İnsan Olmak, Engin Geçtan

İlk kez yayımlandığı 1983’ten günümüze defalarca baskı yapmış ve okurla kurduğu yapıcı ilişkiyi kanıtlamış olan bu kitabında Engin Geçtan insan olmanın ikilemini anlatır.

“İnsan, dış etmenler tarafından engellenmedikçe kendi yönünü seçebilme yeteneğine sahip bir varlıktır. “

— Engin Geçtan

Merhaba

Çağdaş toplumlar kendine özgü bir olguyu da birlikte getirmiştir. İnsan eskisinden çok daha fazla sayıda insanla, çok daha kısa süreli, daha yüzeysel ilişkiler kurma eğilimindedir. Bu, soğuk bir günde karşılaşan bir grup kirpinin öyküsüne benzer. Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar ama dikenleri birbirine batar. Birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. İleri geri hareket ederek sonunda dikenlerini ısınabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar.

İNSAN, varolduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıtabildiği varlık yine kendisi olmuştur. En gelişmiş canlı olan insanın yine insan tarafından incelenmiş olması bunun başlıca nedeni olsa gerek. Üstelik konu insan davranışları olduğunda, yansız bir değerlendirme yapabilmek daha da güçtür. Davranışlarımızın gerisindeki dinamik mekanizmaları açıklamaya çalışan araştırmacıların yaşamlarını ve yapıtlarını karşılaştırarak incelediğimizde, kendi kişilik özelliklerinin geliştirdikleri kuramlara yansımış olduğunu açık bir biçimde görebiliriz. Örneğin Freud’un, insanı saldırgan ve yıkıcı bir varlık olarak tanımlaması ile onun pek de esnek olmayan ve karamsar kişiliği arasındaki paralellik birçok eleştirmenin gözünden kaçmamıştır.

Aslında, normaldışı davranışlar tarihin her döneminde insanın ilgi konusu olmuştur, ortalama insanın davranışlarına yirminci yüzyıla gelene kadar hemen hemen hiç ilgi duyulmamıştır. Yüzyılın başlarında psikanalizin getirdiği yeni bakış açısı, normaldışı, aslında olağan davranışların abartılmış biçimleri olduğunun anlaşılabilmesini sağlamıştır. Böylece, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, insanın günlük yaşamındaki davranışları da giderek artan ilgi konusu olmuştur.

Ne var ki, bu gelişmelere karşın, insanları normal ya da normal olmayan diye iki gruba ayırma eğilimi günümüzde de süregelen bir yanılgıdır. Oysa, davranışbilimciler normalliğin tanımı üzerinde bir görüş birliğine henüz varabilmiş değiller.

Bu kitap, ortalama insanın davranışlarının gerisindeki dinamik güçleri meslek dışı okuyucuya tanıtmayı amaçlamakta ve yazarın otuz yıldır süregelen klinik yaşantılarının birikiminden çıkarsamaların bir bölümünü içermektedir. Konuya yakın olanların kitabı izlerken zaman zaman Adler, Jung, Horney, Fromm, Rank, Boss, Binswanger ve Rado’nun izlerini fark edebilecekler. “Neden bu kuramcılar da, diğerleri değil?” sorusunun gerisinde yalnızca yazarın kendi öznel deçimi bulunmaktadır. Bir psikoterapist ancak, okuyarak öğrendiği kuramlarla kendi deneyimleri arasında bir bağlantı kurabildiğinde onları özümsemiş olur.

Bu kitapta, insanın kendi kendisine tutsak olmasına yol açan kısırdöngülerin oluşum nedenlerine ve yaşanış biçimlerine ağırlık verilmiştir. Çünkü insan, kendisine karşıt düşen davranışlarını nasıl geliştirdiğini göremedikçe, özgür olabilmek için neyi aşması gerektiğini de bilemez.

Bir psikoterapist ancak, okuyarak öğrendiği kuramlarla kendi deneyimleri arasında bir bağlantı kurabildiğinde onları özümsemiş olur. Ama bu her bir kuramcının tüm görüşlerini kapsamayabilir.

İnsanın kendi kendisine tutsak olmasına yol açan kısırdöngüler nelerdir?

İnsan, kendisine karşıt düşen davranışlarını nasıl geliştirdiğini göremedikçe, özgür olabilmek için neyi aşması gerektiğini de bilemez…

İnsanın kendi içinde ürettiği kargaşa dış dünyadaki gerçek tehlikelerden çok daha ürkütücüdür.

Engin Geçtan Türk psikiyatri profesörü, psikoterapist ve yazardır. Psikiyatri hakkındaki kitaplarında genelde varoluşçu psikiyatri ve psikanalitik teoriye yer verir. Ayrıca, psikiyatri yöntemlerini edebiyatta da kullanmayı denedi ve akademik çalışmalarının dışında, bir romancı olarak da tanınmıştır.

Âidiyet, çocukluk, birey ile toplum ilişkileri, hayat ve ölüm gibi temel beşerî mefhum ve sorunların yanı sıra uyku, psikodrama yöntemleri, yeme bozuklukları gibi özel konuları da ayrıntılı biçimde ele aldı. Hayatı seyredenler ve hayatı yaşayanlar şeklinde insanı iki sınıfa tasnif etti. Yaşamak için durup düşünmek ve sorun üretmek yerine hayata karışmayı salık verdi. Sadece bireyin sorunlarıyla yetinmeyen Geçtan, toplumsal hastalıkları da sebep ve sonuçlarıyla irdelerken Türkiye özelinde toplumsal yapıdan örnekler verip bireysel sorunlara paralel toplumsal analizler yaptı.

İnsan Olmak, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: