
“Ben sıradan bir adamım, tıpkı herkes gibi. Aramızda herhangi bir fark varsa, o da nitelikle ilgili değil. Sadece bilmekle ilgili, ben kendimi biliyorum, siz ise bilmiyorsunuz. Varlığımız söz konusuysa eğer, ben de aynı varoluşa aitim, ben de aynı havayı soluyorum. Siz de aynı varoluşa aitsiniz ve siz de aynı havayı soluyorsunuz. Siz sadece henüz kendinizi bilmeye, tanımaya çalışmadınız. Kendinizi bildiğiniz anda, aramızda hiçbir fark kalmayacak.”
“Zihin bildiğinde, buna bilgi deriz. Kalp bildiğinde, buna sevgi deriz. Varlık bildiğinde ise, buna meditasyon deriz…”
— Osho
Merhaba
Her kalabalık aykırı şeylerden, farklı renklerden oluşan alacalı bir karışımdır bu karmaşık oluşum içindeki bireylerin ayırt edilemez bir öğe oldukları söylenemez. Her birey özgün bir bilinçtir. Birey, kalabalığın parçası haline geldiğinde bilinci yitirir. Benim yaptığım şey son derece basit; bu alacalı karışımın içinde bireyleri ayıklıyor, onlara bireyselliklerini geri veriyorum.
Bilinç insanı birey yapar; onu, rüzgarda bir başına dans eden bir çam ağacı, müthiş ihtişamı ve güzelliğiyle güneş ışığıyla yalnız bir dağ zirvesi ve muhteşem kükremesi vadilerde kilometrelerce uzakta bile yankılanan yalnız bir aslan haline getirir.
Aslolan, “Ben kimim?” sorusudur. Bilmenin tek yolu ise sessiz, tetikte ve dikkatli olmaktır; düşüncelerinizi izleyin ve onların kaybolup gitmesine izin verin. Bir gün her şeyin sessizleştiğini, geriye mırıltı haline bile olsa tek bir düşüncenin kalmadığını göreceksiniz. Sanki zaman durmuş, her şey durmuş gibi olacak. Ve aniden uzun ama uzun bir rüyadan, bir kabustan uyanacaksınız.
Varoluşa ulaşmanızın tek yolu içinizdeki derin sessizlikten geçer.
İzleyicilere yaptığı çeşitli konuşmalardan derlenen bu kitapta, Osho, bizlere kendini bilmenin ve keşfetmenin öneminden bahsediyor. Toplumun, dayattığı normlarla, doğru ve yanlışlarıyla çocukluğumuzdan itibaren kişiliğimizi nasıl oluşturduğunu ve bizim, bu başkalaşmış benliğimizin içine nasıl hapsolduğumuzu anlatıyor. Başkalarına değil de sadece kendi varlığımıza itaat etmemiz, doğallığımızı korumamız ve özgür irademizle davranmamız gerektiğini öne sürüyor.
Varoluşta ufacık bir çimen yaprağı, en büyük yıldızla aynı öneme ve güzelliğe sahiptir. Varoluşta hiyerarşi yoktur. Kimse daha üstün, kimse daha aşağı değildir…
Zihinle ilgili en garip olay, siz izleyici haline geldiğinizde onun ortadan kaybolmaya başlamasıdır. Tıpkı aydınlığın karanlığı dağıtması gibi, dikkat de zihni, onun içindeki düşünceleri ve tüm donanımını dağıtır, savuşturur. Yani meditasyon sadece dikkatli ve farkında olmaktan ibarettir; o belli olmayanı gün yüzüne çıkartır. O bir şey icat etmez, sadece orada olanı keşfeder.
Peki orada olan nedir?
Oraya girer ve sonsuz boşluğu, öylesine güzel, öylesine sessiz, öylesine ışıklı, öylesine hoş kokulu olan o boşluğu bulursunuz; artık Tanrı’nın krallığına girmişsinizdir. Ve bu alana bir kez adım attıktan sonra, oradan çıktığınızda tamamen yeni bir kişi, yeni bir insan olursunuz. Artık asıl yüzünüz görülmektedir. Tüm maskeler ortadan kaybolmuştur. Aynı dünyada farklı şekilde yaşayama başlarsınız. Aynı insanların arasındasınızdır ama tavrınız, yaklaşımınız artık farklıdır. Suyun üzerindeki bir nilüfer çiçeği gibi yaşarsınız; suyun içinde ama kesinlikle suyun değmediği bir nilüfer…
İnsan Kendinin Aynasıdır, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle, okuyunuz…
Bir Cevap Yazın