“Halkını tüketen milletlerin kendileri de tükenir…”
— Eflatun
Merhaba
Gün içinde yazdığım kitaplar için araştırdığım konuda kitabevi ziyareti yaptım.
Şanslı günüm olmalı. İkinciye %60 indirimli zihnin odalarını aydınlatacak kitaplar aldım.
Aslında kitapları internetten sipariş ediyorum. Okunması gereken kitap çok olunca, indirimli fiyatları tercih etmek gerekli hale geliyor. Yürüyüş yapmakta ayrı bir keyif olunca mavinin verdiği enerjiyle etrafı seyrederek limana varıncaya kadar gözlem yaptım.
Pandemi bitmiş olmalı. Halkımız özlem duyduğu yeme içme kültürüne kaldığı yerden devam ediyor. Marketler tıklım tıkış.
Ve hastalığı sıfırlamanın mutluluğunu yaşayan Çeşme dünyaya kollarını açıyor.
Yaşadığımız yüzyıla damgasını vuran bu denli olay varken, yazmamak olmaz.
Gelelim not aldığım konuların ilkine. Sağlıkla ilgili. Bu sefer benim sağlığım değil. Ona bir sonraki yazımda değineceğim. Malum verdiği mücadelede %40 sağ kol ve bacak performansını kaybeden ve tekrar kazanma mücadelesiyle altı yıl boyunca epeyce yara almış biri olarak paylaşacağım birçok deneyim var.
Uzun zamandır belirli hastalıkların adı geçirilerek ailelerin içinde bulunduğu durumu anladığını düşünenler tarafından maddi olarak çeşitli etkinlikler yapıldı. Yapılıyor…
Sağlık Bakanlığına bilginin ulaşması için çok bilinen bazı isimler göz yaşı dökerken görüntülendi. Ve duruma bakış birden farklılaştı. Çünkü ailelerin hastane önlerinde döktüğü gözyaşlarının bir önemi yok. Öneminizin olması için ünlü olmanız gerekli.
Unutmadan bir de fanlarınız varsa durum iki kat harika. Fanlarınız sayesinde bağışlar katlanıyor.
Popüler kültürün dayattığı her şeyi yapıyor görünüp, önde olmalısınız. Yardım ediyor gibi görünüp, aslında kazanç sağlayan olmalısınız. Yaptığınız işe yansımalı.
Bu konuda çok sevdiğim camiaya hakim bir büyüğümle geçen yıl sohbet ederken, dinlediğim her cümle beynime kazınmış olmalı.
Zihnimin not defteri çok kuvvetlidir. Gerektiği anda çıkarır bilgiyi kullanırım.
“Eskiden yardım kampanyaları düzenlenir ve sahneye çıkan kimse para almazdı. Şimdi ise yardım adı altında paralarını alıyorlar.”
Her iki cepheyi bilen olarak şu aklınıza geliyor. Dikkat ettiniz mi yüzlere. Bunlar her yerde. Reklamlarda, dizilerde, sosyal medyada kısaca her yerde.
Bu kişilerin, Sosyal Medya hesaplarını gözden geçirdiğinizde;hikaye bölümünün girişinde farkındalık yaratmak amacını anlamaya çalışırken, birkaç saniye sonra kimsenin gidemeyeceği bir iklimde huzuru paylaşırken resim veriliyor. Ardından mutfakta yemeğe geçiliyor. Mutfak kaç liraya yapıldı, renkleri nasıl seçildi konuşmasını takiben nasıl beslenmeniz gerekli olduğuna geçiliyor. Bir sonraki adım, güzellik. Hemen sonra hayvan severlik. Final bölümü biraz uzun sürüyor. Bolca ürün reklamıyla hikaye sona eriyor. Bir sonra ki yayına kadar.
Sahi sizin anlattığınız hikayenin amacı ne?
Yayın anlayışınızın odağında ne var?
Kısaca küresel tüketim dünyasının işçileri olarak kurtla yiyip kuzuyla ağlıyoruz.
Sonrada insanlardan bağış adı altında para toplanıyor. Halkın durumu ortada. Emekliye yapılan zam, işçinin kazancı, ülkesine ödediği vergi. Esnaf, çiftçi kan ağlıyor.
Farklı çözümler üretilmesi mümkün değil mi?
Sağlık için ayrılan bütçenin artması için çalışmak gibi…
Gündelik yazı dili kullanarak, ağır kıyafetler giydirmeden kelimeleri seçerek bir araya getirme gayretiyle resmi çektim. Elbette resme gülümseyenler kadar yargılayanlar da olacaktır. Günü geldiğinde eklenmek üzere yazıyı taslak olarak buraya bırakıyorum.
Gelsin farkındalık soruları.
Kozmetiğe harcanan para kaç canı sağlığına kavuşturur?
Günümüzde insanların güzel, sağlıklı ve bakımlı olma arzusu; kozmetik ve bakım ürünlerinin sadece sayılarını ve çeşitlerini arttırmakla kalmamış, aynı zamanda bu ürünlere kolay, rahat ve hızlı ulaşımın önemini de arttırmıştır. Bu durum, firmaları, tüketicilere kolay ve etkin bir şekilde ulaşmak için yeni pazarlama yöntemleri geliştirmeye yöneltmiştir.
Sizler sosyal medyada onlarca ürün tanıtırken kazandığınız paraların vergisini ödüyor musunuz?
Özendirenler olarak; Bu yıl ki kazancınız, güzellik uğruna harcadığınız paralar, kıyafetleriniz ve gezip görmeye gittiğiniz yerlerin masrafları çıktıktan sonra ne kadar?
Tüm bunların gerçekliğine vardıktan sonra yine de her şey halktan mı?
“ Halkını tüketen milletlerin kendileri de tükenir…” Eflatun
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın