Mektup, Simon Garfield

Mektubun romantizmi, verdiği havadisler, postanın beraberinde getirdiği hayat değiştiren olasılıklar, ihtimaller…

“Mektuplar bizlere çok daha geniş bir hayat bahşetme gücüne sahip. Daha fazlasına teşvik eder, anlamı derinleştirirler. Hayatları değiştirirler. Dünya bir zamanlar mektup iletişimiyle dönüyordu. Mektup dediğiniz şey beşeri etkileşimde bir kayganlaştırıcı, fikirlerin özgürce çarpıştığı, önemli önemsiz her ayrıntının aktarıldığı mecraydı.”

— Oscar Wilde

Merhaba

“Lütfen güvercinlerimi unutmayın.” MS 3. yüzyılda yatılı okulda okuyan bir gencin, babasına gönderdiği mektubun son satırı.

Dünya bir zamanlar mektup iletişimiyle dönüyordu. Akşam yemeğe ne zaman geliyoruz, muhteşem günümüz nasıl geçti, aşkımızdan nasıl havalara uçtuk, nasıl kahrolduk, her şey o mektuplardaydı. MEKTUP, posta yoluyla yaptığımız uzun ve benzersiz yolculuğun hikâyesi.

Yolculuk boyunca hem Cicero, Jane Austen, Virginia Woolf, Jack Kerouac, Anaïs Nin, Napolyon Bonaparte, David Foster Wallace gibi bilindik simaların hem de MS 3. yüzyılda yaşamış yatılı öğrenci gibi yazdıklarının bu kitabın parçası olabileceğini hayal bile etmemiş sıradan insanların kaleminden çıkmış muhteşem mektupların zarfını açıyor. Bir zamanlar çoksatanlar listelerine giren mektup yazımı üstüne rehber kitapların (Lewis Carroll bile bu furyaya katılmıştı) izini sürüyor, Oscar Wilde’ın mektup yollamak için seçtiği tuhaf yöntemi, görünmez mürekkebin kullanım sırlarını, sahipsiz mektupları hayata döndürmek için kurulmuş “Ölü Mektup Ofisi”nin dramatik hikayesini paylaşıyor, hangi durumlarda düğün hediyesi olarak balık gönderilebileceğini öğretiyor, öldüğümüzde e-postalarımıza ne olduğunu sorguluyor. Ve basit bir mektubun hayatın gidişatını nasıl değiştirebileceğini gözler önüne seren, savaş dönemindeki bir yazışmanın büyüleyici hikâyesini gün yüzüne çıkartıyor.

Bu kitap, mektubun yerine e-postayı koyarken kaybettiklerimizle ilgili: Postane, zarf, kalem, daha yavaş ve temkinli bir beyinsel faaliyet, yalnızca parmak uçlarımızı değil, ellerimizin tamamını kullanmak. Bu kitapla bizden önce gelip gidenleri ve okur-yazarlığa olumlu düşünceye ve ileriyi düşünmeye verdiğimiz değeri anıyoruz.

Bu kitaba can veren çok basit bir şey var: Ses. Hala da o sesi tarif etmekte zorlanıyorum; o incecik, kenarları mavi “uçak postası” zarfının hışırtısını, içinde cevap kartı bulunan bir davetiye zarfının o cafcaflı ağırlığını, bir teşekkür notunun sebep olduğu o mutlu hıçkırığı tarif etmek için uygun kelime bulamıyorum. Ama dediğim gibi bu kitaba can veren bir ses; bir mektup zarfının paspasınıza düştüğü anda çıkardığı o ses.

Mektubun romantizmi, verdiği havadisler, postanın beraberinde getirdiği hayat değiştiren olasılıklar, ihtimaller…

Bence, gönderilmemiş mektuplara sahip olmak gibisi yok. Önemli olan muhattabını bulması, değil. Özenle yazılmış olması. Nasıl olsa günün birinde okurunu bulur.

Mektup, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: