
Değişimin hızı bir tempo ile kendini dünyanın her yerinde göstermesi ve her türlü tatminsizliğin her yanı sararak genel bir bunalım içinde uyanmaya hazırlık yapmakta olan insanlığın tasvir etmeye çalıştığı manzara, üstün realitelerin Dünya Realitesini değiştirmekte olduğunu açıkça ifade etmektedir.
“Devre sonunun, yani zamanın en belirgin özelliği “Ayakların baş, başların da ayak” olmasıdır. Her şey tersyüz olmuş, maneviyat ile maddiyat birbirine karışmış, kendisini her yerde gösteren dejenerasyon yani yozlaşma maddi manevi her alanda an güvenilir kurumları sinsice içeriden teslim almıştır.”
— Ergun Arıkdal
Merhaba
Yukarıdaki sözler, günümüz insanının içinde bulunduğu durumu ne kadar da güzel anlatıyor.
Enstitu Yayınları ‘na ait bu değerli kitap dünya okulunun bu son döneminde, ancak “utanabilecek durumda olanlar için” müfredata eklenen SON DERSİ anlatıyor. Bu son dersin “Birleşik Anadolu Halkı”nın yurdu olan “Türkiye”de başlaması rastlantı olmayıp, kökeni binyıllar öncesine dayanan devresel bir tamamlanma olduğu bilinmelidir. Bu son dersten öğrenilecek bilgilerin yeryüzü insanını daha ileri düzeyli idraklere ulaştıracağı, yukarının da kapanmış defterleri kapatacağı ve bitmemiş bazı işlerin de bitmesini sağlayacağı bellidir. Başın ve sonun mimarları olan plansal varlıklar, üzerlerinde nice karlar eritip şifalı pınarlara dönüştüren ulu dağlar gibi dimdik ayakta ve görevlerinin başındadırlar.
Bu kitap, Üstat Ergün Arıkdal’ın çeşitli konferans, makale ve konuşmalarından derlenerek hazırlanmıştır.
Anadolu’da gelip geçmiş bütün uygarlıkların Özü, Yüce Vazife’nin yerine getirilmesi için yapılmış olan ve çeşitli zaman dilimleri arasında serpiştirilmiş olan hazırlık çalışmalarıdır. Anadolu adeta, belli bir Yüce Vazife’nin nihai noktasını, ulaşılacak olan en üst seviyesini temsil edebilecek niteliklerle donatılmak üzere, yüzyıllardan beri hazırlanmış bir görünüm arz etmektedir. Üzerinde kurulmuş ve göçüp gitmiş bütün uygarlıkların asıl gizli temel işlevleri adına Anadolu denilecek olan kutsal bir Ortak Alan’ın oluşturulmasına çalışmışlardır. Eğer bunu etki açısından ele alırsak, Anadolu, Yüce Vazife’yi nihayetine erdirmek için özel olarak oluşturulmuş bir cazibe odağı haline getirilmiştir dememiz gerekir. Yüzyılların zaman açısından bir değeri yoktur. Değerli olan, tam zamanında işlevini yerini getirebilecek bir olgunluğa, nitelik bütünlüğüne kavuşmasıdır.
- Anadolu’nun Vazifesi Nedir?
Anadolu halkı çok kutsal bir halktır. Vazifesi’de, Yeni Çağ’da, Yeni Bilgi Çağ’ında insanlığa önderlik yapacak olan güçleri muhafaza etmesidir. İnsanlığa önderlik yapacak, onları bir değişim kapısından geçirmeye rehberlik yapacak, o değişim kapısının kalın kapılarını, zincirlerini kendi gücüyle itip açabilecek güçte olan bir varlık topluluğudur.
- Anadolu’nun Misyonu Nedir?
Meselenin özü; aynen ruhla beden gibi bir şeydir. bugün insanların çoğu da ruh hakkında hiçbir şey bilmiyor. fakat ruh hakkındaki bilgisini arttırdıkça, öğrendikçe, beden ile ruh arasındaki mukayeseyi yaptıkça, kendi özüne, kendi varlığına karşı olan güven arttıkça; ruhun nice büyük, sonsuz bir varlık tarzında tecelli ettiğinin, her şeye muktedir olduğunun, her şeyi yapabilecek güçte olduğunun farkına varıyor. O zaman pekala ruh ile maddeyi, ruh ile bedeni, dünya işleriyle dünya ötesindeki ruhani alem arasındaki bağlantıyı kurabiliyor ve kimin kime üstün geldiğini veya kimin idaresi altında bulunduğunu anlayabiliyor. Henüz biz Anadolu insanı olarak, kendi özümüzdeki büyüklüğün, kendi özümüzdeki cevherin veya vazife duygusunun farkında değiliz.
Anadolu Misyonu şudur: Anadolu misyonu dünyada en uzun süre ortak alan meydana getirebilmiş bir topluluktur.
Anadolu insanının birinci vazifesi: ortak alanı sürdürebilmektir. İkinci vazifesi: çok yüksek çok müteal, çok hızlandırıcı, fevkalade geniş kapsamlı, bütün insanlığı ilgilendirecek olan birtakım yüce bilgilerin, ruhani bilgilerin, insanlığa ulaştırılması bakımından üstüne bir vazife almıştır. Bu bilgileri insanlığa ulaştıracaktır.
- Anahtar Ülke Neden Anadolu?
Dünya barışı, dünya birlik ve beraberliği ; Anadolu halkının elindeki anahtara bağlıdır. Anadolu misyonuna dahil insanlar; bütün birlik ve beraberliğin, barışın anahtarını teşkil ederler. Anadolu misyonu demek; dünya birlik ve beraberliğinin, dünya barışının, dünya mutluluğunun, dünya saadetinin, hoşluğunun anahtarı demektir. Bu anahtar olmadan, insanların bu kapıları açmaları mümkün değildir. Bu anahtarın olup olmadığını gençler, hayatlarının içerisinde göreceklerdir. Genç olanlar bizzat kendileri yaşayarak, belki biraz da heyecan duyarak, gözleri yaşararak bu rolü göreceklerdir. Anadolu misyonu bütün her şeyi ile, maddi ve manevi bütün varlığı ile, dünya birlik ve beraberliğinin, barışın anahtarıdır. Bu anahtar, bu ışık olmadan hiçbir şeyin olması mümkün değildir.
- Anadolu Misyonunu Nasıl İdrak Edebiliriz?
Hep beraber şuursal ve vicdansal bir uyanıklığa bir an evvel kavuşmanın bir an evvel kavuşmanın yollarını Yüce Yaradan bize nasip etsin.
- Büyük vazifeli Mustafa Kemal Vazifesi Nedir?
Mustafa Kemal yeryüzüne vazifesini bilerek ve tam vazifesinin ortasına inen, vazifesinin ortasına enkarne olabilen, ayrıca kendisiyle beraber, vazifenin tam manasıyla yerine getirilebilmesi için, lüzumlu ve şart olan araç ve gereçleri, her türlü yardımı da kendisi etrafında, kendi mantal gücü vasıtasıyla temin edebilen, çok ender enkarne olan varlıklardan biridir. Tarihte, kendisinin bu enkarnasyon şartlarına uygun olarak enkarne olmuş varlıkların adedi, 7-8 taneyi geçmez. Bunların çoğu da gene Mustafa Kemal gibi insanlığa mal olmuş, herkese mal olmuş, bilinen varlıklar da değildir. Bazıları daha kapalı, daha dar alan içerisinde fakat çok güçlü, derinlemesine hareket eden varlıklar olarak yaşamışlardır.
Mustafa Kemal’in asıl özelliği, vazifesinin asıl önemli, temek dayandığı nokta, Türk Ulusunun yani Anadolu Ulusunun, Anadolu’da bulunan insanların gelecekteki büyük vazifelerini ikmal edebilmek, yerine getirebilmek için, onları en son esneklik içerisinde yakalayıp, en son esneklik içerisinde ele alıp, tekrar büyük bir güç halinde bir araya toplamasıdır.
- Büyük Ruh Mustafa Kemal Deyince Ne Anlıyoruz?
Bir hayat içerisinde, o hayatı her yönüyle kapsayabilecek bir kapasitedeki varlığa dahi, deha sahibi diyoruz. Bu varlık, hayatı geniş şekliyle kapsayabilecek ve kapsadığı konular arasında da mükemmel şekilde bağlantılar kurabilecek bir varlıktır. Bu kişi, bildiğimiz bilgi dallarının hepsiyle alakalıdır. Hepsini, bütün ilkelerini gayet iyi bilir.
Bu tür varlıklar, tekamüllerini alabildiğince geliştirebilmiş ve yeryüzüne birtakım insani vazifeler yapmak üzere gönüllü olarak enkarne olmuş olan varlıklardır. Deha sahipleri, genellikle böyle varlıklardır. Muhakkak insanlığa bir hizmette, bir yardımda bulunmak üzere kendilerine, kendi ruhi vatanlarında verilmiş olan bir hizmeti seve seve yerine getirmek için yeryüzüne enkarne olmuş, insan şeklinde görülmüş varlıklardır.
- Mustafa Kemal Hedefe Nasıl Ulaştı?
Kendinize güvenin. Kendinize inanın. Gerçekten de bu, böyledir. Bunun en iyi yoluda, kendinize bunu ispat etmektir. İspat içinde önünüze, etap etap ulaşılması, başarılması veya elde edilmesi gereken birtakım hedefler koyacaksınız. Bunlar ulaşmak için göstereceğiniz cehit ve orada vereceğiniz mücadeleyi iyi kontrol edin ve iyi gözleyin. Hiç yılmadan, muhakkak, o hedefe doğru uzanın, uzanın ve en sonunda onu yakalayın, çekip kendinize alın. İşte bu arada siz, muhakkak ki kendinize olan güven duygunuzu tekrar elde edersiniz.
Büyük Mustafa Kemal, “Hedefe ulaşmama mani olan şeyleri ortadan kaldırdığım zaman, ben hedefime ulaşıyorum” diyor.
- Maksatlı Istırap ve Mustafa Kemal Denilince Ne Anlıyoruz?
Maksatlı ıstırap; insan varlığının kendi gelişiminin ne tarzda, hangi yönde olabileceği hususunda önce bir teemmülden yani derin bir düşünceden geçirdikten sonra bu hedefe ulaşabilmesi için geçirilmesi gereken çeşitli safhaları bile bile aşması demektir.
Maksat nedir? Maksat kendi varlığını geliştirmek, kendisini, kendi vücudunu silah olarak kullanıp karşı taraftaki insanlardan acısını gidermek bakımından bir intikam alma süreci var burada. Yüksek maksat olabilir, alçak maksat olabilir, hiç mühim değil. Burada o insan öyle bir hedefe ulaşabilmek için o hedefin kendisine sağlayacağı tecrübeyi yakalayabilmek için ıstıraplı olan bütün hareketlere bile bile razı oluyor.
- Büyük Değişime Nasıl Hazırlanmalıyız?
Büyük bir tekamül devresinin sonunda artık bütün insanlık için toptan, topyekün, global olarak bir aşama kaydedilmesi, topyekün bir sıçrayış tarzında bir merhaleye geçilmesi arifesindeyiz. Kutsal kitapların çoğu, birçok yerlerde buna hasat zamanı adını vermişlerdir.
Zaten dünyadaki karmaşanın rolü, insanlığın gelişimi ile ilgilidir. İnsanlık, geliştiği, gelişme yolun çaba harcadığı için yeni yeni etkilere karşı uyum sağlayabilmek, bazı kabuklardan kurtulabilmek, bazı yanlış kanaat ve bilgilerden sıyrılabilmek, ufkunu genişleyebilmek için insanların birbirinin yolunu kesmesi, birbirini engellemesi şeklinde bir karmaşa yaşıyoruz. Aslında bu bir düzen arama, yeni bir denge kurma karmaşasından ibarettir.
Şuurlarımız ve şuur altlarımız Büyük Değişime hazırlanıyor. Esasında şuur altlarımız hazırdır da bunların şuurlarımız tarafından benimsenmesi önemlidir. Şuur altlarımız zaten hazırdır. İşte o şuur altlarının hazırlığı demek, bizim üstün sezgi gücümüzle, Yüce Planlardan gelen birtakım tesirlerin, değişim tesirlerinin farkına varmış bulunuyoruz.
Bir yerde dejenerasyon başlıyorsa bilesiniz ki, onun arkasından bir yenileşme gelecektir. Çünkü başka bir güç, başka bir alan bizim içinde bulunduğumuz alana nüfus etmiş, bizim değerlerimizi yavaş yavaş değiştirmeye başlamaktadır. Zaten dejenerasyonun diğer bir anlamı da “mevcut olan değerlerin, değer kaybına uğraması” demektir. Kendi iç realitemizle, dış realitemiz arasındaki çelişkinin giderek artması demektir.
Değişim ve gelişim, hemen hemen birbirlerini takip eden iki kavramdır. Değişim, tekamülü meydana getirir. Her tekamül de, değişimden sonra meydana gelir. Bunlar birbirlerinin arkasında, birbirinin kuyruğunu ısırmış yılan gibi dönüp dururlar.
Değişimin hızlı tempo ile kendini dünyanın her yerinde göstermesi ve her türlü tatminsizliğin her yanı sararak genel bir bunalım içinde uyanmaya hazırlık yapmakta olan insanlığın tasvir etmeye çalıştığı manzara, üstün realitelerin Dünya Realitesini değiştirmekte olduğunu açıkça ifade etmektedir. Üstün Realite’nin bilgisiyle doğan “yeni nesil” dünyanın her yerinde, bulundukları çevrenin şartlarına uyum sağlayarak, harekete geçme gününü, “ruhsal cesareti” açıkça ortaya koyma eylemini yerine getirme zamanını bilerek beklemektedirler. Müthiş bir kadro, saf ve masum arayış ve özlemler içinde “yerin ve zamanın” olgunlaşmasını bekliyorlar.
Yukarısı, dünyanın tekamül düzenini ve gidişini, Tanrı yasaları gereği iradeleri ile yönlendiren Varlık Planları, “Öncü Hizmet Erleri” ni tam kadro enkarne etmiş ve etmeye devam etmektedir. Her yeni realiteden önce olması gerekenler gene olmaktadır. Her şey iptal edildikten sonra yeni nizam her şeye hakim olacaktır.
Bu toplumun, bu halkın insanları olarak dünya insanlarına örnek olacak şekilde bir realite değişimini gösterebilecek liyakati elde etmek zorundayız. Örnek olacağımız husus maddeden değil, ruhtan kaynaklanan bir kudretin nelere kadir olduğunu göstermektedir. Bu ulus vazifeli bir ulustur.
Orta Asya’dan çıkıp Anadolulaşan Küçük Asya’ya kadar göç edip gelmesi “Büyük Misyon” unun bir parçasını oluşturur.
Bekleyelim ve görelim.
Yukarısı sabredenlerin yanındadır…
- Türkiye Nasıl Bir Değişimin Eşiğinde?
- Yalan ve Modern İnsanın İçinde Bulunduğu Durumun Farkında Nasıl Olabiliriz?
- Yeni Çağ’ın Temel Özellikleri Nelerdir? Bu Çağa Nasıl Uyum Sağlamamız Gerekiyor?
- Gelecek Bizlere Hangi Bilgileri Sunuyor?
- Bilgi ve Bilgi Çağı Denilince Aklınıza Neler Geliyor?
- Vazifelerimiz Nelerdir?
- Dünyadaki Bu Kavgalar Neden Oluyor?
- Neden Birlikte Hareket Edemiyoruz?
- Rabbin Porgramı Ve Vazifesi Nedir?
Ne yaparsak yapalım, ne edersek edelim, ister 180 isterseniz 360 derece tamamen tersine hareket edin, sonunda bütün varlıkların eylemleri, beşeri seviyede de, ruhi seviyede de, sonuçta Yüce Rabbin kendi iradesiyle ortaya koymuş olduğu bir programın uygulamasından başka bir şey değildir.
Konuyu, insanlığı, yaşayışı, hayatı, oluşu; ruhsal değerlerle, ruhsal güçle, ruhsal etkinlikle, ruhsal organizasyonla beraber götüren insan, spiritüalisttir.
Peki, Bilgi ve Özgürlük Sizler İçin Ne İfade Ediyor?
Şunu hiç unutmamamız lazım ki, bizler ancak bilgi vasıtasıyla gelişebilir ve ve özgürleşebiliriz. Her şey özgürlüğün konusu olması gerekir, seçilen de, seçilmeyen de. Bu bakımdan biz ; enkarne olmuş ruh varlıkları, bilgi vasıtasıyla özgürleşmek ve özgürleştirmek zorundayız. Ya kendimizi özgürleştireceğiz ya da başkalarını özgür hale getireceğiz.
Hakiki özgürlük bedenin baskısından dışarı çıkmak demektir.
Kendiniz bilmek meselesi; önce kendimi bilmeyi öğreneceğim. Kendimi bilmek dediğim zaman, bunun başlıca tezahür şekli, kendimi oranımın artmış olması ile benim, bedenden bana intikal eden her türlü istek ve arzunun ve tutkunun, ihtirasların kontrol altına alınması demektir.
Hayata bağlılığı size ne sağlıyor? Tutkularımız, arzularımız sağlıyorsa; hayata bağlı değil, bedene bağlısınız. Hayat; çok sade, yalın ve art düşüncesi olmayan bir süreçtir. Tertemizdir, ama siz bedene bağlı olarak, bedenin ihtiyaçlarını sağlamak üzere o tertemiz alana girdiğiniz zaman o alanda berbat oluyor. Hem kendimizi hem de başkalarını özgürleştirebilmek için bilgiye ihtiyacımız var.
Herkes kendi vicdanıyla, kendi ihtiyaçlarıyla ve kendi anlayışıyla baş başadır. Görünenin arkasında bulunan görünmeyen sebepleri, görünmeyen etkileri anlayarak, böyle şeylerin olduğunu hatırlatarak, insanların biraz daha kapsamlı bir düşünceye ulaşmalarını sağlamak.
Büyük Değişimin Eşiğinde, Anadolu Misyonu okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle, okuyunuz…
Bir Cevap Yazın