Kadının Yazısız Tarihi, Yıldız Cıbıroğlu

“Karanlıkta el yordamıyla giden bir körden farksız durumumuz. Kör olduğunuzda iç-görü artıyor. Kral Lear de kör olduktan sonra gerçeği ayrımsamaz mı?

“…demek ki eril tanrı-yöneticiler önceleri tanrı-anadan aldıkları kanatlarla yükseldiler.

Kadının Yazısız Tarihi, Yıldız Cıbıroğlu

Merhaba

  • Acaba biz yazıya sonsuzca güvenebilir miyiz?
  • Erkek yazıcılar ataerkil dönemi güçlendirmek için, kadınları geçmişteki başarılarından soyutlamak için “yan” tutmuş ve “yanlı(ş)” yazmış olamazlar mı?
  • Yazı avcı toplumdan yağmaladıklarını yasallaştırmak için de kullanılmadı mı?
  • Ve asıl bunun için önem kazanmadı mı?

Avcı toplumların, işgal ettikleri anaerkil toplumları içlerinde eritmek için, yine onlardan yağmaladıkları yazıyla gerçekleri değiştirerek yazmış olmaları olasıdır. Yenik düşenlerden kalan yazılı belgeleri yok etmek ise hiç de güç değildi kanımca. Galipler tarafından bugün böyle halledilen sorunlar, dün başka türlü olacak değildi ya.

Herkes yanılabilir hem de binlerce yıl sen her şeyi
yeniden düşün…

Karanlıkta el yordamıyla giden bir körden farksız durumumuz. Kör olduğunuzda iç-görü artıyor. Kral Lear de kör olduktan sonra gerçeği ayrımsamaz mı?

İçimizde bir pencere açılır ve karanlıkları aydınlatan, sezgi diye adlandırdığımız, bir iç-ışığı düşüyor önümüze. Sezgi, bağlantıları kuran dizgeyi görecek olan aklı; öğeleri sınıflandıran muhakemeyi; o güne kadar çözülmeyen şifreyi çözmeyi sağlayacak kuşkuları ve soruları harekete geçirir.

Toprağın altında kazı çalışması yapan Yıldız Cıbıroğlu; “ Sanki eski çağlara ait bir vazo kırılmış, kırık parçalar yeryüzünün her yerine dağılmıştı. Parçalar birleştikçe vazo tamamlanıp ortaya çıkıyordu. Kahramanlar her coğrafyada aynıydı; dişil kahramanlar. Arada tek tük eril kahramanlara rastlanıyordu ama onların resmini kazıyınca yine dişil kahramanlar çıkıyordu.”

  • Kadın hiçbir çağda kendisi olmamış mıydı?
  • Kadın somut gövdesi dışında varolmadı mı?
  • Kadın erkek ilişkileri geçmişte de bizim dünyamızdaki gibi miydi?

Konuşma sesleri alanı, insan ayağı girmemiş bir ormandı, kendi patikasını kendi açma deneyimleri onu gitgide daha derinlere çekti: Dilin derin yapısında Tarihöncesi’nin kadınına, ilksel kadın uygarlaştırıcılara, kadın Şaman tinselliğine, bizim dünyamızdan farklı erkek ilişkilerine yaklaştı. Onlara ait olan bulgularını, keşiflerini başkalarıyla da paylaşmak istedi.

Hem yazar hem de ressam olan Yıldız Cıbıroğlu ile ilgili bilgi için biyografisini ziyaret edebilebilir.

Yıllar boyunca kadın hemcinslerimle çalışma fırsatı bulmuş bir emekçi olarak; kadınların toplumdaki yerini bulması için kendini öğrenmeye ve bilmeye ihtiyacı var. Tüketen değil, üreten, önce kendine destek sağlayan ve toplumsal hizmete sahip bir anlayışla bilinçlenmeli. Tabi ki “Kurtlar sofrasında küresel tüketime tutsak” olmadan…

Giydirilmiş her şeyden sıyrılarak kimliğini, kadınlığını, kısaca kendini bulması gerekli.

Kadının Yazısız Tarihi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Ben’i Sorgula
Kategoriler
%d blogcu bunu beğendi: