“Kuşku duyarsan, zekan güçlenir. İnanırsan zekan paslanır, tozlanmaya başlar: Çünkü kullanmıyorsundur. Kuşkunun zekayı güçlendirmesinin çok temel bir sebebi vardır. Kuşku duyarken rahat edemezsin. Bir şey yapmak zorunda hissedersin; yanıtı bulmak zorundasındır. Yanıtı bulana dek kuşku seni yiyip bitirir ve kuşku bu şekilde zekanı güçlendirir. Ama tüm dinler kuşkunun günah olduğunu, inanmanın dindarlık olduğunu öğretir….”

— Osho

Merhaba

İnanç, Kuşku ve Fanatizm Osho’nun düşünsel derinliğini ve insan doğasına dair incelemelerini yansıtan önemli eserlerinden biridir. Osho, Batı ve Doğu düşünce sistemlerinin birleşiminden beslenen bir filozof ve spiritüel öğretmendir. Bu kitabında, inançların bireylerin hayatındaki rolünü, kuşkuların sağladığı özgürlüğü ve fanatizmin insanlık üzerindeki zararlı etkilerini sorgular.

Osho’ya göre, inanç genellikle bir düşünce sistemine sıkı sıkıya bağlılık ve bu bağlılık çoğu zaman düşünceyi daraltır. İnançlar, insanlar için bir tür güvence sağlar ama aynı zamanda zihinsel esnekliği de kısıtlar. İnsanlar çoğu zaman inançlarını sorgulamak yerine kabul ederler, bu da bir tür zihinsel kölelik yaratır.

Kuşku, Osho’nun görüşlerine göre, bilgelik ve özgürlüğün anahtarıdır. Kuşkuculuk, insanları mevcut doğruları sorgulamaya teşvik eder ve böylece kişisel gelişim ve ilerlemenin yolu açılır. Kuşkuyu, dünyayı olduğu gibi kabul etme yerine, onu derinlemesine araştırma ve keşfetme arzusuyla birleştirir. Bu, insanın sadece bir alanda değil, tüm yaşamını sorgulayan ve yeni perspektifler arayan bir durumu ortaya çıkarır.

Fanatizm, Osho’nun eleştirdiği en tehlikeli şeylerden biridir. Fanatik kişiler, kendi inançlarını mutlak doğru olarak kabul ederler ve farklı düşünceye, kültüre, dine veya yaşam biçimlerine karşı hoşgörüsüzdürler. Fanatizm, insanları bir araya getirmek yerine onları ayırır, çatışma ve şiddet yaratır. Osho, fanatizmin bireysel ve toplumsal olarak zararlı olduğunu savunur ve insanları kendi içsel özgürlüklerini keşfetmeye çağırır.

Gerçekten arayış içinde olan bir insan kendini teselli etmek için herhangi bir inanç aramaz. Kendi içinde, kuşkunun da ötesine geçen daha derin bir merkez bulmaya çalışır. Bu, anlaşılmalıdır. Kendi benliğinde, kuşkunun dışarıda kaldığı bir canlılık noktasına kadar inmelisin. Bunu yapmak yerine insanlar dışarıdaki inançlara tutunurlar ve kuşkular derinlerde var olmayı sürdürür. Olması gereken, bunun tam tersidir.

Benliğinin derinliğine in. Kuşkuyu dert etme, onu es geç. Bırak, orada dursun! Kendini bir inancın içine saklamaya çalışma, devekuşu gibi başını gömme. Kuşkuyla yüzleş ve onun ötesine geç. Kuşkudan daha derine in. O zaman benliğinde bir an gelir… çünkü en derinde, merkezin ortasında, yalnızca hayat vardır. İçindeki o derin noktaya dokunduğunda, kuşku uzakta, dışarıda kalır. Kolaylıkla vazgeçilebilir. Ve ondan vazgeçmek için herhangi bir inanca tutunman gerekmez. Sadece kuşkunun aptallığını görürsün. Gülünçlüğünü fark edersin. Kuşkunun tüm hayatına nasıl zarar verdiğini, nasıl sürekli benliğini aşındırdığını, seni nasıl zehirlediğini görürsün. Kuşkunun zehirli olduğunu ve sana mutlu olma izni vermediğini görerek büyük bir fırsatı kaçırdığını anlarsın. Ondan vazgeçersin. Kuşku yerine inanca tutunmazsın. Gerçek bir güven insanının inancı yoktur, o yalnızca güvenir. Çünkü hayatın ne kadar güzel olduğunu anlamıştır. Hayatın ne kadar ebedi, zamansız olduğunu görmüştür.
Tanrı krallığının kendi içinde var olduğunu fark etmiştir.

Din, herhangi bir inanç için arayış değildir. Din, benliğinin temelini bilme, varoluşunun özüne dokunma gayretidir. Varoluşun bu öz deneyimi, gerçek sözcüğünü kullandığımızda kastettiğimiz şeydir. Varoluşçudur. Bir deneyimdir.

Güneş’e inanıyor musun” , “Aya’a inanıyor musun?”, “Ağaca inanıyor musun?” diye soruyor musunuz? Buna gerek var mıdır? Orada olup olmadığını görürsün. Gerçeklerin değil, yalnızca kurguların inanılmaya ihtiyacı vardır.

İnsanlık tarihinde yapılan kazı çalışmaları gösteriyor ki kurgu dünyasında inanılan şeyler uğruna insanlar birbirlerine yüzyıllardır zarar veriyor. Ötekileştiriyor ve düşman ilan ediyor. Güven insanı olma yolunda gelişmek için yeni bilgi gerekli. Bu BİLGİ nasıl olmalı ki farklı inanış, hissedişte olan insanları bir araya getirsin.

İnanç, Kuşku ve Fanatizm, Osho okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Kitap, insanların bu üç unsuru, inancı, kuşkuyu ve fanatizmi nasıl anlayıp dengede tutmaları gerektiği üzerine düşündürür. Osho’nun öğretilerinde önemli bir tema olan özgürlük ve bireysel bilinçlenme bu kitapta da kendini gösterir.

Eser, kişisel farkındalık, ruhsal evrim ve toplumsal normlar üzerine derin bir sorgulama yapar. İnanç, kuşku ve fanatizmle ilgili düşündürücü bir bakış açısı sunar ve okurları kendi inançlarını sorgulamaya, dogmalardan arınmaya ve içsel özgürlüklerini keşfetmeye teşvik eder.

Osho’nun bu eseri, hem bireysel hem de toplumsal anlamda önemli bir farkındalık yaratmaya yönelik derin bir çağrı yapar.

Osho, gerçek adıyla Rajneesh Chandra Mohan Jain, 11 Aralık 1931’de Hindistan’ın Madhya Pradesh eyaletinde doğmuş, 19 Ocak 1990’da Amerika Birleşik Devletleri’nde vefat etmiştir. 20. yüzyılın en etkili ve tartışmalı spiritüel liderlerinden biri olarak bilinir. Kendisi, Batı’daki psikolojik, felsefi ve dini düşüncelerle Doğu’nun mistik öğretilerini harmanlayan bir öğretmendi.

Osho’nun öğretileri özgürlük, içsel farkındalık, sevgi, hoşgörü, seks ve meditasyon gibi temalar üzerine yoğunlaşmıştır. Geleneksel dini dogmalar ve toplumsal normlara karşı çıkmış, bireyin kendi iç yolculuğunda özgürleşmesini savunmuştur. Çeşitli felsefi ve dini inançları sorgulamış, insanların kendi kendilerini tanımaları ve kişisel özgürlüklerini kazanmaları gerektiğini öne sürmüştür.

Osho, dünya genelinde milyonlarca insan tarafından takip edilmiştir. Onun öğretileri hem doğrudan meditasyon pratiği, hem de bireysel özgürlük ve içsel farkındalık konusunda insanlara ilham kaynağı olmuştur. Eleştirmenler ise Osho’yu bazen tartışmalı, kontrolcü ve manipülatif olmakla suçlamıştır. Ancak, onun düşünce dünyası, insanlık durumu, ruhsal arayışlar ve toplumun sınırlarını sorgulamak için önemli bir kaynak olmuştur.

Özetle, Osho’nun yaşamı ve öğretileri, sınırları aşma, geleneksel düşünceyi sorgulama ve insanın içsel özgürlüğüne odaklanma üzerine kuruludur. O’nun öğretileri, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli bir farkındalık yaratmayı amaçlar.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Yorum bırakın

İnsan, her şeyi sahiplenme arzusundayken, varoluşun gerçek amacını çoğu zaman unutuyor. Şuurun altın damarına ulaşmanın farkında değil. Fiziksel dünyanın keşfi ilerledi ama insanın “kendini bilme yolculuğu” geri kaldı. Devasa binalar, yollar ve şehirler yükselirken; insanın iç dünyası hâlâ bilinmezliklerle dolu. Bilim, insanın özünü ve aklın ötesindekini henüz çözemedi.

Kendi değerimizi bilmemek, çağımızın en büyük açmazlarından biridir. Bu çağ, ilahi değerin açığa çıktığı dönem olmalı.

Kendini Bilmek İçin Kitap sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin