
Cehalet kafadadır , bunu böyle bilin; bilgi inançla , düşünceyle , derin düşünceyle , azimle ve güçle birleşince kafayı dağıtır.
Merhaba
Budizm Tanrısız , kurbansız ve ağır ibadetler içermeyen yapısıyla yer yüzünde birçok ulusun benimseyebileceği bir yapı gösterir . Savaş yoluyla yayılmamış bir dindir.
Aklı bir kenara bırakmak şöyle dursun , her aşmada aklı kullanarak biçimlenmiştir.
Budizm genelde bir din olarak kabul edilir; ancak kimi zaman Budizm için “ruhani felsefe” tanımı da yapılmaktadır. Bunun nedeni Budizm‘de mutlak bir yaratıcı tanrı fikri bulunmamasıdır. … Tüm Budist geleneklerde bir Dharma öğretmeni olarak Gautama Buddha‘ya saygı, ruhani gelişimin önemli bir parçası olarak kabul edilir.
Budizm, bugün dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir dindir. … Farklı bakış açılarına göre din veya felsefe olarak tanımlanan Budizm‘in hedefi; hayattaki acı, ıstırap ve tatminsizliğin kaynaklarını açıklamak ve bunları gidermenin yollarını göstermektir.
Buddhizmin Kolları ve Yayıldığı Yerler
Buddha MÖ 563’te doğmuş ve MÖ 483’te (otoritelerce en çok kabul gören tarih) ölmüştür. Buddhizm Hindistan’da altın çağını MÖ 270’lerde tahta geçen Büyük İmparator Aşoka zamanında yaşamıştı. Aşoka, diktirdiği taş yazıtlarla, yaptırdığı çok sayıda okul, hastane, park vb. ile koyu bir Buddhist olarak insanlığa hizmet etmiştir.
Buddha’nın ölümünden sonra toplanan I. Buddhist Konseyi’nde, Buddha’nın öğretileri yinelenerek bir birlik oluşturulmaya çalışılmıştır. Buddha’nın ölümünden yüz yıl sonra toplanan II. Buddhist Konseyi’nde ise bazı görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır. Bazıları manastır yönetimine ve Şangha örgütü kurallarına çok sıkı bağlıydı. Bazıları ise daha serbest düşünmeye çalışıyordu. Buddhizm üç büyük yanaya bölünmüştü: Mahâyâna [Büyük Araç], Hînayâna [Küçük Araç] ve Vacrayâna [Sert Araç, Elmas Araç]. Güneydoğu Asya’daki tutucu okul Theravâdin idi. Herkese açık olan Mahâyâna, manastır düzeninden daha farklı bir yolda ilerlemek istiyordu. Hînâyana herkese açık değildi; meditasyondan ve genel anlamda sıkı disiplinden yana idi. Hmâyana kişinin, Mahâyâna tüm toplumun kurtuluşu için uğraşmaktaydı. Vacrayâna ise herkesin uygulayamayacağı, disiplin ve serbestliği bir arada içeren, renkli fakat çok zor bir yoldu.
Büyük İskender Hindistan’a geldiğinde iktidarda olan Çandragupta, hükümdarlığı sırasında brahmanlara dayanmıştı. Ondan sonra gelen Maurya Hanedanı ise, başta Kral Aşoka olmak üzere, Buddhistlere dayandı. Buddhacılık devletin ideolojik temeli oldu. Fakat daha sonra, ilkel kültlerin etkisiyle Buddhizm Hindistan’da geriledi. Maurya İmparatorluğu dağılınca yerine Şunga, Kuşan (1. yüzyıl) ve Gupta krallıkları kuruldu. Son devir Harsha devriydi (606-647) ve bu devirde Ak Hunların saldırıları sonucu birçok dinsel merkez zarar görmüştü. 645’te Hindistan’a gelen Çinli gezgin Huen-Zang birçok manastırın yok edildiğini anlatır. Brahmanların baskısı, yabancı kavimlerin saldırıları ve ilkel yerlilerin öğretiyi anlayamaması sonucu Buddhizm Hindistan’da geriledi. Müslüman akınları da bu yıkıcılıkta etkili oldu. Ancak Buddhizm tam bir misyoner dini idi. Yok olmadı, kuzeye ve güneye doğru yayılarak yaşamını sürdürdü.
Buddhizmin öğretileri 1. yüzyıldan İtibaren Çin’e girmeye başladı. Çin’de Taoculukla veya Konfüçyüsçülükle karışarak, çeşitli biçimler oluşturdu. Çinlilerin bastırdığı en önemli Buddhist eser, 5. yüzyıla ait Vacraççhedika PracnâPâramitâ Sütra [Elmas Sütra] idi. Buddhizm Kore’ye 372’de Çin eserleriyle birlikte geldi. Kore Çin ile Japonya arasında bir köprü görevi gördü. Japonya’ya Kore’den sıçradığında tarih 552 idi. Buddhizmin güneye yayılması ise çok daha öncedir. Daha Kral Aşoka zamanında İlk misyonerler adaya gelmişti ve Buddhizm Seylan’da tutulmuştu. Burma’ya ise tam olarak ne zaman girdiği bilinmemekle birlikte, onun da Aşoka zamanında ilk etkileri aldığı söylenir. Daha sonra Buddhizm, Siyam, Laos, Kamboçya gibi yerlere de yayılmıştır. Bugün Buddhizmin yaşandığı yerler Hindistan’ın bazı kısımları, Pakistan ve Rusya’nın bazı kısımları, Nepal, Çin, Tibet, Kore, Japonya, Moğolistan, Formoza, Vietnam, Laos, Kamboçya, Tayland, Burma ve Seylan’dır. Dünyada Buddhist nüfus bir milyara yaklaşmaktadır.
Buddhizmin Tibet’te aldığı isim Lamaizmdir (La-ma: Süper insan). Aslında Tibet’te yaşayan din, bir tür Şamanizm olan Bön dini idi. Buddhist kitaplar 5. yüzyıldan itibaren Tibet’e ulaşmıştı, ancak pek ilgi görmüyordu. 7. yüzyılın ortalarında Kral Srongtsen Gampo Tibet’in kapılarını Buddhizme açtı ve böylece bu kişi Tibet Buddhizminin kurucusu olarak anılır oldu. 8. yüzyılda Tibet’e gelen Padmasambhava, Tantrizmi öğretti. Bu kişi Vacrayâna’yı mükemmel uygulayan bir insandı. Tibet Buddhizminin dört okulu vardın Hint metinlerinin çoğunun bugün sadece Tibetçesini bulabiliyoruz.
Öte yandan Buddhizmi 520’de Çin’e getiren Bodhidharma, Zen Buddhizmi kurmuş oluyordu. Zen’de metinlere, sözcük ve harflere bağlı kalmadan, doğrudan ve Özel bir iletişimle Buddha düşüncesi uygulanabilir ve Nirvana yolu açılabilirdi. Hui-Neng Hint özellikleri gösteren Zen Buddhizmi tamamen Çinlileştirildi (7.yüzyıl). Buddhizmin dövüş biçimlerini de etkilemişti. O nedenle Çin’de savaş sanatları büyük bir gelişme katetti.
Buddhizm bugün Avrupa ve Amerika kıtasına doğru da yayılmaktadır. Buddhizm tanrısız, kurbansız ve ağır ibadetler İçermeyen saf yapısıyla yeryüzündeki pek çok ulusun rahatlıkla benimseyebileceği bir yapı gösterir. Öğretiyle yayılmış, savaş yoluyla yayılmamış bir dindir. Aklı bir kenara bırakmak şöyle dursun, her aşamada aklı kullanarak biçimlenmiştir. Bazı efsaneler ve eski düşünce biçimleri dinin içine sızmışsa da, 2.500 yıl önceki saf halini görebilmek çok zor değildir. Buddha ölmeden yerine geçecek kişiyi seçmemiştir. O, Dhamma’yı izlemeyi salık vermiş, ayrıca herkesin kendi kendine ışık olması gerektiğini söylemiştir. Diğer dinlerde sıkça görülen metafizik, sihir, büyü gibi anlaşılmaz şeyler öz Buddhizmde yoktur (Mahâyâna Buddhizmi hariç). Buddha yanlış öğretilerin ve brahmanların yaptıklan sihir ve büyülerin karanlık olduğunu, kendi düşüncelerinin ise güneş ve ay gibi parlak ve açık olduğunu söylemektedir. (Anguttaranikâya III, 129). Gerçekten inançları soyut temellere dayandığı için diğer birçok dini eleştirmek zordur ve inananlarım kızdırır. Buddhizm ise eleştirilebilir ve inananları daha hoşgörülüdür. Hatta Buddhizmin oluşmasında eleştirel bakışlar büyük rol oynamıştır. Tanrı veya tanrılarla görüştüğünü öne sürmeyen, sadece kendine ve düşüncelerine güvenen tarihî bir kişilik olarak Buddha, zamanın geçiciliğıni temel almıştı ve başka birçok düşünürün yaptıgının tersine o, Tanrı nedir, Dünya nedir, Biz neyiz gibi sorulan yanıtsız bırakmayı uygun görmüştü. O bir etik devrimcisiydi. İnsanı ve toplumu doğanın acımasız çarkından çıkarıp sosyal bir varlık olarak kabul ederek birbirini incitmeden yaşamanın yolunu göstermiştir: insanlara, çağlara ve toplumlara göre değişen, göreceli gerçeği değil, Mutlak Gerçek’i kavrayarak şimdikinden çok daha farklı bir yaşam benimsemeyi göze alacak sosyal bir varlık. Onun bu düşüncelerinin 2.500 yıldır yaşadığı düşünülecek olursa, hiç de küçümsenmeyecek bir olgu kolaylıkla anlaşılacaktır.
Buddhist Düşünce Biçimi
Dört Soylu Gerçek: “Dört Soylu Gerçek” Buddha öğretisinin çekirdeğini oluşturmaktadır. Pâli dilinde Çattari Ariyasaççüni, Sanskrit dilinde ise Çatvârİ Atyasatyüni diye söylenir. Buddha bu gerçekleri ilk olarak Benares yakınındaki Sarnath’ta, eski dostları olan beş çileciye açıklamıştı. Bu dört gerçek, birçok eski Buddhist metinde pek çok kez açıklandığı gibi şöyledir:
- Dukkha (Acı, keder)
- Samudaya (Dukkha’nın kaynağı)
- Nirodha (Dukkha’nın giderilmesi)
- Magga (Dukkha’yı gideren yol).
Suttanipata, yani Suttaların Dökülüşü Budizmin Üç Sepet’inin (Tripataka) en meşhur kısmı olan Suttanipata’nın içinde yer alır. Buddha felsefesinin temel görüşlerini çarpıcı diyaloglarla sunan bu kıymetli eser Budhizmin ilk dönemlerini, temel değerlerini anlamak açısından kilit bir öneme sahiptir.
Bilgeler tüm öğretileri deneyerek not almışlardır. Bizlere düşen öğretileri anlamak, ortak noktalarını bulmak olacaktır. İnanç sistemlerini, yargılamadan önce, sorgulayarak bilgi sahibi olmak gerekiyor.
Suttanipata, Prof.Dr. Korhan Kaya çevirisiyle buraya bırakıyorum.
Suttanipata, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın