Kendimiz, biz özgür ruhlar, zaten birer “değerlere yeniden değer biçilmesi”yiz, tüm eski “doğru” ve “doğru olmayan” kavramlara karşı bir gözde canlandırılmayı başarmış bir savaş ve galibiyet ilanıyız.

— Friedrich Nietzsche ​

Merhaba

Nietzsche’nin felsefesindeki “değerlere yeniden değer biçme” (Umwertung aller Werte) kavramının özünü yansıtır. Alıntıdaki ifadeler, Nietzsche’nin özgür ruhlara, yani yerleşik ahlaki, dini ve kültürel yargılara başkaldıran bireylere yüklediği anlamı derinlemesine açıklar.

Bu alıntı, Nietzsche’nin devrimci birey anlayışını, yani kendini mevcut ahlaki yapıların dışına taşıyan ve kendi değer sistemini kuran kişiyi tarif eder. Özgür ruh, sadece eleştiren değil, aynı zamanda yaratandır — ve bu yaratım bir kültürel ve manevi zaferdir.

Friedrich Nietzsche’nin Deccal (Almanca özgün adı: Der Antichrist) adlı eseri, 1895’te yayımlanmış ve felsefi, dini ve kültürel eleştirileriyle oldukça çarpıcı ve tartışmalı bir metindir. Nietzsche’nin en keskin ve saldırgan eserlerinden biridir.

Nietzsche, Deccal’de Hristiyanlık başta olmak üzere Batı’nın ahlaki ve dini temellerine karşı büyük bir eleştiri sunar. Ona göre Hristiyanlık, zayıflığı, acıyı ve teslimiyeti yücelterek yaşamı bastıran bir köle ahlakı oluşturmuştur. Nietzsche’nin hedefinde sadece din değil, o dine dayalı tüm ahlaki sistemler de vardır.

1. Hristiyanlığa Yönelik Eleştiri:

  • Hristiyanlığı “yaşama karşı bir nefret” olarak tanımlar.
  • İsa’yı, ilk Hristiyanlardan ayırır. İsa’yı olumlar, ama Pavlus ve sonrasını “yozlaştırıcılar” olarak görür.
  • Özellikle “acı çekmeyi yüceltme” ve “zayıfları koruma” anlayışlarını yerer.

2. Güç İstenci ve Köle Ahlakı:

  • Nietzsche, yaşamı güç, enerji, yaratım ve kendini aşma olarak görür.
  • Hristiyanlık ise buna karşılık “köle ahlakı” üretmiştir: zayıflığı erdem saymak, teslimiyet, alçakgönüllülük.
  • Bu ahlak biçiminin bireyi değersizleştirdiğini savunur.

3. “Deccal” Kimdir?

  • Nietzsche’ye göre “Deccal”, dinin, özellikle de Hristiyanlığın, yaşam karşıtı ideolojisinin ta kendisidir.
  • Ancak aynı zamanda kendini de Deccal olarak konumlandırır: yerleşik değerlere karşı çıkan, onları alaşağı eden biri.

Friedrich Nietzsche’nin Deccal (Der Antichrist) adlı eserinde “Deccal” (Antichrist) kavramı, geleneksel anlamından farklı, çok daha felsefi ve simgesel bir şekilde ele alınır.

Nietzsche’nin Deccal kavramı, yalnızca dini bir figür değil; yaşamı boğan, düşünceyi zincirleyen, insanı küçülten tüm otoritelerin simgesidir. Nietzsche’ye göre asıl “kutsal” olan, bu değerleri yıkıp insanın kendi değerlerini yaratabilmesidir.

Friedrich Nietzsche’nin Deccal ile Böyle Buyurdu Zerdüşt (Also sprach Zarathustra) eserleri arasında nasıl bir bağ kurduğunu ve özellikle “üstinsan” (Alm. Übermensch) kavramı üzerinden bu iki metni nasıl ilişkilendirdiğini açıklayayım.

  • Deccal, Nietzsche’nin yıkıcı eseridir. Hristiyan ahlakını, Batı’nın geleneksel değerlerini acımasızca eleştirir. Burada amaç, mevcut değerlerin geçersizliğini ortaya koymaktır.
  • Böyle Buyurdu Zerdüşt ise yaratıcı bir metindir. Nietzsche burada, boşalan bu değerler evrenine üstinsan ve güç istenci gibi kavramlarla yeni bir temel inşa etmeye çalışır.

Nietzsche’ye göre, üstinsan ancak değerlerin yıkımından sonra doğabilir. Tıpkı mitolojik Zerdüşt gibi, Nietzsche’nin Zerdüşt’ü de çölü geçer, inzivaya çekilir ve döndüğünde yeni bir değer evreni getirir. Ama önce eskiyi yok eder.

Deccal Bir şeyi örtmek, yaldızlamak veya boyamak manasına gelen Arapça ‘decl‘ kökünden türemiş bir sıfat olup, çok yalancı, aldatıcı, hilekâr demektir. Biri değil, bir grup olarak da açıklanabilir. Friedrich Nietzsche şöyle der:

Bu kitap en azlara aittir. Belki de onların hiçbiri henüz yaşamıyordur. Belki de, benim Zerdüşt’ümü anlayan onlar olacak; kendimi nasıl karıştırabilirim ki, daha bugünden işitilecek kulaklar bulanlar ile? Ancak bir sonraki gündür benim olan. Değil mi ki bazıları öldükten sonra doğar. Birinin beni anlamasının, hem de mecburen anlamasının koşulları; benim yalnızca samimiyetime, tutkuma dayanabilmek için, kişinin düşünsel konularda katılık derecesinde dürüst olması gerekir. Bugün kimsenin sorma yürekliliğini göstermediği sorulara sertliğin verdiği yatkınlık; yasaklanmış olan yüreklilik; yalnızlıkta edinilmiş bir deneyim. Yeni bir müzik için yeni kulaklar. En uzaklar İçin yeni gözler. Şimdiye dek sessiz kalınmış doğrular için yeni bir vicdan. Ve yüce üslubun iktisat istenci; gücünü ve ihtirasını derli toplu tutmak… Kendi kendine saygı; sevgi; kendine karşı mutlak bir özgürlük. İşte! Bunlardır benim gerçek okurlarım, benim önceden belirlenmiş okurlarım; geri kalan neye yarar ki, insanlıktır yalnızca. Kişinin, gücüyle, ruhunun yüksekliğiyle, insanlığa tepeden bakması gerekir, hor görüşüyle…

Deccal’in sadece içerik olarak değil, kime seslendiği açısından da devrimsel bir eser olduğunu gösteriyor. Nietzsche burada hem Deccal’i bir figür olarak sunuyor, hem de Deccal kitabını bu figürle özdeşleştiriyor: Tehlikeli, aykırı, yıkıcı ama aynı zamanda uyandırıcı bir güç. 130 sayfalık kitap, 60 bölümden oluşuyor. Her bölümde Nietzsche ‘in dinler hakkında görüşleri yer alıyor.

Deccal, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Friedrich Nietzsche’nin Deccal adlı eseri, yalnızca 19. yüzyılın dini ve ahlaki yapısına bir saldırı olmakla kalmayıp, günümüz insanının karşılaştığı entelektüel, etik ve varoluşsal sorunlara da ışık tutan, zamansız bir metindir. Bu eser, özellikle eleştirel düşüncenin baskılandığı, bireyin toplumsal kalıplar içinde sıkıştığı ve yüzeysel ahlaki söylemlerin öne çıktığı bir çağda daha da anlamlı hale gelir.

Nietzsche’nin temel hedefi, Hristiyan ahlakının ve din merkezli değer sistemlerinin yaşam karşıtı, güçsüzlüğü yücelten yapısını gözler önüne sermektir. Ona göre bu değerler, bireyin iradesini, tutkularını ve yaratıcılığını bastırarak onu kendi potansiyeline yabancılaştırır. Bu bağlamda Deccal, sadece dini değil, aynı zamanda modern çağda bireyleri edilgenleştiren tüm ideolojik, kültürel ve psikolojik sistemlere karşı bir meydan okumadır.

  • Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?

Günümüzde, sosyal medya, tüketim kültürü ve popüler ahlak anlayışı, bireyin özgünlüğünü zedeleyen, düşünmeyi değil, uymayı teşvik eden yapılara dönüşmüştür. Nietzsche’nin çağrısı ise nettir: Kendine ait bir değer sistemi inşa et, kalıplara karşı çık ve yaşamı tüm yönleriyle onayla. Bu çağrı, özellikle özgürlüğün giderek ticarileştiği ve bireyin sürekli dış onayla tanımlandığı bir dönemde güçlü bir felsefi uyarıdır.

Deccal, modern insanın şu sorularla yüzleşmesini sağlar: Hangi değerleri sorgulamadan kabul ediyorum? Gerçekten bana ait olan ne? Güçsüzlüğü mü yüceltiyorum, yoksa yaşamı dolu dolu yaşama cesaretiyle mi hareket ediyorum?

Sonuç olarak Nietzsche’nin Deccal’i, günümüzde bir felsefi pusula işlevi görebilir. Sahte kutsallıkları, yaldızlı yalanları ve konformist ahlakı deşifre eden bu eser, özgürleşmenin ilk adımının düşünsel yıkım olduğunu hatırlatır. Ve bu yıkımdan doğacak olan, kendi değerlerini yaratabilen, “üstinsan” yolunda yürüyen bilinçli bireydir.

Nietzsche’in Hayatı

Yüksek öğrenimi için önce teoloji okumaya başlayan Nietzsche, hocası olan ünlü bilgin Ristchl‘ın etkisiyle, filolojiye, özellikle de Eski Yunan incelemelerine kaydı. 25 yaşındayken İsviçre’nin Basel Üniversitesinin Klasik Filoloji Kürsüsüne olağanüstü Profesör olarak çağrıldı.

1879’da gönüllü olarak katıldığı 1870 Alman-Fransız savaşında geçirdiği hastalıkların iyice artmasıyla, üniversitedeki görevinden, ayrılarak, sağlığını koruyabileceği bir yer arayışı içinde, kışları İtalya kıyılarında, yazları İsviçre dağlarında yaşayarak, kendini tamamıyla yazılarına verdi.

Filozof Friedrich Nietzsche’nin eseri. 1888 yılında yazılmış ve 1895 yılında yayımlanmıştır. Nietzsche kitapta Hristiyanlığa çok sert eleştirilerde bulunmaktadır. Hristiyanlığı sıklıkla köle ayaklanmasına benzetir. Hristiyanlığın tüm ussallaştırma çabalarının ve ahlak anlayışının nihilizm ile sonuçlandığını dile getirir.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin