankılanıyor. Bergson mistiklerin çağrısından söz ederken haklıydı: “Hiçbir şey istemiyorlar, ama gene de [her şeyi] elde ediyorlar. Bir şeyleri yüceltmeye ihtiyaçları yok; var olmak ihtiyaç duydukları tek şeydir ve onların varlığı bir çağrıdır.”
Ne var ki modern insan Plotinos’un bu çağrısından uzak duruyor. Modern insan mistikleşmekten korkuyor…
Tamamlanmak istenlere, Pierre Hadot’un Plotinos Ya Da Bakışın Saflığı , kitabı iyi gelecektir. Okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Hadot, Plotinos’un felsefesinin, modern yaşamda da hala geçerli olduğunu savunur. Özellikle, bireylerin dış dünyadan kaçmayı değil, içsel dünyalarına dönmeyi, zihinsel ve manevi arınmayı öğrenmeleri gerektiğini vurgular. Bu bakış açısı, modern insanın yalnızca maddi dünyayla sınırlı kalmaması gerektiğini, içsel bir anlam arayışına yönelmesi gerektiğini gösterir.
Hadot, “Plotinos Ya da Bakışın Saflığı” kitabında, bu öğretinin insanın ruhsal gelişimi ve manevi arayışını nasıl şekillendirdiğini tartışırken, aynı zamanda Plotinos’un felsefesinin ne kadar evrensel bir öğreti sunduğunu da anlatır. Bugün bile, kişinin kendi içsel dünyasına dönerek gerçekliği daha derin bir şekilde anlaması gerektiğini vurgular.
“Plotinos Ya da Bakışın Saflığı”, Pierre Hadot’un derinlemesine bir şekilde incelediği ve Plotinos’un felsefesini hem teorik hem de pratik anlamda ele aldığı önemli bir eserdir. Hadot, Plotinos’un düşüncelerini sadece bir felsefi sistem olarak değil, bir yaşam pratiği olarak sunar. Plotinos’a göre, insanın nihai amacı Tanrı’ya ya da Bir’e ulaşmak, bunun için ise saf bir içsel bakışa sahip olmak gerekir. Bu kitap, yalnızca Plotinos’un felsefesine ilgi duyanlar için değil, aynı zamanda felsefi düşüncenin ruhsal bir pratiğe dönüşebileceğini keşfetmek isteyenler için de önemli bir kaynaktır.
Pierre Hadot 21 Şubat 1922 – 24 Nisan 2010, antik felsefe, özellikle Epikürcülük ve Stoacılık konusunda uzmanlaşmış bir Fransız filozof ve felsefe tarihçisiydi.
Hadot, Ludwig Wittgenstein’ın düşüncesini Fransa’ya tanıtan ilk yazarlardan biriydi. Hadot, Wittgenstein’ın Felsefi Soruşturmaları’nın biçiminin içeriklerinden ayrılamayacağını öne sürdü. Wittgenstein, felsefenin bir dil hastalığı olduğunu iddia etmişti ve Hadot, tedavinin belirli bir tür edebi tür gerektirdiğini belirtiyor.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın