Okumak, bir yazarın hayatının yaratıcılık merkezidir…
— Stephen King
Merhaba
Stephen King’in “Okumak, bir yazarın hayatının yaratıcılık merkezidir” sözü, yazarlık ve yaratıcılık anlayışını çok güzel bir şekilde özetliyor. King, yazma sürecinin sadece kelimeleri sıralamaktan ibaret olmadığını, aynı zamanda okumayı, gözlem yapmayı ve dünyayı anlamayı gerektirdiğini vurgular.
Günümüzün hızlı tempolu, dijital dünyasında okuma alışkanlıkları değişmiş olabilir, ancak hala okumak, yaratıcılığın temel taşıdır. Her gün yeni yazılar, makaleler, romanlar ve içerikler ortaya çıkıyor. Bu kadar çok kaynaktan beslenmek, yazarlara sürekli olarak yeni fikirler ve yazma teknikleri sunar.
Stephen King’in sözü, yaratıcı bir kişi olmak isteyen herkes için geçerli. Yalnızca yazarlık değil, herhangi bir yaratıcı alanda çalışan kişi, sürekli olarak okumalı, gözlem yapmalı ve farklı perspektifleri öğrenmelidir. Bu, hayal gücünü ateşler, yenilikçi fikirler üretmeye yardımcı olur ve sonrasında bu fikirlerin somut hale getirilmesinin yolunu açar.
Eğer yazarlık üzerine düşünüyorsan, her gün okumanın bir alışkanlık haline gelmesi çok önemlidir. King, okumayı yazma alışkanlığının bir parçası olarak görür. Okumak, yalnızca yazarı beslemekle kalmaz, aynı zamanda yazma sürecine daha geniş bir bakış açısı kazandırır.
Bazı kitaplara ulaşmak çok zor…
Çeşme D&R ziyaretinde kitap yükleme aracında Stephen King, Yazma Sanatı adlı eseri görünce şaşırdım. Sonra kitabın beni bekliyor olması, yüzümde kocaman bir gülümsemeye neden oldu. Kasaya, sosyal mesafeye dikkat ederek, hamle yaptım.
Yıllarca, kitabın “Tükendi” yazısını görmek üzücüydü. Yaklaşık, üç yıldır hangi yayınevi çıkaracak diye bekliyordum. Altın Kitaplar‘a teşekkür ederim.
Mutluluk mu? Evet, benim için büyük bir mutluluk… Hemen satın alarak, satırlar arasında kaybolmak istedim. 1999’da geçirdiği ölümcül kazaya kadar King’le beraber yazarlığın engebeli yollarında yürüdüm….
Yazarlık, gerçekten de King’in de dediği gibi, bir sanat ve aynı zamanda bir iş. Yıllarca süren sabır ve kararlılıkla, bir yazar kendi tarzını ve sesini bulur. Bu sürecin içindeki zorluklar, yazma sanatını geliştirme yolunda önemli adımlar atmak için bir fırsat haline gelir.
Aslında kitap otobiyografik bir kitap ve King gibi bir yazarın bu seviyeye gelmek için çektiği sıkıntıları verdiği yaşam savaşını derinden hissediyorsunuz. Dünya çapında bir yazar olmanın arkasında büyük bir azim ve savaşın yaşandığına tanık oluyorsunuz. King sizi yaptığı yemeklerin mutfağında gezdiriyor daha ne olsun.
Yazmanın amacı para kazanmak, ünlü olmak, sevgili bulmak, sevişmek ya da arkadaş edinmek değildir. Sonuçta amaç, eserinizi okuyacak insanların hayatlarını ve kendi hayatınızı zenginleştirmektir. Amaç; uyanmak, iyileşmek ve başa çıkmaktır. Mutlu olmaktır, tamam mı? Mutlu olmak…
Stephen King’in “Yazma Sanatı” (Orijinal adıyla On Writing: A Memoir of the Craft), yazarın yazma süreci, teknikleri ve yazarlık üzerine kişisel görüşlerini paylaştığı otobiyografik bir eserdir. King, bu kitabında, yazarlık hayatını ve yazmaya başlama serüvenini anlatırken, aynı zamanda yazma becerilerini geliştirmek isteyenlere pratik tavsiyeler de sunar.
Yazarlık ve İlham: King, yazmanın bir yetenek kadar bir iş olduğunu vurgular. Yazarlık, doğuştan gelen bir yetenek değil, tıpkı bir zanaat gibi geliştirilmesi gereken bir beceridir. İyi bir yazar olmak için sürekli çalışmak ve yazmaya devam etmek gerektiğini söyler.
Yazma Disiplini ve Sürekliliği: Stephen King, yazmanın sadece bir ilham meselesi değil, aynı zamanda bir disiplin meselesi olduğunu savunur. Her gün belirli bir süre yazmak, yazma sürecinin doğal bir parçası olmalıdır. King, günlük yazma alışkanlığını, yazarın gelişiminde en önemli unsurlardan biri olarak görür.
Dilin Basitliği ve Okuyucuya Saygı: King, basit ve anlaşılır bir dilin önemine değinir. Karmaşık ve süslü cümleler yerine, doğrudan ve açık bir dil kullanmanın, okuyucu ile daha etkili bir bağ kurmaya yardımcı olduğunu belirtir.
Yazma Hataları ve Düzeltme Süreci: King, yazarken hata yapmanın kaçınılmaz olduğunu kabul eder. Yazının ilk taslağı genellikle mükemmel olmayacak, ancak önemli olanın “düzelterek ilerlemek” olduğunu söyler. Ayrıca, yazılı bir eseri tamamladıktan sonra, o eseri bir süre bekletip daha sonra tekrar okumak ve düzeltmeler yapmak gerektiğini anlatır.
Yazma ve Hayat: King, yazarlığın hayatın bir parçası olduğunu ve yazmanın kişisel bir yolculuk olduğunu savunur. Yazarlık, hayattaki tecrübelerden beslenmeli ve yazarken duygusal bir bağ kurulmalıdır. Kendisi, yazdığı her hikayeye bir parça hayatından bir şey koyduğuna inanır.
Yazar Olmanın Zorlukları ve Başarı: Yazar olmak zordur ve birçok engelle karşılaşabilirsiniz. King, bu engellerin üstesinden gelmenin ve tutkunun peşinden gitmenin, yazar olmanın anahtarları olduğunu savunur. “Yazma Sanatı”nda, yazarlık yolculuğunun bir tutku ve azim gerektirdiğini vurgular.
Yazma İçin Pratik Tavsiyeler:
- Bir Yazarın Kitapları Okuması Şarttır: King, bir yazarın iyi olabilmesi için sürekli okuması gerektiğini söyler. Okumak, hem dil yeteneğini geliştirir hem de diğer yazarların nasıl yazdığına dair fikir verir.
- Hikaye Anlatımında İçsel Bir Duygu Olmalı: King, yazarken önce bir duygunun veya temel bir fikrin ortaya çıkmasının önemini vurgular. Hikayenin gelişiminde, bir duygusal bağ kurmak, okuyucunun o hikayeyle bağ kurmasına yardımcı olur.
- Cümle Yapıları ve Anlatım: King, yazıların basit ve etkili olması gerektiğini savunur. Karmaşık yapılar yerine, kısa ve net cümlelerin kullanılması gerektiğini belirtir. Bu şekilde, hikayenin akışı bozulmadan, okuyucu kolayca takip edebilir.
- İçsel Eleştirmeni Susturmak: Yazarın en büyük düşmanı olan “içsel eleştirmen”, bazen yazma sürecini engelleyebilir. King, yazarken mükemmeliyetçi olmaktan kaçınılması gerektiğini, çünkü ancak yazarken hatalar yaparak gelişebileceğimizi söyler.
- Yazma Sürecini Eğlenceli Hale Getirmek: Yazma süreci, bir yazar için bir zorunluluk değil, eğlenceli ve tatmin edici bir deneyim olmalıdır. King, yazmanın zevkli bir uğraş olması gerektiğini ve yaratıcı sürecin keyifli bir şekilde yapılması gerektiğini savunur.
Yazma Sanatı, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Stephen King’in “Yazma Sanatı” kitabı, sadece yazarlıkla ilgilenenler için değil, aynı zamanda yaratıcı süreçlere ilgi duyan herkes için de ilham verici bir kaynaktır. Günümüz dünyasında hızla değişen okuma ve yazma alışkanlıkları, dijital ortamların etkisiyle evrilen yazım biçimleri göz önüne alındığında, King’in yazma hakkındaki temel ilkeleri, yaratıcı sürecin özünü kavrayabilmek için çok önemlidir.
Yazma Sanatı, yazma sürecini daha derinlemesine anlamak isteyen her okurun elinden düşürmemesi gereken bir kitap. Aynı zamanda bu kitap, yaratıcı bir alanda çalışanlar için disiplini, azmi ve basitliği nasıl birleştirebileceklerini de gösteriyor.
Stephen King, modern edebiyatın en tanınmış ve etkili yazarlarından biridir. 1947 doğumlu olan King, özellikle korku, gerilim, fantastik ve doğaüstü temalı eserleriyle tanınır. “Korku Edebiyatı’nın Kralı” olarak anılmasının yanı sıra, eserlerinde insan ruhunun derinliklerine inmeyi, korkularımızı, içsel çatışmalarımızı ve toplumun karanlık yanlarını sorgulamayı da ustaca işler.
Stephen King, yaratıcı sürecinde ve yazarlık kariyerinde birçok önemli figürden etkilenmiştir ve bunların başında Edgar Allan Poe gelir. Poe, King için derin bir ilham kaynağı olmuştur. Özellikle korku, gerilim ve psikolojik gerilim türlerinde Poe’nun eserlerinin yazarlık kariyerinde iz bıraktığını söylemek doğru olur.
Poe’nun eserleri, karanlık insan ruhunun keşfi ve gerilimli atmosfer yaratma açısından King’e benzer bir yaklaşımı benimsemesine neden olmuştur. Poe’nun “The Tell-Tale Heart”, “The Fall of the House of Usher” ve “The Raven” gibi eserleri, King’in de sıklıkla kullandığı temalarla örtüşür. Poe’nun psikolojik derinliği, insanın içsel karanlıklarını ve korkunun kaynağını keşfetme arzusu, King’in kendi yazı tarzını şekillendirirken önemli bir rol oynamıştır.
Poe’nun simgesel dil kullanımı ve bireysel psikolojik dramalarla örülmüş korku anlatıları, King’in yazın tarzındaki önemli unsurlardır. King’in de korkuyu sadece dışsal tehlikelerle değil, içsel çatışmalarla, insanların zihinlerinde ve ruhlarında yaşadıkları korkularla işlediği göz önüne alındığında, Poe’nun etkisini net bir şekilde görmek mümkün.
King, Poe’nun daha çok kısa hikayelerdeki anlatım gücünü ve gerilimli atmosfer yaratma becerisini örnek almış ve bu özellikleri kendi uzun metrajlı romanlarına da başarıyla taşımıştır. Ayrıca, Poe’nun derinlemesine insan doğasını ve karanlık yanlarını keşfetme tarzı, King’in karakterlerini derinlemesine tasvir etmesinde de etkili olmuştur.
Bu açıdan bakıldığında, Stephen King’in Poe’ya duyduğu derin saygı ve onun eserlerinin yaratıcılık sürecindeki katkıları, King’in korku ve gerilim edebiyatına olan yaklaşımını anlamak açısından oldukça kıymetli. Bu tür bir etkileşim, edebiyatın evrimi ve yazarlar arası ilham alışverişi açısından büyük bir anlam taşır.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın