Bilimin ahlak alanında etkileri ne olabilir? Toplumların yönetimi, bireysel bilinçlerin sessiz yaşamıyla ilgili olarak ondan ne bekleyebiliriz?
“… gerçek bilim çıkar gözetmez; bir sorunla karşılaşınca, bunu çözümlemekle işe yarar bir sonuç alınır mı, alınmaz mı diye uğraşmaz: Onun temel anlayışı, bilinmeyen bir şeyin yerine bilineni, bir sırrın yerine bir kavrayışı koyabilmektir.”
— Albert Bayet
Merhaba
Albert Bayet, Fransız sosyolog, gazeteci, araştırmacı düşünür ve yazar. Manevi olayları akılcı biçimde birleştirmek amacıyla yazdı; Özgür düşünceden yana tavır aldı.
Bilim ahlakının insan gelişimine etkisini sorguladı. İlk çağlardan günümüze kadar düşüncenin gelişiminin analizini yaptı.
Bilim ahlaka aykırı mıdır?
Bu konuda konulan ilk karşı-düşünce şudur: Bilim ahlâka aykırıdır. Ne yazık ki, bunu ileri sürenler şimdilik oldukça güçlü görünüyorlar. Bilimi savunanlar, “bilim acılarla, hastalık ve ölümle savaşır, malların üretimini’ ve dağıtımını kolaylaştırır, düşüncenin yayılmasına yardım eder”, deyip duruyorlar: Biz bu beylik sözlerle oyalanıp dururken, beri yandan olaylar konuşmaya devam ediyor. Bilim karşıtlarının diliyse oldukça keskin.
1914 ile 1918 yılları arasında cereyan eden büyük savaşta onbeş milyon insan savaşta can verdi. Bu ölüm ticaretinde ulusları kim silâhlandırdı? Bilim. Bilimin sağladığı olanaklar nedeniyle, trenler, otomobiller, göz açıp kapayıncaya kadar, yığın yığın insanı ölüm meydanlarına atıyordu; hep daha iyi makinelerle donatılmış fabrikaların, topların tüfeklerin sayısı onun yardımıyla artıyordu. Onun yardımıyla ölüm saçan, yaylım ateşleri düzenleniyor, uçaklar orduların, şehirlerin üstünde uçup durabiliyordu; İnsan ölüleri, savaş yaraları, kesip biçmeler karşısında duyularını yitiren, duygusuz kalan Bilim, dünyanın gözüne yaman bir insan öldürme aracı gibi görünüyordu.
Bu sadece bir günlük yanılma, bir saatlik sapıtma mıydı? Ne yazık ki değildi. Daha ateşkes anlaşması yeni imzalanmış, mezarların üstü henüz kapatılmıştı ki, laboratuarlar harıl harıl çalışmaya başladılar. Niye mi? Savaşı ortadan kaldırmak için mi? Hayır! Onu daha da öldürücü yapmak için. Falan bilgin, en geniş bir alan içinde en çok insan öldürebilecek gazı arıyor; filan bilgin düşmanı ezecek en acımasız panzerler ve tanklar üzerinde çalışıyor, bir başkası uzak amaçları yok etmek için denizlere aşacak füzeler, bir başkası da büyük oranda patlayıcı maddeler taşıyan uçaklar tasarlıyordu. Sonuç ne oldu? 1939 savaşı, bir önceki savaşı aratacak derecede, korkunçluğuyla onu gölgede bıraktı.”Savaşları yönetenler” üstüne ilkçağ söz ustalarının cümlelerine elveda!
Durup dinlenmek bilmeyen bilim, her gün yeni yeni yakıp yıkma araçları bulduğundan, Ölüm Süvarisi için söylenen: “Adı Ölümdür” cümlesi onun için söylenebilir gibiydi.
Buna karşı, savaş, her şeye rağmen olağan dışıdır ve barış işlerinde Bilim ter temiz kalmaktır diyemezsiniz. Olaylar hemen her gün yeniden baş gösteriyor. Mühendislerin çabalarıyla her gün daha da gelişen makineler, bize anlatıldığı gibi, refah ve güven içinde bir yaşam sağlayabilirler mi? Acı bir alay saklı bu soruda. Fabrikaların harıl harıl çalışması yirmi defa, yüz defa yoksulluğa neden oldu, işsizlik arttı. Bazı işçilere bakınca, insanın kendine şunu sorması gerekir: Makine mi, insanın yoksa insan mı makinenin kölesi oluyor? Eski çağlarda, madenlerde ya da değirmenlerde köle olarak çalıştıranlar, küçük bir azınlıktı. Bugünse, bütün bir ulusu, her geçen dakika, yeni tanrıya kurban ediyorlar ve amansız bir mantığın meyvesi olan rasyonalizasyon, günün işçisini acınacak kadar zavallı bir makine adam durumuna sokuyor:
Yoksullar sırtından zengin üretir, Çocukları araç yapar kullanır. Kötülüğün çabasıdır, pençesine alır henüz çocuktur oysa Nereye? Ne ister? bu ilerleme Kırar bellerini çiçeği burnunda gençlerin, Ve makinaya ruh verirken alır insanın ruhunu, Lanet olsun anaları ağlatanlara, İnsanı hiç eden sapık gibisin, Yüz karasısın, küfürsün, lanet sana! Ey Tanrım! Bu çabaya lanet olsun, Gerçek çaba adına, lanet sana! Sağlam, cömert çaba adına, Halkı özgür, insanı mutlu eden çaba adına!
Bugünün basın organları, sineması, radyosu insanın aklını geliştirip özgürleştiren birer maya olabilirler ve olmalıydılar. Bir zamaniar, Anatole France bir basımevini gezerken “Hakkı ve gerçeği bütün dünyaya yayacak olan kutsal harfleri” selâmlamıştı. Ancak bu kurşun harfler, dünyaya yalan, aptallık, kin, hattâ ihanet taşıdılar “Kokuşmuş basın” linotip ve rotatif makinelerinden yararlanarak, topraklarımız üstünde Hitler’in başarısını sağlamaya çalıştılar.
Hiç şüphe yok, insan bu olayları görmezden gelebilir. Ama, son savaştan az önce, sert sözler yükseliyor, kafamıza vururcasına bizi gerçeğe çağırıyor.
İnsanı kölelikten kurtarmasını beklediğimiz makine, “Korkunç bir tanrı”.
Derinliği olan, insanın yüce yanı hiç hesaba katılmaz mı?
Bilim Ahlakı, Alber Bayet okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın