La Sonsuz Hecesi, Nazan Bekiroğlu

“Bir “ile” koy aramıza bizi birbirimize bağlasın…”

— Nazan Bekiroğlu

Merhaba

Zaman denen şey de sanatın özünü aşındırmaz…

Kütüphaneyi gözden geçirirken, konu tasavvuf olunca “sanal kütüphanede” kitap yerini bulsun istedim. Şimdiye dönüp kitabın sözlerinden beslenelim…

LÂ SAHİFESİ


Bir gün Sabâ Melikesi Belkıs’tan, Âdem’le Havva’nın hikâyesini anlamanın bütün bir insanlığın da hikâyesini anlamak manasına geldiğini öğrendim. Çünkü Âdem cem makamındaydı, yani hayatları, hikâyeleri kendinde toplayıcıydı. İnsanın bütün halleri Âdem’de gizliydi ve bütün macera onun hikâyesinde özetlenmişti.

Bu cümleyi yıllarca içimde gezdirdim de bir türlü kalemi elime alamadım, anlatmaya kalkışamadım. Oysa anlatmak, benim için de anlamanın en yetkin biçimiydi.

Ne zaman ki, kalmak için değil uğrayıp geçmek için kadem bastığımız, kök attığımız değil kısa bir gölge saldığımız şu dünyada bir cennet sürgünüyle yazgılandığımı anladım.

Tevhid kelimesi La ile başlar: LA ilahe.

Bilinçli kabul kelimesi onun ardından gelir: İllallah.

Öyleyse Âdem, İLLÂ’ya giden yolda bir LÂ hecesidir. İsyan tecrübesi onun ilk halidir. Âdem, cümlenin daha başında LÂ diyecek, reddedecek özgürlüğe sahip olduğu halde illallah‘a varmasıyla yaratılmışların en güzelidir, mümkünler âlemindeki o en esrarlı heceyle, kendiliğinden değil bile isteyedir. LÂ, hiçlik mesabesi, öyleyse sonsuzluk ekidir.

Hem kötülük nedir? Kime göredir? Hal midir irade midir? Şeytan sonra! Kötülüğün nesidir? Sebebi midir bahanesi midir? Benzeyeni midir benzetileni midir? Temsil midir gerçek midir? Kıssa mıdır mesel midir? Dahası Adem, kendi kaderinin neresindedir?

Sorular sorular…

İlmi verilmemiş bilgi. Sırrın kapıları O öyle istediği için değil kapalıydı. Kelimeye çevrilemeyen mananın düğümünde kalp açık, akıl kapalı. Bana da sırrı değil hikayesi kaldı.

La Sonsuz Hecesi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: