
Eliade dinsel evrenin bir yorumbilgisini sunar. O, modern doğa bilimcilerinin ve dinler tarihçisinin çoğu zaman ihmal ettiği meselelerde daha duyarlıdır. Yepyeni bir yöntem ve kültür felsefesiyle, her türlü simge ve mitten yararlanarak insanın kozmosla kurduğu ilişkideki doğal ve saf gerçekliği yakalar.
“Bir kültürü yükseltebilecek kişi, bir olgunun anlamına o olgunun dış görünüşlerinin, alışıldık biçimlerinin ötesine geçerek ulaşan kişidir. Diğerleri, o yoğun konformist kitle, ideolojileri ne olursa olsun ölü biçimlerin zorbalığını sürdürmekten başka bir şey yapmazlar…”
— Mircea Eliade
Merhaba,
“Tehlikelidir, kırılgandır, dikkat boyalıdır, imdat çıkışı, park edilmez, giriş yoktur, giriş, çıkış” vb. gibi gözün ve elin ulaşabileceği edatlar. Yüzyıllar öncesinden kalan tabletlerden aldığımız mesajlara, sembol okumalarına bakacak olursak günümüz mesajlarını ve yazılı düşünce boyutunu nasıl değerlendirirsiniz?
Sizce tüm bu edatlar geleceğe hangi bilgiyi ve bilinç düzeyini aktarıyor olabilir?
Farkındalık sorularını düşünürken, Babil diyelim…
Tüm kitaplarını büyük keyifle okuduğum öğretmenim Joseph Campbell: Babilli Hamurabi (İÖ 1750 civarı) çok ünlü Sami savaşçı kralların ikincisiydi. Yaratılış 10: 8-12’de Nemrut “Rabb’in önünde yiğit bir avcı” olarak anılan monarkın o olabileceği düşünülmüştür. Babil’in güneş tanrısı Marduk Destanı onun hükümdarlığı dönemine aittir. Marduk’un kadim denizin yaşlı tanrıçası Tiamat’ı yenmesi, dünyanın o bölgesinde bundan böyle evrensel doğa tanrıçası yerine siyaseten kabul edilmiş kabile tanrılarına sadakat gösterebileceğini belirleyen olaydı.
Mircea Eliade’nin Simge, Mit, Kültür kitabında ise şöyle yazar: insanoğlunun gelişimini anlama uğraşında bir devrim yaratacağını çoktan anlamıştır. Büyük buluşların -metalurji, tarım, takvim, yasa, vb. insanoğlunun varoluşunu önemli ölçüde şekillendirdiği zaten bilinmektedir. Ancak bu dönüşümün içsel dinamiği ile bunun kozmosa olan açılımları anlaşılamamıştır. Gerçekten de her yeni büyük buluşla birlikte insanoğlu ampirik bilgilerinin ufkunu genişletip yaşama olanaklarını yenilemekle, kalmamış, yeni bir kozmik düzey keşfetmiş, başka gerçeklik düzeni deneyimlenmiştir. Zihinsel sıçrayışı kışkırtan şey metaller keşfi değildir; İnsanoğlunun başka bir kozmik düzey bulmasına, yani o zamana kadar bilinmeyen ya da anlamsız görünen gerçekliklerle ilişkiye girmesine yardım eden şey bu madenlerin “varlığı” olmuştur. Başka bir değişle metalurji tarım vb. gibi insanoğlunun Kozmos hakkında yarattığı imgeyi değiştirmesine yol açar, bu yüzden de insanoğlunun durumunu kökten değiştiren zihinsel sentezleri doğurur. Sonraki keşiflerce aşılan ya da geçersiz kılınan bu zihinsel sentezler, insanlığın psişik ve tinsel evriminin gerçek etmenleridir. Bu noktanın altını iyice çizmek gerek, çünkü modern bilim bu keşiflerin hem kozmolojik anlamlarını hem de deneysel değerlerini son derece ihmal etmiştir. Söz konusu olan var olma kavgasında yeni, sıradan bir araç (maden, tarım vb.) değildir, daha çok o zamana kadar insanoğlunun ne düzeylerini ne de ritimlerini bildiği başka bir Kozmosun açığa çıkarılmasıdır. Bu “açığa çıkarma” sözcüğünü etimolojik anlamıyla anlamak gerekiyor, insanın önünde yeni bir kozmik düzen “açılır”, insan buraya somut olarak, deneysel olarak girer. Bunun yanısıra metallerin “varlığı” sayesinde, Örneğin “metalik döngülerle” ya da maden filizlerinin “büyüdüğü” yer olan “toprak ananın dölyatağı” ile büyülü biçimde ilişki kurmasını sağlayacak yolu keşfeder. Metalin insanoğlunun deneyimleri arasına girmesi bile onun yapısını kökten değiştirmiştir, çünkü Kozmos konusundaki bütün zihinsel sentezlerini değiştirmiştir.
İzmir, İnkilap Kitabevinden aldığım Zihniyetler tarihine başlangıç niteliğinde olan Babil Simyası ve Kozmolojisi Mircea Eliade’nin kitabına.
Bu çalışmada odak noktası kadim Mezopotamya kültürüdür. Kadim ve kutsal yerler aynı zamanda doğumun, yaşam ve ölümün anlamlandırıldığı ilk merkezlerdir. Babil şehri Akkadcada “tanrının kapısı”dır ve doğaüstüyle kurulan bir persfektifi içerir. İnsanlığın kozmosa bakışını ve zihinsel gelişiminin arketipini yansıtan en iyi örneklerden biridir.
İlk uygarlıklarda hayata bakışın, çalışma ve inancın, nesne ve adların bugünden farklı bir karşılığı bulunmaktaydı.
Bu kitapta Babilliler’in metalurjik törenleri, derin simya bilgileri, hekimlik ve büyü sanatları, madenlerin, taşların ve bitkilerden söz edilmektedir.
Mircea Eliade, Romanya’da doğmuş bir dinler tarihçisidir. Felsefeci, kurmaca yazarı ve üniversite hocasıdır.
Babil Simyası ve Kozmolojisi, kitabı okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın