Eylemlerimiz ile kaderimiz arasında sıkı bir karşılıklı bağlantı mevcuttur. Kendi içimizde, iç varlığımızda ve hayatımızın önemli olaylarında hep tutum ve davranışlarımızın sonuçları ile karşı karşıya kalmaktayız…

— Leon Denis

Merhaba

Uzayda (ötealem, ahiret) bir süre ‘kaldıktan sonra, ruh Dünya’da, insan kimliğiyle ve öncelere ait iyi veya kötü mirasını sırtında taşıyarak doğmaktadır. Bebek olarak dünyaya gelmekte ve yerküre sahnesinde hayatının yeni bir dramını yaşamak, geçmiş hayatlarının borçlarını ödemek, yukarılara tırmanışını kolaylaştıracak ve hızını artırmasını mümkün kılacak olan yeni güçleri edinmek üzere boy göstermektedir.

Spiritüalizmin öncülerinden Léon Denis bu kitabında, kaderimizin şekillenmesinde tekrardoğuş yasalarının işleyişinin kaçınılmaz olduğunu itirazlar ve eleştirilerin ışığında, deneysel ve tarihi kanıtlarıyla okuyuculara sunmaktadır.

“Tekrardoğuş yasası ölümsüzlük ilkesinin hem açıklayıcısı, hem de tamamlayıcısıdır. Varlığın tekamülü konusu, gözlerimizin önüne ana hatlarıyla bir plan ve bir amaç sermektedir: “Yetkinleşme” diye adlandırılan bu amaç, tek bir hayat içerisinde, o hayat ne kadar uzun ve ne kadar verimli de olsa, yine de gerçekleşemez. Onun eğitiminin ve gelişiminin zorunlu şartını, hayatların çoğulluğu kavramında bulabiliriz ancak. Bilgisizliğinin ve geriliğinin bedelini ıstırap, mücadele ve çaba sarfıyla ödemekte; önce yerküre üzerinde, sonra da yıldızlı göklerin, sayısı belirsiz barınaklarında yaşaya yaşaya yukarılara doğru tırmanmaktadır.”

Farkındalık Sorularım:

  • Niçin birilerine zenginlik ve sürekli mutluluk; diğerlerine fakirlik ve kaçınılmaz mutsuzluk?
  • Niçin birilerine güç, sağlık, güzellik; ötekilere güçsüzlük, hastalık, çirkinlik?
  • Niçin burada zeka, deha; orada ise avanaklık?
  • Onca hayranlık uyandıran niteliklerin hemen yanı başında bir sürü kusur nasıl oluyor da yer alabiliyor?
  • Bazıları hayvansal alemin hemen hemen sınırında yer alıyor denebilecek kadar geri düzeyli olan; bazıları ise üstünlüklerini sağlar niteliklere sahip çeşitli yeteneklerle donatılmış bulunan ırkların arasındaki farklılıklara ne buyrulur?
  • Hele doğuştan gelme kusurlar gibi, körlük gibi, geri zekalılık gibi hastaneleri, gece barınaklarını ve çocuk ıslah evlerini dolduran acılar için ne demeli?

“Bu büyük acılar genellikle, bugünlerimizde oluşturduğumuz sebeplerin sonuçları olarak ele alınmalıdır.”

Uzaya (ötealeme) her dönüşte kar ve yarar dengesi daha bir belirginleşmekte; atılımlar ölçülüp değerlendirilmekte ve güçlendirilmektedir. Varlık kendini incelemekte ve yargılamaktadır. Kendisinde kayıtlı halde bulunan son öyküsü. inceden inceye yoklamakta; son hayatının sağlamış olduğu deneyim ve sağduyululuğun meyvelerini, kendine daha derinlemesine mal etmek amacıyla dikkatli bir şekilde denetlemektedir. Gelişmiş bir ruh varlığı için uzay (ahiret) hayatı, yeteneklerin dışa yönelik anlamda kullanıldıktan sonra geriye çekildikleri, varlığın bünyesinde güzellikten ve çirkinlikten yana nelerin bulunduğunu anlamak üzere incelemeye, sorgulamaya ve de titiz bir sayıma tabi tutuldukları içe dalış dönemidir. Yerküre hayatının zorunlu ikizi konumundaki uzay (ahiret) hayatı, cereyanı sırasında güçlerin yeniden oluştuğu, enerjilerin yeniden coştuğu, coşkuların yeniden gürleştiği ve varlığın geleceğe ilişkin görevlere yeniden hazırlandığı denge kurucu hayat diye de nitelendirilen hayattır. Bu hayat, çaba sarfından sonraki dinlenme, ıstıraptan sonraki sükunet, güç Ve erk dolu genleşmeden veya hararetli çatışmadan sonraki sakin ve sessiz özeklenme (konsantrasyon) gibi bir şeydir.

Teozoflara göre, ruhun fizik bedene tekrar bağlanışı on beş yüzyılda bir gerçekleşirmiş. Bu kuram olgular tarafından doğrulanmadığı gibi, Ruh Varlıkları tarafından da doğrulanmamaktadır. Fikirlerine çok değişik mekanlarda başvurduğumuz Ruh Varlıkları, tekrardoğuş olgusunun çok daha kısa aralıklarla cereyan ettiğini belirtmektedirler. Tekamüle susamış ruhlar uzayda kısa süre kalmaktadırlar. Yeni nitelikler, yeni yetenekler edinmek için yerküre hayatına çabucak dönmeyi pek arzulamaktadırlar. Herhangi bir kimsenin önceki hayatları konusunda birbirinden çok uzak mekanlarda medyomlar aracılığıyla elde edilmiş bilgilere sahip bulunmaktayız; bu bilgiler, aralarında son derece büyük bir uyum sergileyen bilgilerdir. Ruhlar bedenli hayatların en çok on, yirmi veya otuz yıl arayla gerçekleştiğini göstermiştir. Bu konuda kesin bir kural yoktur. Tekrardoğuşun sıklığı veya seyrekliği ruhların durumuna, çalışma ve gelişme konusundaki arzularına ve de önlerine çıkan uygun şartlara göre farklılık göstermektedir. Vaktinden önce ölümlerde, örneğin küçük çocuk ölümlerinde, tekrardoğuş bazı kereler aniden gerçekleşmektedir.

Akışkansal (astral) beden, düşüncelerin ve zihinsel faaliyetlerin tabiatına göre maddileşmekte veya arılaşmaktadır. Eğilimlerinin dürtüsüyle kötü yola düşmüş ruhlar, üzerleri ne kirli akışkanları çekmekte, bu akışkanlar da onların akışkansal bedenlerini yoğunlaştırmakta ve ışınımlarının gücünü azaltmaktadır. Ölümden sonra bunlar beden kalıbının dışına yükselemeyip ya atmosferin içine kapanıp kalmakta ya da insanlara bulaşmaktadırlar. Eğer bu ruhlar kötülük yolunda ayak diremeye devam edecek olurlarsa, o takdirde gezegene özgü çekim gücü onları kıskıvrak yakalayıp kendine çekmektedir, hal böyle olunca da tekrardoğuşu bir an önce gerçekleştirmektedirler.

Ruh ne kadar yoğun ve düşük nitelikli ise onu, yerçekimi de o kadar fazla etkilemektedir. Bunun tersi olan olay ise pırıl pırıl astral bedeni sonsuzlukların her türlü izlenimi karşısında titreşen ve de esiri bölgelerde tabiatlarına ve gelişmişlik düzeylerine uygun ortamları bulan tertemiz ruhlarda gözlemlenmektedir. Üstün bir dereceye ulaşınca, bu Ruhlar uzayda kalış sürelerini gitgide daha da uzatmaktadırlar; gezegende yaşadıkları hayatlar onlar için istisna hayat değerini taşımaktadır; özgün hayat artık, gerçekleştirilmiş yüksek nitelikler toplamı kendilerini tekrar tekrar doğma külfetinden ebedi anlamda kurtarıncaya kadar kural haline gelmektedir.

Öne sürülen itiraz şudur: Kişi daha önce de yaşamışsa, geçmiş hayatlarını niçin hatırlamıyor?

Bu neden yeniden doğuşun ta kendisidir…

Kader Sorunu, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Leon Denis (1846-1927), Fransız bir Spiritüalist filozof ve yazardır. En bilinen eserlerinden biri olan “Kader Sorunu” (Fransızca: Le Problème du Destin), kaderin ve özgür iradenin insan yaşamındaki rolünü sorgular. Denis, bu eserde, kaderin insan hayatını nasıl şekillendirdiği, bireysel özgürlüğün sınırları ve reenkarnasyonun rolü gibi derin felsefi soruları ele alır. Denis’in fikirleri, özellikle Spiritizm ve Reenkarnasyon gibi inançlar çerçevesinde şekillenir. Ancak, bu eserin günümüz için önemi, sadece spiritüalist düşüncelerin etkisiyle sınırlı kalmaz; insanın özgür iradesi, moral sorumluluğu ve yaşamın anlamı gibi evrensel konularda da önemli dersler verir.

“Kader Sorunu”nun Günümüz İçin Önemi:

  1. Özgür İrade ve Kader:
    • Leon Denis, kaderin sabit bir çizgide gitmediğini, ancak insanın eylemleri ve kararlarıyla şekillendiğini savunur. Yazar, bireysel özgür iradenin, evrensel yasalar ve spiritüel gelişimle birleşerek, insan hayatındaki sonuçları nasıl etkilediğini tartışır. Günümüzde bireysel özgürlüklerin, insan haklarının ve kendini gerçekleştirme ideallerinin bu eserdeki özgür irade anlayışıyla doğrudan bir bağlantısı vardır.
    • Bu, modern dünyada kişinin hem kendi yaşamını şekillendirmede sahip olduğu gücü hem de toplumsal ya da kültürel koşulların etkisini sorgulayan bir bakış açısı sunar. Kaderin bireyin seçimleriyle şekillenebileceği görüşü, insanlara daha fazla sorumluluk ve kendi hayatlarını yönetme gücü verir.
  2. Reenkarnasyon ve Manevi Gelişim:
    • Denis, reenkarnasyon fikrini ve bunun insanın ruhsal gelişimi üzerindeki etkilerini tartışır. Reenkarnasyon, kişiye kendi gelişimini tamamlamak ve manevi olgunlaşmasını sağlamak için ikinci bir şans sunar. Günümüz toplumunda reenkarnasyon fikri, bireysel evrim ve kişisel dönüşümün önemini vurgular.
    • Ayrıca, reenkarnasyon anlayışı, insanın sadece bu hayatla sınırlı olmadığına dair bir perspektif sağlar. İnsanların eylemlerinin, bu dünyada ve sonraki hayatlarında önemli sonuçlar doğuracağına dair bir anlayış sunar. Bu, insanların daha sorumlu bir yaşam sürmelerine ve manevi değerlere daha fazla odaklanmalarına ilham verebilir.
  3. Moral Sorumluluk ve Ahlaki Gelişim:
    • Kader Sorunu, insanların ahlaki gelişim sürecini, ruhsal evrimle ilişkilendirir. Denis’e göre, insanın amacı sadece maddi dünyada var olmak değil, aynı zamanda manevi evrimini tamamlamaktır. Ahlaki sorumluluk, kişinin kaderini etkileyen önemli bir faktördür.
    • Modern toplumda, bireylerin yaşamları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmaya başlamasıyla birlikte, ahlaki sorumluluk ve toplumsal sorumluluk kavramları daha fazla önem kazanmaktadır. Denis’in savunduğu gibi, insanlar, sadece kendi kaderini değil, aynı zamanda toplumlarının kaderini de etkileyebilirler. Bu görüş, bireysel ve toplumsal etik arasındaki ilişkiyi sorgulayan bir bakış açısı sunar.
  4. Kaderin Toplumsal ve Ruhsal Yansıması:
    • Denis, kaderin sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal ve ruhsal bir boyutu olduğunu söyler. İnsanlar bir toplum içinde birbirleriyle etkileşim halindedir ve bu etkileşim, kaderin şekillenmesinde önemli bir rol oynar.
    • Günümüzde, toplumsal eşitsizlikler, çevresel sorunlar ve ekonomik zorluklar gibi konular, kader anlayışını şekillendiren önemli faktörlerdir. Denis’in eseri, toplumsal sorumluluk ve evrensel birliği vurgulayarak, bireysel kaderle toplumsal kader arasındaki bağlantıyı derinlemesine araştırır.
  5. Bilimsel ve Spiritüel Düşüncenin Birleşimi:
    • Leon Denis, spiritüel bakış açıları ile bilimsellik arasında bir denge kurmaya çalışır. Bu, onun eserinin günümüz için önemini artırır çünkü birçok modern düşünür ve bilim insanı, manevi değerlerle bilimsel anlayışı birbirine yakınlaştırmaya çalışmaktadır.
    • Günümüzde spiritüel bilgelik ve modern bilim arasındaki sınırlar giderek daha belirsiz hale geliyor. Denis’in yaklaşımı, hem felsefi hem de spiritüel bakış açılarını, bireyin ruhsal ve fiziksel gelişimini anlamada birleştiriyor.
  6. Günümüzün Manevi Krizi ve Kader Sorgulaması:
    • Günümüzde birçok insan, manevi boşluk, hayatın anlamı ve kaderin ne olduğu gibi sorularla karşı karşıya kalıyor. Denis’in eseri, bireylere kaderlerini nasıl şekillendirebileceklerini ve daha bilinçli bir yaşam sürebileceklerini anlatan bir rehber işlevi görebilir.
    • Modern toplumda bireyler daha fazla özgürlük, bağımsızlık ve seçim hakkına sahip olduklarından, hayatın anlamını ve yaşam amacını sorgulama eğilimindedirler. Denis’in eserinde sunduğu kaderin anlamı, insanları daha derin bir şekilde yaşamlarını incelemeye ve kendi ruhsal gelişimlerine odaklanmaya teşvik edebilir.

Leon Denis’in “Kader Sorunu” eseri, günümüzde hala büyük bir öneme sahiptir. Eser, özgür irade, kader, manevi gelişim ve toplumsal sorumluluk gibi evrensel soruları ele alır. Modern dünyada, bireylerin daha bilinçli bir şekilde yaşamlarını şekillendirme çabası ve toplumsal sorumluluklarının farkına varma süreci, Denis’in öğretilerinin hala geçerli ve faydalı olduğunu gösteriyor. Bunun yanı sıra, spiritüel ve bilimsel düşüncelerin birleşimi, modern insanın manevi arayışına katkıda bulunmakta, kaderin sadece dışsal bir güç değil, bireylerin kendi bilinçli seçimleriyle şekillendirilebilecek bir olgu olduğunu gösteriyor.

Leon Denis Hayatı ve Kariyeri : Spiritüel Felsefenin Sessiz Rehberi

Léon Denis, 1 Ocak 1846’da Fransa’nın Foug kentinde doğdu. Mütevazı bir ailede büyüyen Denis, genç yaşlardan itibaren felsefe ve ruhsal öğretilere ilgi duydu. Ancak onun yolculuğu, yalnızca akademik bir araştırma süreci değil, aynı zamanda insanın ruhsal gelişimine ışık tutan derin bir keşif oldu.

Henüz 18 yaşındayken Allan Kardec’in “Ruhlar Kitabı” ile tanışması, onun düşünce dünyasında büyük bir dönüşüm yarattı. Bu eser, Denis’in spiritüalizme olan ilgisini pekiştirdi ve onu, Kardec’in öğretilerini daha geniş kitlelere ulaştırmaya yönlendirdi.

Denis, yalnızca bir araştırmacı değil, aynı zamanda spiritüalizmin ahlaki ve felsefi yönlerini derinleştiren bir düşünür olarak öne çıktı. Avrupa’da birçok konferans verdi, ruhun ölümsüzlüğü ve insanın evrensel yasalarla olan bağlantısını ele alan eserler kaleme aldı.

Özellikle “Gerçek Varlık Ruhtur”“Ruhun Güçleri” ve “Kader Sorunu” gibi kitapları, onun felsefi derinliğini ve spiritüel bakış açısını yansıtan önemli eserlerdir. Denis, spiritüalizmi yalnızca bir inanç sistemi olarak değil, insanın kendini keşfetme süreci olarak ele aldı.

12 Mart 1927’de hayata veda eden Léon Denis, ardında yalnızca yazılı eserler değil, insanın ruhsal yolculuğuna rehberlik eden bir düşünce mirası bıraktı. Onun öğretileri, günümüzde hâlâ kişisel gelişim, bilinçli farkındalık ve ruhsal keşif konularında ilham vermeye devam ediyor.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin