Kalbinin sesini dinle; özlemlerinin peşinden git; yaratıcılığını güçlendir; bedenine iyi davran; sana iyi gelmeyen şeyleri reddet; sunu anla ki, başkalarının düşündüğü, hissettiği, yaptığı ve söylediği her şey, onların kendi sorunudur ve senin şahsiyetini ne küçültür, ne de yaralar. Kendini sevmek budur…
— Safi Nidiaye
Merhaba
Modern dünyanın gürültüsünde unutulan bir ses var… belki de en önemli ses: Kalbin…
Ve bazı kitaplar, o sesi yeniden duymamıza yardım eder.
Kalp Bir Sırdır; Akıl Onu Kavrayamaz
“Kalbin Sesi” dünyanın saklı bilgisini içeren bir konu içeriyordu.
Kalbin kapısından adım atınca, yeryüzüne değil, bilinçaltına iniyoruz. Orada bizi bekleyen, Atlantis’in çoktan unutulmuş ama hâlâ yaşayan hafızası… ATLANTİS zamanımızda gizliliğin karanlığından sıyrılıp, adım adım gün ışığına çıkıyor. Bir zamanların kapalı kutusu ezoterik öğretiler de aynen öyle olsalar bile, çekirdekleri daima bir sır olarak kalacaktır, çünkü mistisizmin yüreğinde hep kalp vardı ve hep var olacaktır. Kalp bir sırdır; akıl onu kavrayamaz, nasıl ki bir insan burnuyla sesleri duyamazsa. Kalbin gizemi sadece kalple anlaşılabilir.
Bu nedenle kitap bilgi vermeye amaçlamak yerine, okuyucuyu, doğrudan yüreğine dokunarak, kendi derinliklerinde saklı gerçeği anımsatacak esinlerle buluşturuyor.
Bazı bölümler yer yer fazlaca didaktik gelebilir, ama bunun nedeni okuyucuyu öğrenmeye açmaktır. Kitabın amacım, kişisel ve toplumsal çıkmaz sokaklarımızla, bizi öğüten değirmenlerden kaçınarak, yolumuzu bulmamızı sağlayan gerçeğin, deneyimini kalp ve sevgi yolu ile iletmek.
Tüm ezoterik ve mistik öğretiler, dünyanın tüm saklı kalmış bilgileri, ancak kendimizi kalbimizin gerçeğine açarsak, onun bize dokunmasına ve dönüşmemize, başka bir deyişle çevremizdeki insanların ve kendi kalbimizin gerçeğine dönüşmemize izin verirsek, biz insanları ileri taşır.
“Kehanette bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, ben bir hiçim.” Pavlus’tan Korintliler’e Mektup
Kalp, insan bedeninin sahip olduğu sıradan bir organ değildir; kalp, insanın özüdür ve müthiş bir gizeme sahiptir. Bu gizem, aslında kendi derinliğinde öylesine sonsuz ve öylesine güzeldir ki, sözcüklere dökmek neredeyse imkansızdır; ancak sezgiyle algılanabilir. Hiçbir dil, kalbin dili kadar kolay değildir; hiçbir sözcük kalbin gizeminin esası olan güzelliği tanımlayamaz.
Kalp, iyiyi de, kötüyü de tanımaz; o sadece dokunuşu ve dokunmayışı bilir. Kalp, hüküm vermeden hisseder ve bilir. Kalp, kavga etmez, bir şeyden emin olmaz, bir şeyi ikna etmez ve kendini savunmaz. Kalp anlar ve alır. Anlayan ve alan, bozukluğundan sıyrılıp, gerçek doğasına döner. Böylece kalbin gücü, her şeyi sevgiye dönüştürür.
Kalpten Dinleme
Kitapta sıkça vurgulanan bu yöntem, duygularla yüzleşmenin ve onları dönüştürmenin temelidir.
Nidiaye’nin geliştirdiği ‘kalpten dinleme’ yöntemi, bastırılmış duyguların beden farkındalığıyla yüzeye çıkmasını ve sevgiyle dönüştürülmesini amaçlar.
Kalbin Evrensel Dili
“Hiçbir dil, kalbin dili kadar kolay değildir; hiçbir sözcük kalbin gizeminin esası olan güzelliği tanımlayamaz.”
Kalp duyar ama yargılamaz. Bir annenin çocuğunun ne hissettiğini gözünden anlaması gibi; hiçbir sözcük gerekmeden, sadece bir bakışta, bir titreşimde o anlayış oluşur. Kalp dili burada devreye girer. Bu, birlik duygusudur.
Kalpten gelen bir his, coğrafyayı ve zamanı aşar. Bin yıl önce yazılmış bir şiiri okurken hissettiğimiz şey, kalbin bu evrensel yankısıdır. Bir Japon haikusu, bir Anadolu ağıdı, bir Afrika ilahisi… Ortak dil: duygu.
Kalbin dili, sezgiyle işitir ve sezgiyle ifade bulur. Rasyonel olanın açıklayamadığı yerlerde devreye girer. Bu yüzden ruhani metinler çoğu zaman kalbe seslenir; çünkü kalp, hakikatin ön kapısıdır.
Kalbin Sesi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Safi Nidiaye’nin “Kalbin Sesi” adlı eseri, günümüzün zihinsel karmaşasında kaybolmuş bireyler için adeta bir içsel pusula işlevi görüyor. Kitap, kalbin yalnızca bir organ değil, insanın özü ve sezgisel bilgeliğin kaynağı olduğunu savunuyor. Modern çağın sürekli dışa dönük, analitik ve yargılayıcı zihnine karşılık, Nidiaye kalbin yargısız, sezgisel ve dönüştürücü gücünü hatırlatıyor.
Özellikle şu düşünce çok çarpıcı:
“Kalp, hüküm vermeden hisseder ve bilir. Kalp kavga etmez, bir şeyi ikna etmez, kendini savunmaz. Kalp anlar ve alır.”
Bu yaklaşım, günümüzün kutuplaşmış, hızla tüketen ve sürekli tepki veren insan ilişkilerine karşı bir şefkat devrimi öneriyor. Kalbin diliyle konuşmak, sadece bireysel huzur değil, toplumsal barış için de bir anahtar olabilir.
Safi Nidiaye
1951 yılında Almanya’nın Freiburg kentinde dünyaya gelen Safi Nidiaye, çağımızın en özgün ruhsal yazarlarından biri olarak tanınır. Gençlik yıllarında şarkıcılık ve gazetecilikle başlayan kariyeri, zamanla içsel arayışın izini süren derinlikli bir yaşam yolculuğuna evrildi. 1990’lı yılların başında geliştirdiği “Beden Merkezli Kalp Çalışması” (Körperzentrierte Herzensarbeit) yöntemiyle, bireyin bedensel farkındalık yoluyla bastırılmış duygularını keşfetmesini ve bu duyguları kalp düzeyinde dönüştürmesini hedefleyen bir içsel şifa pratiği oluşturdu.
Yazdığı eserlerle özellikle Almanya, Avusturya ve İsviçre gibi Almanca konuşulan ülkelerde geniş bir okuyucu kitlesine ulaştı. “Kalbin Sesi”, “Kalp Yolu” ve “Kalpten Dinlemek” gibi kitaplarında, insanın içsel bilgeliğini duymayı öğrenmesinin hem bireysel huzur hem de toplumsal barış için ne denli önemli olduğunu savundu. Kalbin sezgisel bilgeliğine dayanan bu yaklaşım, modern dünyanın zihinsel yorgunluğuna karşı bir iç huzur ve farkındalık davetidir.
Bugün, eşi ressam Francis Gabriel ile birlikte Güney Fransa’da yaşamakta ve beden-kalp farkındalığı üzerine seminerler düzenlemektedir. Eserlerinde sade bir dille, evrensel bir derinliği buluşturan Nidiaye, yazdıklarıyla hâlâ binlerce insanın kalbine dokunmayı sürdürüyor.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın