Simya Sanatı ve Simyacılar, Archibald Cocren

Cockren, kadim sanatı açıklarken simyanın erken dönem öncüleri olan St. Germain Kontu, Basil Valentine ve efsanevi Paracelsus gibi isimlerin hayatlarından örnekler veriyor ve metaller yoluyla “insan bedenindeki bütün dengesizlikleri tedavi edecek evrensel ilaca dair inanc”a sağlam bir temel oluşturuyor.

“Okültistler insan bedenindeki besinlerin dönüştürülmesi işlemine zihnin bilinçli yanıyla yardım edebileceğimizi öğretmişlerdir. “

— Archibald Cocren

Merhaba

Yirminci yüzyılın en büyük simyacısı olarak görülen Archibald Cockren (ö. 1950), metalurji, biyokimya ve bakteriyoloji konusunda uzman bir hermesçiydi.

Bu kitapta o bütün çağların bilim adamlarını şaşkınlık içinde bırakan, asırlar boyunca bir şüphecilik mezarında gömülü olan sırları bir kez daha gün ışığına çıkarıp insanlığın hizmetine sunmaktadır. Bu kuşku ve güvensizlik mezarının açılıp içindeki saklı, fakat hakiki sırların nihayet açıklanması çığır açıcı bir olay olarak görülmelidir.

Bu kitapta ileri sürdüğü iddialarda hastalıklarla savaşmak, insan hastalıklarının etkili tedavisine adanmış bir ömrün ona verdiği otorite ile konuşmaktır.

Onun azimli çalışması ve sabrıyla kazandığı devasa keşifler çok az insana nasip olmuştur. Bu eseri, çok zor şartlar altında ve büyük zahmetlerle yazmıştır.

Sir Dudley B. Myers şöyle yazıyor: “İnsanlık ve bilim için başarmış olduğu işlerin ona layık olduğu ödülü, ulaşmış olduğu sonuçların takdirini ve kabulünü getirmesini tüm kalbimle dilerim.

Simya deyince, çoğumuzun gözünün önüne, ortaçağa ait loş bir laboratuarda Felsefe Taşı’nı bulmasına, Abu Hayatı ve metallerin dönüşümünü keşfetmesine yardım edecek potaların ve imbiklerin üzerine eğilmiş kara cübbeli yaşlı bir adam resmi gelir. Ne var ki yüzlerce —hatta simya tarihin bilinmeyen devirlerinde başladığı için— binlerce yıllık bir süre boyunca çeşitli ırklardan ve iklimlerden mevki sahibi sayısız kültürlü insana bütün hayatlarını adatan bir bilimi —veya dilerseniz sanatı— hafife alamayız. Böyle bir bilim birkaç tuhaf yaşlı adamın bunaklık dönemlerinde oyalandıkları bir şey olamaz.

Yılmaz bir şekilde amaçlarına ilerlemekten başka bir şey düşünmeyen simyacıların, sayısız çağların infazına ve alaylarına rağmen sırları keşfetme _yolunda sürekli çabalamalarına ve sebat etmelerine neden olan şey neydi? Bu neden, kesinlikle baz metalleri altına çevirme veya dünyevi hayatı birazcık daha uzatacak bir iksir yaratmak gibi beyhude bir amaç olamaz. Çünkü simyacılar için bu şeyler pek önemli değildir. Onların hayatlarını okuduğumuz zaman, neredeyse istisnasız olarak, dünyevi şeylerden ziyade manevi şeylerle alakadar olduklarını görürüz. Bu insanlar daha ziyade bir vizyondan ilham alıyordu: kusurlarından, hastalıklarından arınmış, çeşitli zihinsel ve fiziksel melekelerin sınırlamalarından kurtulmuş, bugün bile insan bilincinin derin katmanlarında saklı olan bir güce olarak tanrılaşmış. Kusursuzluğu, Güzelliği ve Uyumuyla tek Tanrısal Yaşamın suretinde ve benzerinde yapılmış bir insan vizyonu.

Simya öğrencileri ve uygulamacılarına göre bedenin Hayati Enerjisi, yani Beşinci Element, en saf Ve kullanılabilir haliyle mineralden elde edilebilir. Cockren herkesin anlayabileceği gündelik bir dille bu kadim sanatın çeşitli kullanımlarını Ve ruhani, fiziksel ve tıbbi tezahürlerini açıklamaktadır.

İnsan bedeninin kimyası hakkında konuşan ve Paracelcus’un yaptığı gibi kimyanın amacının hastalıkların iyileştirilmesi için ilaç hazırlamak olduğunu ileri süren tarihteki ilk kişi Jean Papista van Helmont’tur. Jean Papista bazen Tıbbın Descartes’i ünvanıyla anılır.

Felsefe taşını birçok kere gördüm ve ona dokundum. Rengi Safran tozuna benziyordu. Fakat toz haline getirilmiş cam gibi parlak ve ağırdı. Bir keresinde bana bundan bir onsun altı yüzde biri kadar verildi. Bu miktardaki taşı bir kağıda sarılı olarak sekiz ons civa ile potada ısıtarak projecte ettim. Projeksiyonun sonucu sekiz ondan biraz az en saf altın oldu.

Simya Sanatı ve Simyacılar, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: