“… çünkü görünüş aldatıcıdır. İyi, çirkinde gizlidir, kötü de güzelin kılığına bürünmüştür.”
— Jean Pierre Vernant
Merhaba
Pierre Hadot’un Plotinos Ya da Bakışın Saflığı kitabıyla Jean Pierre Vernant’ı tanımıştım. Pierre Hadot‘un “Plotinos Ya da Bakışın Saflığı” eseri, felsefi düşünceye dair önemli bir yol gösterici olur ve Jean-Pierre Vernant‘ın çalışmalarını anlamanızı da derinleştirir. Her iki yazar da, felsefe ve düşünce sistemlerine farklı açılardan bakar, ancak bu bakış açıları felsefeye olan yaklaşımda önemli benzerlikler taşır. Hadot ve Vernant, felsefeyi sadece soyut teorilerden ibaret değil, aynı zamanda yaşama, insanın içsel deneyimine ve günlük yaşamda nasıl bir pratik olarak uygulandığına dair derinlemesine bir inceleme yapmışlardır.
Hadot’un felsefi yaşam anlayışı ile Vernant’ın toplumsal ve mitolojik düşüncelerinin kesişim noktalarına bakıldığında, her iki düşünür de felsefeyi yalnızca soyut düşüncelerden ziyade bir yaşam biçimi olarak ele alır. Felsefe, kendini keşfetme ve toplumla bütünleşme sürecinin bir parçası olarak kabul edilir.
Hadot ve Vernant’ın Eserlerinin Kesiştiği Noktalar: Hadot’un Plotinos’un ruhsal arınmaya olan vurgu yapması, Vernant’ın Yunan filozoflarının doğaya, evrene ve tanrılara dair içsel sorgulamalarını ve bireysel gelişim süreçlerini ele almasıyla benzerlik gösterir.
Felsefe Bir Yaşam Biçimidir: Her iki yazar da felsefeyi sadece teori olarak değil, insanın günlük yaşantısına dokunan bir pratik olarak değerlendirir. Hadot, felsefeyi bir ruhsal pratik olarak kabul ederken, Vernant, Yunan toplumunun düşünsel yapılarının insanın dünyayı algılama biçimi üzerindeki etkisini analiz eder.
Mitolojinin Anlamı: Hadot, Plotinos’un saf bakışla, tüm dünyayı ve insanı anlamaya yönelik içsel bir çaba olduğunu savunurken, Vernant mitolojiyi Yunan düşüncesinin bir parçası olarak inceleyerek mitlerin toplum ve birey için nasıl anlam taşıdığını tartışır. Her iki yazar da mitolojinin ve içsel dönüşümün, insanın düşünsel gelişiminde önemli bir yer tuttuğunun altını çizer.
İçsel Keşif ve Bireysel Dönüşüm: Hadot’un Plotinos’un ruhsal arınmaya olan vurgu yapması, Vernant’ın Yunan filozoflarının doğaya, evrene ve tanrılara dair içsel sorgulamalarını ve bireysel gelişim süreçlerini ele almasıyla benzerlik gösterir.
Pierre Hadot ve Jean-Pierre Vernant‘ın eserleri, felsefeyi ve düşünceyi farklı perspektiflerden ele alır, ancak ortak noktaları, felsefenin yaşanarak öğrenilen, içsel bir dönüşüm süreci olduğuna dair vurguları yapmalarıdır. Hadot’un Plotinos üzerinden felsefi yaşamı bir pratik olarak ele alması, Vernant’ın ise mitolojik ve toplumsal bağlamdaki düşünceyi, felsefi bir yaşam pratiği haline getirmesi, her iki yazarın da insanın yaşamını anlamada düşünceyi merkez almasını gösterir.
Bu eserlerle ilgili daha fazla derinleşmek, Yunan felsefesinin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde nasıl etkili olduğunu daha iyi anlamanıza yardımcı olabilir.
Jean-Pierre Vernant bir Fransız tarihçi ve antropolog, eski Yunanistan uzmanıydı. Claude Lévi-Strauss tarafından etkilenen Vernant, Yunan efsanesi, trajedi ve topluma klasik bilginler arasında etkili olacak yapısalcı bir yaklaşım geliştirdi. Collège de France’da fahri profesördüydü.
Yunan Düşüncesinin Kaynakları, eski Yunanistan’da gelişen ve günümüz uygarlığını oluşturan düşüncelerin, toplumsal oluşumlarını açıklıyor.
“Tarih Sümer’le başlar”, ama çağdaş uygarlığın beşiği Eski Yunanistan’dır.
Yunanlılar’ın tanrılar dünyası ve evren görüşleri, bunlardan önce yer alan evrenbilim gibi düzenli bir dünyanın yavaş yavaş ortaya çıkışının yaradılışını anlatır. Ama bunlar da ayrı şeylerdir ve egemenlik mitoslarıdır. Tüm evrene egemen olan bir tanrının gücünü överler. Onun doğumunu savaşımlarını ve zaferini anlatırlar. Tüm alanlarda doğal toplumsal, ritüel, düzen, egemen tanrının zaferinin ürünüdür. Eğer dünya karışıklığa ve belirsizliğe terk edilmemişse, bunun nedeni, tanrının kendi rakiplerine ve canavarlara karşı sürdürmek zorunda olduğu savaşların sonunda üstünlüğünün kesinlikle ortaya çıkmış olması ve bunun artık hiç bir şekilde tartışma konusu olmamasıdır. Hesiodos’un tanrıların soyunu anlatışı, böylece kral Zeus’un zaferine bir ilah gibi sunulur. Titanlar’ın Typhoeus’un yenilgisi ve aynı zamanda Cronos’un oğlunun da bunları yenmesi, şiirin yapısını yalnızca sonuçta taçlandırmıyor, ayrıca her epizod, kozmogonik mitosun tüm mimarisini ele alıyor ve özetliyor. Zeus’un her seferinde kazandığı başarı, dünyanın bir yaratılışıdır. Titanlar’ın ve Olimpikler’in iki rakip kuşağını birbirine karşı düşüren anlatısı, evrenin belirsiz ve karışık kaynağına geri dönüşünü açıkça anlatıyor.
Aristoteles Metafizik kitabında onlar için şu gözlemde bulu_ nuyor: Dünyada archeiyi ve basileialyı uygulayan birincil güçler —Nux, Okeanos, Chaos ve Uranos— değil, daha sonra Zeus’tur. Anaximandros ise tersine, apeiron ‘a göre hiçbir şeyin arche olmadığını (çünkü bu ikincisi her zaman vardı), ama geri kalan her şey için apeiron ‘un arche olduğunu, her şeyi kapsadığını ve yönettiğini söylüyor”
- Evren, bir güçlüler hiyerarşisidir. Kendi yapısı içinde bunu bir insan topluluğuna benzetmek, salt uzamsal bir şema ile doğru olarak canlandırılamayacağı gibi, durum, uzaklık ve hareket terimleriyle de betimlenemez. Karmaşık ve kesin düzeni, görevler arasındaki ilişkiyi dile getirir; evren güç ilişkilerine, öncelik haklarına, otorite, saygınlık, egemen olma ve boyun eğme üişkilerine göre kurulmuştur. Bunun uzamsal boyutları —kozmik düzeyler ve uzayın yönleri—, geometrik özelliklerden çok işlev, değer ve sıra ayrımlarıyla dile gelir.
- Bu düzen, evreni kuran öğelerin dinamik oyunlarıyla ve zorunlu olarak ortaya çıkmamıştır; bir etkenin başarısıyla dramatik bir biçimde kurulmuştur.
- Diğer tanrılara üstün olan biricik ve ayrıcalıklı gibi görünen bu etkenin benzeri olmayan gücü dünyaya egemendir. Mitos bunu kozmik yapının en üstünde bulunan egemen güce yansıtır; evreni kuran güçler arasındaki dengeyi kuran onun bu monarchiasıdır; basamaklı yapı içinde herkesin yerini saptayan, görevlerini, ayrıcalıklarını onur paylaşımı sınırlar.
Bu üç nitelik birbiriyle bağlantılıdır; mitsel anlatıya kendi tutarlılığını ve kendi mantığını verir.
Yunan Düşüncesinin Kaynakları, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Yunan Düşüncesinin Kaynakları (The Origins of Greek Thought), Jean-Pierre Vernant tarafından yazılmış önemli bir eserdir. Bu kitap, Antik Yunan’ın düşünsel temellerini inceleyen bir başyapıttır ve Yunan felsefesinin, mitolojisinin ve toplumsal yapısının nasıl geliştiğini anlamaya yönelik derinlemesine bir analiz sunar. Vernant, Antik Yunan düşüncesinin yalnızca felsefi metinlerden değil, aynı zamanda mitolojiden, dinî inançlardan ve halkın günlük yaşamından nasıl etkilendiğini inceler.
Yunan Düşüncesinin Kaynakları, Antik Yunan’da bilgelik ve düşüncenin nasıl ortaya çıktığını ve zaman içinde nasıl şekillendiğini inceleyen bir eserdir. Vernant, Yunan düşüncesinin kökenlerine dair derinlemesine bir analiz sunar ve aşağıdaki ana temalar etrafında şekillenir:
1. Mitolojinin Düşünceye Etkisi:
Vernant, Yunan düşüncesinin en temel kaynaklarından birinin mitoloji olduğunu savunur. Antik Yunan’da felsefe ve bilimsel düşünce gelişmeden önce, mitolojik anlatılar, insanlar için dünyayı anlamanın temel yoluydu. Mitolojilerdeki tanrılar, kahramanlar ve efsaneler, insanların kendilerini ve çevrelerini anlamalarına yardımcı olan bir tür düşünsel çerçeve sunuyordu. Vernant, Yunan düşüncesinin mitolojik dünyadan nasıl farklılaştığını, ancak mitolojinin düşüncenin temellerinde hala nasıl etkili olduğunu inceler.
2. Homeros’un Rolü:
Vernant, Homeros‘un eserlerinin, Antik Yunan düşüncesi için bir temel teşkil ettiğini savunur. İlyada ve Odysseia gibi destanlar, Yunan toplumunun değerlerini ve düşünsel yönelimlerini yansıtır. Homeros’un tanrılarla insanlar arasındaki ilişkileri, kahramanlık anlayışını ve ahlaki değerleri nasıl ele aldığı, Yunan düşüncesinin erken evrelerinde önemli bir yer tutar.
3. İonya ve Filozofların Ortaya Çıkışı:
Antik Yunan’da düşünce, İonya Okulu‘nun filozoflarıyla (Thales, Anaksimandros, Anaksimenes vb.) önemli bir dönüm noktasına ulaşmıştır. Bu filozoflar, evrenin kökenini açıklamak için mitolojik anlatılara dayanmaktansa, doğal olaylara dayalı rasyonel bir açıklama arayışına girmiştir. Vernant, bu geçişin toplumsal ve kültürel dinamiklere dayandığını, mitolojik açıklamalardan felsefi açıklamalara geçişin sadece bir entelektüel devrim değil, aynı zamanda toplumsal bir ihtiyaç olarak ortaya çıktığını vurgular.
4. Bireysellik ve Toplum İlişkisi:
Vernant, Yunan düşüncesinde bireyselliğin nasıl geliştiğini de tartışır. Antik Yunan’da birey, toplumun bir parçası olarak düşünülmekteydi, ancak özellikle Sokrat ile birlikte bireysel düşünce ve özgür irade ön plana çıkmaya başladı. Yunan düşüncesinin gelişmesinde toplumsal yapının ve birey-toplum ilişkilerinin büyük bir rolü vardır.
5. Tanrısal ve İnsan Olguları:
Vernant, Yunan düşüncesindeki tanrısal olguların insanlar üzerindeki etkisini ve bu etkileşimin nasıl filozoflar tarafından sorgulandığını inceler. Yunan mitolojisinde tanrılar, genellikle insanların güdülerine ve arzularına yansıyan yansımalardır. Ancak Yunan filozofları, insanları doğrudan etkileyen tanrısal güçlerin daha derin felsefi sorulara yol açtığını anlamışlardır.
Yunan Düşüncesinin Kaynakları, Antik Yunan’ın düşünsel gelişimini ve kökenlerini anlamak için çok önemli bir kaynaktır. Jean-Pierre Vernant, Yunan düşüncesinin sadece felsefe veya mitoloji ile sınırlı olmadığını, toplumsal yapılar ve bireylerin yaşadığı kültürel koşullar tarafından şekillendirildiğini gösterir. Bu eser, Yunan düşüncesinin nasıl şekillendiğini, gelişen düşünsel ve kültürel bağlamda, hem tarihi hem de felsefi açıdan derinlemesine bir analiz sunar.
Jean-Pierre Vernant (1914–2007), Fransız bir tarihçi ve sosyologdur. Özellikle Antik Yunan kültürüne olan derin ilgisiyle tanınır ve Yunan düşüncesi üzerine yaptığı çalışmalarla ün kazanmıştır. Vernant, özellikle strukturalist yaklaşım ile, Antik Yunan düşüncesini toplumsal, kültürel ve psikolojik boyutlarda ele alır. Yunan Düşüncesinin Kaynakları gibi eserleri, onun bu alandaki önemli katkılarından biridir.
Vernant, Claude Lévi-Strauss ve Louis Gernet gibi diğer büyük düşünürlerle birlikte Yapısalcılık hareketinin içinde yer almış ve Yunan mitolojisini ve düşünce sistemlerini toplumlar arası ve tarihsel bir perspektifle incelemiştir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın