“Sevgi tek mucize işçidir. Görmek için, izin verin , gözün gözbebeği olmasına. Duymak için, izin verin sevginin, kulağın ritmi olmasına…”

— Lakin Smith

Merhaba

“Yeniden Okumak” diye bir şey var. Sevgi- Birlik mesajının anlamını kavrayabilmek için… 2016 yılında yaşamımın en zor sınavına hazırlanırken, çıka gelmişti hayatıma çocukluk arkadaşım Turgay. Bir gün telefonda sohbet ederken:

Arkadaşım: “Mirdad’ın Kitabı’nı okudun mu?” dedi.

Ben: “Ne kitabı?”

Arkadaşım: “Mirdad’ın Kitabı”, dedi.,

Ben: “Mirdad mı? Mirdad kim?”

Her şey makro düzeyde hatırlatmaysa; Ankara’lı dostum kitabın içinde hangi hatırlatmayı yapmak istemişti! Mirdad diye adlandırdığı bu insan hakkında daha çok şey öğrenmek istiyordum.

Mirdad’ın Kitabı, derman arayanlar için bir deniz feneri, sığınmak isteyenlere bir liman…

Mirdad’ın Kitabı, milyonlarca okuyucunun yüreğine dokunmuş bu muhteşem hikaye, bir insanın bilincini genişletmenin ve içindekini ortaya koymanın nasıl mümkün olabildiğini gösteriyor. Kitap temelde Mirdad ile öğrencilerinin diyaloglarından oluşuyor.

Tufandan Mirdad’a: Unutuşun Gölgesinde Bir Gemi

Vaktiyle Nuh’un Gemisi olarak bilinen mabedin yıkıntıları, Karlı Dağlar’ın Sunak Tepesi’nde — gururlu, sessiz ve zamana meydan okur biçimde — hâlâ ayakta duruyor. Dağın doruğundaki bu taş yığınları, sadece bir efsanenin kalıntısı değil; insanlık tarihinin derin hafızasıdır.

Sözlü geleneklere göre, Büyük Tufan’dan yıllar sonra Nuh’un soyundan gelenler bu dağlara göç eder. Bereketli vadiler, gür akarsular ve ılıman bir iklimle karşılanırlar. Karanlığın ardından gelen bu yeni başlangıç, onlara bir bağış gibi sunulur.

Ama zaman geçtikçe, insanlar tufanın nedenlerini unutur. Unuturlar ki o tufan, hırs, açgözlülük ve sevgisizlik yüzünden kopmuştur. Unuturlar ki gemi, sadece bir kurtuluş aracı değil, ahlaki bir uyarıdır.

Bugün, bir başka tufanın eşiğindeyiz. Ama bu tufan dışarıdan değil, içimizden yükseliyor:

  • Değerlerin silikleşmesinden,
  • İçsel yönümüzü kaybetmemizden,
  • Kalbin rehberliğine sırt çevirmemizden.

Bu nedenle, gemiye ihtiyacımız olan yer artık dışarısı değil; içimiz. Tufandan kurtulacak olan gemi, bugün içsel bir yapı olarak inşa edilmeli. Ve o gemiyi inşa edebilmek için, bize bir pusula gerekiyor.

İşte Mirdad’ın Kitabı, tam da burada devreye giriyor.

Tıpkı Nuh’un Gemisi gibi, Mirdad’ın öğretisi de bir tufan sonrası ayakta kalan bir bilgelik mabedi. Ama bu kez denizlerden değil, insanın kalbinden ve zihninden geçen dalgalardan koruyor bizi.

Mirdad diyor ki:

“Sevgi, bilgeliğin en yüce halidir. Zaman yanılsamadır. Sessizlik sözden yücedir. Ve insan, özünü hatırlamak için buradadır.”

Mirdad’ın Öğretilerinden: Sevgiye Dair

“Sevgi, Tanrı’nın yasasıdır. Sevgiyi öğrenebilesiniz diye yaşarsınız. Yaşamayı öğrenebilesiniz diye seversiniz. İnsanın öğrenmesi gereken başka ders yoktur…”

Bu söz, Mirdad’ın Kitabı’nın derin felsefi ve manevi öğretilerini güzel bir şekilde özetler. Sevgi, gerçekten de Tanrı’nın en temel yasalarından biri olarak kabul edilir ve Mikhail Naimy’nin bakış açısına göre, insanın varoluşundaki en yüksek amacıdır. Sevgi, sadece bir duygu değil, aynı zamanda yaşamın anlamını kavrayabilmenin ve insan olmanın özüdür.

Sevgi ve Öğrenmek – Hayatın Anlamı Olarak Sevgi

“Sevgiyi öğrenebilmek için yaşarsınız” ifadesi, insanın hayat yolculuğunda karşılaştığı zorluklar, acılar ve sevinçler aracılığıyla sevginin ne olduğunu anlamaya çalıştığını ifade eder. Sevgi, bir öğretmen gibi; hayatın, insanı dönüştüren ve olgunlaştıran bir gücü olarak kabul edilir. İnsanın tüm yaşadığı deneyimler, sonunda bir noktada sevgiyi öğrenmeye yöneliktir. Sevgi, yalnızca başkalarına duyulan bir duygu değil, kendine karşı da beslenen bir anlayış ve merhamet şeklidir.

“Yaşamayı öğrenebilmek için seversiniz” kısmı ise, sevginin yaşamın özü olduğuna işaret eder. Sevmek, hayatın anlamını keşfetmek, insan olmanın derinliklerine inmektir. Sevgi, insanın varlık amacını bulmasını sağlar, çünkü ancak sevgiyle dolu bir kalp, hayatın değerini, derinliğini ve güzelliklerini tam anlamıyla kavrayabilir.

Bu derin düşünceler, Naimy’nin Mirdad’ın Kitabı’ndaki ana mesajlarıyla paralellik gösterir ve bizi, insanlık olarak öğrenmemiz gereken en temel şeyin sevgi olduğunu hatırlatır. Sevgi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde, bir dönüşüm ve aydınlanma aracı olarak var olur.

Yaşam Ağacı Alegorisi – Bütüncül Sevgi Anlayışı

Bir insan sevdiğini, sonsuza dek bir olsun diye sevmezse, ne için sever başka? Ve neyi, kimi sever o zaman? Yaşam ağacından bir yaprak seçip tüm kalbini ona mı akıtmalıdır insan? Peki, ya gövdeyi, dalları ve yaprakları besleyen kök? Kökleri güçlendiren toprak ? Toprağı gübreleyen güneş, deniz ve hava ne olacak?

Eğer bir ağacın üzerindeki tek bir yaprak sizin sevginize bu kadar değiyorsa, ağaç bir bütün olarak ne kadar eder? Bir parçasını bütünden ayıran sevgi, kendini ıstıraba sürükler. Şimdi diyeceksin bana, “Tek bir ağacın üzerinde bir sürü yaprak var. Bazıları sağlıklı, bazıları hasta ; bazıları güzel, bazıları çirkin ; bazıları kocaman, bazıları küçücük, seçmeyelim de ne yapalım”

Burada, bir ağacın üzerindeki yapraklar, insanın sevgisini ve farkındalığını ifade eden bir sembol olarak kullanılıyor. Naimy, sevginin, bir bütünün parçalarına yönelik bir ayrım yapmaksızın, eşit ve kapsayıcı olması gerektiğini vurguluyor.

Ağacın üzerindeki yapraklar, insanların çeşitli özellikleri ve halleriyle benzerlik gösterir. İnsanlar da tıpkı o yapraklar gibi farklılıklar taşır. Kimisi sağlıklı, kimisi hasta; kimisi güzel, kimisi çirkin; kimisi büyük, kimisi küçük. Sevgi, bu farklılıkları ayırt etmeksizin, hepsine aynı şekilde değer vermek ve kabul etmek anlamına gelir. Eğer sevgi, bu farklılıkları göz önünde bulundurarak bir ayırım yaparsa, o zaman o sevgi eksik olur. Bu eksiklik, kişinin kendisini bir bütünün parçası olarak hissetmek yerine, parçalanmış ve eksik bir varlık olarak hissetmesine neden olur.

Bu söz, sevginin kapsayıcılığını ve bütünsel yaklaşımını gösteriyor. “Seçmeyelim de ne yapalım?” sorusu ise, bizlere sevgiyi tüm yaratılmışlara, tüm insanlara, tüm varlıklara aynı şekilde sunmamız gerektiğini hatırlatır. Tıpkı bir ağaçta, her bir yaprağın –ne kadar farklı olursa olsun– birbiriyle bağlı olduğu gibi, insan da birbirine bağlıdır. Sevgi, bu bağları güçlendiren bir güç olmalıdır.

Bir parçasını bütünden ayıran sevgi, aslında kendisini ıstıraba sürükler. Çünkü sevgi, birleştirici bir güçtür; bölücü değil. Eğer bir insan, bir bütünün parçasını sevgiyle kabul etmektense, bir ayrım yapar ve sadece “iyi” veya “doğru” olanı severse, bu durum hem onu hem de çevresini huzursuz eder. Sevgi, ancak tüm varlıkları bir bütün olarak kucakladığında gerçek anlamda huzur ve denge sağlar.

Siz yaşam ağacısınız. Kendinizi bölmeyin. Bir meyveyi bir diğerine, bir yaprağı bir diğer yaprağa, bir dalı bir diğerine, ne de bir ağacı toprağına tercih etmeyin. Bir parçasını geri kalanından daha çok sevdiğinizde, işte budur, sizin yaptığınız.

Sevgi yaşamın özüdür…

Gemide Yerini Al

“Bırakın kendini aşmak isteyenler, bir olmak isteyenler ve yeryüzünden demir almak isteyenler binsin bu gemiye. Tanrı senin kaptanındır, seyir eyle gemim…”

Mirdad’ın Öğretileriyle: Kitapları Korumak ve Yaşamak

Mirdad’ın Kitabı’nı okuduğumda, bir anlamda içsel yolculuğuma adım attım ve kitapların sadece birer bilgi kaynağı değil, aynı zamanda ruhun derinliklerine dokunan varlıklar olduğunu fark ettim. Bu kitap, bana insanın yaşamını, amacını ve evrenle olan bağını nasıl anlayabileceğini öğretiyor, tıpkı Kitap Koruyucusu olmanın ne anlama geldiğini düşündürerek, kitapların gerçek ruhlarını koruma sorumluluğunu hissettirdi.

Kitap, bana kitapları sadece okumakla kalmayıp, onları içimde yaşatmanın önemini gösterdi. Mirdad’ın öğretileri, her bir kitabın derinlikli bir anlam taşıdığını, okurun da bu anlamları keşfetme görevini üstlendiğini düşündürdü. Kendimi, bu anlamları başkalarına da aktaran bir “Koruyucu” olarak görmemin ilk adımını attım. Mirdad’ın kitabı, bana görünmeyen bağları görme, yargılamadan anlamaya çalışmanın, kitaplara ve onların taşıdığı bilgeliklere nasıl saygı gösterilmesi gerektiğini öğretti. Bu kitap sayesinde yaşamın anlamı üzerine daha derin düşünmeye başladım ve kitaplarla olan bağım, bir tür yaşam sanatına dönüştü.

Sevgi, ayrılığı değil, birliği çağırır. Mirdad’ın öğrettiği gibi: Kendini yalnızca seçerek değil, kapsayarak sev. O zaman gemi kalkar.

Mirdad’ın Kitabı okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Dünyada milyonlarca kitap var ama Mirdad’ın kitabı evrendeki tüm kitaplardan çok daha yukarılarda duruyor. Bu küçük bir kitap ama bu kitaba doğum veren adam – kelimelerimi önemseyin, bu kitabı yazan adam demiyorum, hiç kimse bu kitabı yazmadı – bilinmeyenden geleni aktardı. Bu adamın ismi Mikhail Naimy. O bir roman yazarı da değildi ve o yüzden de bir daha hiç bir zaman yazmadı. Sadece bu tek kitap evrendeki tüm deneyimi kapsıyor. Onu herhangi bir kitabı okur gibi okuma. Bir üstattan gelen mesaj gibi oku. Mirdad’ın Kitabı her evde olmalı. O çok değerli. Mirdad’ın Kitabı kitapların Everest’idir.

Mikhail Naimy Hayatı ve Kariyeri

Mirdad’ın Kitabı, Mikhail Naimy’nin en bilinen eserlerinden biridir ve mistik bir felsefi roman olarak kabul edilir. 1948 yılında yayınlanan bu eser, insanlık, yaşam, ölüm ve evren hakkında derin düşünceler sunar. Naimy, kitabında hem bireysel hem de toplumsal anlamda insanın varoluş amacını sorgular. Kitap, felsefi, manevi ve ahlaki öğretilerle zenginleştirilmiş bir metin olup, özellikle Doğu ve Batı’nın mistik öğretilerini harmanlamaktadır.

Roman, Mirdad adlı bilge bir karakterin etrafında şekillenir. Mirdad, insanlara yaşamın anlamını, içsel özgürlüğü ve evrensel sevginin gücünü öğretmeye çalışan bir öğretmendir. Kitap boyunca, Mirdad’ın söyledikleri ve yaptıkları üzerinden derin felsefi ve dini temalar işlenir. Yazar, evrensel bir bakış açısıyla insanın kendini keşfetme yolculuğuna dair birçok öğreti sunar.

Mirdad’ın Kitabı‘nın dili genellikle alegorik ve semboliktir. Felsefi mesajları, bireysel içsel dönüşümün önemine vurgu yapar. Mirdad, bir anlamda her bireyin kendi içsel yolculuğunda bir rehber olabilecek bir figürdür. Bu kitap, okuyucuyu sadece bireysel bir farkındalık yaratmaya değil, aynı zamanda evrensel sevgi ve birliği anlamaya davet eder.

Mikhail Naimy’nin bu eseri, özellikle insanın evrensel hakikatlere ulaşabilmesi için içsel bir yolculuğa çıkması gerektiğini savunur. Kitap, Batı’daki felsefi ve dini akımlar ile Doğu’daki mistik öğretileri birleştiren nadir eserlerden biridir.

Eserin içeriği oldukça derin olduğu için, okuyucularına sürekli bir düşünme ve sorgulama süreci sunar. Eğer spritüel ve felsefi konulara ilgi duyuyorsanız, Mirdad’ın Kitabı oldukça anlamlı ve etkileyici bir okuma deneyimi sunacaktır.

Mikhail Naimy Hayatı

Mikhail Naimy (1889–1988) — Lübnanlı şair, romancı ve filozof, Modern Arap edebiyatının önemli isimlerinden biri ve 20. yüzyılın en önemli manevi yazarlarından biri olarak tanınmaktadır.

1920’de Naimy, orijinal kurucuları Nasib Arida ve Abd al-Masih Haddad ve Kahlil Gibran gibi diğer Mahjari edebi şahsiyetleriyle birlikte New York Pen League’i yeniden kurdu.

Başlıca eserleri:

  • Yetmiş (1959–60, 3 cilt) — otobiyografi.
  • Mirdad’ın Kitabı (1948) — manevi yazılar koleksiyonu,
  • Khalil Gibran’ın Hayatı (1934) — biyografi.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin