İnsan ruhu konusunda uzman yazar Christophe André’den içsel yaşamımızın ve duygularımızın evrenine aydınlatıcı bir yolculuk. çsel yaşamımız ruhumuzun en derinlerinde girdaplar halinde akıp duran düşünceler, hatıralar, projeler ve duygular dünyasıdır. Bazen uzaktan uzağa duyulan bir fısıltı halindedir, ancak duymasını bilene kendini tanımak ve daha iyi bir yaşam sürmek için eşi bulunmaz hazineler sunar.
“İnsan yapımı olan tüm kurumlar, düşüncelerin sürekli dağıtılması yolu ile insanların hayatlarını hissetmelerini engellemeye yönelik değil midir? “
— Friedrich Nietzsche
Merhaba
Filozof Andre Comte -Sponville’in çok güzel ifade ettiği şekilde, “Ruhlarımızın şaşkın fısıltısı” gibi, hayatımız içinde uzak bir gürültüden, kulak vermemeyi seçebileceğimiz gibi gizli bir fısıltıdan ibaret olabilir. Fakat aynı zamanda, varlığımızı anlamamız, ona bir yol çizmemiz için bir öğreti ve zenginlik kaynağı haline de gelebilir. Bunun için, daima orada, elimizin altında olan, menderesler halinde içimizde akan bu kaynağa, yüzümüzü düzenli olarak dönmemiz yeterlidir.
İçsel Yaşam, kitabının paylaşımına geçmeden önce biraz terapi yapalım istedim. Terapi “iyi hissetmek” demektir. İç görü yeteneğinizi geliştirerek, kendinize zaman ayırdığınız bu anlarda kendinizi tanıma fırsatınız olur. Bilgi gelir ve bu bilgiler doğrultusunda yön tayini yaparsınız.
“İç gözlem, kendi içine bakmaya, üzerimizde etkisi olan içsel manzaramızı oluşturan düşüncelerin, duyguların, dürtülerin farkına varmaya yönelik gönüllü bir süreçtir.”
İçsel yolculuğa 2006 yılında işte böyle başladım. O zamanlar içsel yolculuğun ne olduğunu tam olarak bilmiyordum. Bu denli zor olabileceği konusunda da herhangi bir bilgim yoktu. Sistem varlığımı anlayabilmek için enerji konusunda yaşam dersi tayin etmişti , tek yapmam gereken bu derse çalışmaktı. Öğrenen olarak, bu tesirlerle ruhsal şifa çalışmalarına başladım. Kırk ayrı alana değinen bu çalışmalar en büyük destekçim oldu. Alanda çalışma yapan tüm rehberlerin tek tek kitaplarına ulaşarak okudum. Kütüphanem büyüyerek yeni dostlar kazandı. Ruhsal Alıştırmaları öğrenen olarak uyguladım, notlar aldım. Pembe Gözlüğümü kenara koyarak şu soruyu okura sormak istiyorum.
Sizler kendini gözlemleme fırsatı bulan olarak, hangi tesirin altındasınız?
2013 yılında şuurlanmayla sancılı büyük değişim süreci başladı.
Ünlü bir sufi sözü şöyle der: “Kendi egonuzla meşgul oldukça ilahilikle irtibata girmeniz mümkün değildir.” İçinizdeki gücü fark edemez, içinizdeki ilahiliği anlayamazsınız.
İnsan ruhu konusunda uzman yazar Christophe Andre‘den içsel yaşamımızın ve duygularımızın evrenine aydınlatıcı bir yolculuk.
İçsel yaşamımız ruhumuzun en derinlerde girdaplar halinde akıp duran düşünceler, hatıralar, projeler ve duygular dünyasıdır. Bazen uzaktan uzağa duyulan bir fısıltı halindedir, ancak duymasını bilene kendini tanımak ve daha iyi bir yaşam sürmek için eşi bulunmaz hazineler sunar.
Dingin ve bir ilgi gösterdiğinizde, içsel yaşamın, dış dünyanın anlamsızlığı ve gazabı karşısında bir içe kapanış, koruyucu ve tamamen kapalı, sızdırmaz bir mahremiyet içine hapsoluş olmadığını keşfederiz. Ya da en azından yalnızca bundan ibaret olmadığını…
İçsel yaşam her şeyden önce, dünyayı kendi içimizde kabulümüzdür, onu algılama, anlama, derslerini sindirme tarzımızdır; bu özgün bir tarzdır, ne olduğumuzla, tüm yaşamımızın yarattığı “biz”le bağlantılıdır. Dolayısıyla ilk hareket, açılma ve içine alma, anlamak ve hissetmek için durma, ardından içimizde ikinci hareketin, dünyaya geri dönüş hareketinin doğmasına izin vermektir. Zira içsel yaşam bir konaklama değil, algı ve eylem arasında, anlama ve karar arasında sapılan bir yoldur… Ve bu, bereketli ve gerekli bir sapıştır. İnsanlığımızı karakterize eder.
İçsel yaşamımız, çok sayıda tehditle karşı karşıyadır. Bu tehditlerin en büyükleri, çağdaş yaşam tarzlarımızla sinsice ilişkili olan zihinsel kirlilik içinde yer alır. Toplumlarımız hep bir şeyler için acele eder, bizi de hızlı hareket etmeye iter, oysa içsel yaşam zaman ayırır; dinler, gözlemler, düşünür, şüphe eder, harekete geçmeye veya hiçbir şey yapmamaya karar veririz…Toplumlarımız maddecidir, bizi temel ihtiyaçlarımızın tatminini kendi dışımızda aramaya iter; mutlu olmak için satın almak, kendini güvende hissetmek için tüketmek, iletişim kurmak için bir ağa bağlanmak… Oysa içsel yaşam, dışarıdaki zenginliklerin peşinden koşmadan önce “içimizdeki” zenginliklerin keşfine çıkmaktır. Toplumlarımız tek tipleştirilmiştir. Hepimizin aynı şeylere hayran olduğunu, aynı şeylere güldüğünü görmek ister… Oysa içsel yaşam, yaratıcılığımızın ve özgünlüğümüzün ayrıcalıklı alanıdır.
Yani açık bir tehdit söz konusudur, zihnimizin dış kaynak kullanımı tehdididir bu… Kendi başımıza düşünmemize, hissetmemize veya seçim yapmamıza gerek yoktur, bize gösterileni takip etmemiz, önerileni benimsememiz yeter.
Bu dış kaynak kullanımı , bir yabancılaşmanın, fakirleşmenin ve köleliğin girizgahıdır.
İçsel yaşamımız, zevklerimizin fişlendiği ve analiz edildiği, düşüncelerimizin ve duygularımızın manipüle edildiği, davranışlarımızın önceden tahmin edildiği ve programlandığı bir toplum içinde, başlıca özgürlük alanımızdır. Dolayısıyla insanların gelişimi ve dengesi açısından önemli olduğu gibi, toplumların gelişimi ve dengesi açısından da önemlidir.
İçsel yaşamı öğrenmek bizleri daha insani yapar mı?
İçsel Yaşam, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle, okuyunuz…
Bir Cevap Yazın