“Yaşamak için yaratılmıştım, yaşamadan ölüyorum. Hiç değilse bu benim hatam değil; beni yaratana, yazmama izin verilmeyen büyük eserleri değilse bile boşa çıkmış iyi niyetlerimi; sağlıklı, ama etkisizleştirilmiş duygularımı ve insanların hor görmeleriyle sınanan sabrımı sunacağım.”
— Jean Jacques Rousseau
Merhaba
1778 tarihli Yalnız Gezerin Hayalleri Rousseau’nun son eseridir. Edebi ve felsefi bir vasiyetname sayılabilecek bu eserde kendi benliğinde gezintiye çıkar, kendi gerçeğine eğilir. İnce bir kırgınlık ve sorgulayıcı bir dille kaleme alınan bu metin modern bireyin oluşumuyla ilgili ilk örneklerdendir. Yalnız Gezerin Hayalleri‘yle birlikte edebiyatta birey nesne olmaktan çıkmış ve özne konumuna yükselmiştir.
Gezintilerinden birinde Jean Jacques Rousseau, şöyle der:
“Benden daha bilgece felsefeyle uğraşan birçok insan gördüm, ama felsefeleri sanki kendilerine yabancı gibiydi. Herkesten daha bilge olmak istediklerinden, evrenin işleyiş düzenini, gözlerine ilişiveren herhangi bir makineyi sırf meraktan inceleyen biri gibi inceliyorlardı. İnsan doğasını bilgiççe konuşabilmek için inceliyorlardı, kendilerini tanımak İçin değil; çalışmalarının amacı başkalarını eğitmekti, kendi içlerini aydınlatmak değil. İçlerinden çoğu bir kitap yazmak istiyordu, kitap nasıl olursa olsundu, yeter ki kabul görsündü. Kitapları yazılıp basıldığında onu başkalarına kabul ettirmek ve kitap saldırıya uğradığında çürütülmesin diye doğru mu, yanlış mı olduğuna bakmadan onu savunmak dışında kitabın içeriğiyle ilgilenmiyorlardı. Bana gelince, öğrenmeyi istediğimde bu kendimi bilmek içindi başkalarına öğretmek için değil; başkalarını eğitmeden önce insanın kendisi için öğrenmesi gerektiğine her zaman inandım ve hayatım boyunca insanlar arasında yapmaya çalıştığım bütün incelemelerden biri bile yoktur ki ömrümün sonuna kadar yaşayacağım ıssız bir adada yapmayayım. İnsanın yapmak zorunda olduğu şeyler çoğunlukla inanmak zorunda olduğu şeylerdir. Ve en doğal gereksinmelerin dışında kalan her şeyde eylemlerimize yön veren fikirlerimizdir. Her zaman benimsemiş olduğum bu ilke çerçevesinde yaşamımın gerçek amacını anlamaya ve yön vermeye çalıştım ve bu amacın dünyada bulunamayacağını hissederek yaşamıma ustaca yön verme yeteneğim olmayışından dolayı üzüntü duymaktan vazgeçtim.”
Son gezisinde ise şöyle yazar; “Yeryüzünde yetmiş yıl geçirdim ve bunun yedi yılını yaşadım.” Bu kısa ama değerli evre olmasaydı, gerçek karakterim hakkında kesin bir karara varamayabilirdim; çünkü ömrümün geri kalan bölümünde, zayıf ve dirençsiz olduğumdan, tutkularıyla öylesine itildim kakıldım, sağa sola çekildim ki, fırtınalarla dolu bir hayatın ortasında edilgen bir durumda kalarak, kendime bir davranış yolu çizmekte zorlandım, bütün bu süre boyunca ihtiyaçların üzerimdeki baskısı hiç azalmadı.
Yalnız Gezerin Hayalleri, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın