Olma sanatını öğrenmedeki en önemli adım, yüksek bilinç kapasitemizi ve zihin söz konusu olduğunda eleştirel ve sorgulayıcı düşünme yetimizi güçlendirmektir. Bu esasen zekâ, eğitim veya yaş meselesi değil, karakter meselesidir; özellikle de insanın önceden başardığı, her nevi puttan ve akıldışı otoriteden şahsen bağımsız kalması meselesidir. 

“Yaşam sanatı pratiğinde atılacak adımlar tartışması, bu pratiğin dayandığı şu sorulara verilecek cevaplarla başlamalıdır: Yaşamın amacı nedir? Yaşamın insan için anlamı nedir?”

— Erich Fromm

Oto-Analiz, Öz-farkındalık ve Meditasyon Üzerine

Merhaba

Peki bunlar gerçekten anlamlı sorular mıdır?

Yaşı ilerleyen Erich Fromm, 1974 ile 1976 yılları arasında İsviçre’nin Lacarno şehrindeki evinde Sahip Olmak ya da Olmak üzerine çalışırken 1976’da yayımlanacak kitabında yer alacak müsvedde ve bölümlerden çok fazlasını yazmıştı. Bu kitapta da bu bölümlerden bazıları da yer almaktadır. Bu bölümler tamamen bireyin “olma sanatını” öğrenmek için atacağı “olmaya yönelik adımları” ele almaktadır.

Olma sanatını öğrenmedeki en önemli adım, yüksek bilinç kapasitemizi ve zihin söz konusu olduğunda eleştirel ve sorgulayıcı düşünme yetimizi güçlendirmektir. Bu esasen zeka, eğitim veya yaş meselesi değil, karakter meselesidir; özellikle de insanın önceden başardığı, her nevi puttan ve akıl dışı otoriteden şahsen bağımsız kalması meselesidir. Büyük çaplı bu bağımsızlık nasıl kazanılacak? Burada bir tek şunu söyleyebiliriz: İnsan bir kez itaatkar olmamanın (burada kastım içsel itaatsizlik, yoksa illa düpedüz küstah ve dogmatik bir itaatsizlik değil) hayati öneminin bilincine varınca, itaatin küçük işaretlerine karşı çok duyarlı hale gelir, itaati haklı çıkaran ussallaştırmayı sorgular, cesaret gösterir ve hayati önemiyle birlikte sorunu bir kez kavradığında, sorunlara kendi başına birçok çözüm bulabileceğini keşfeder.

Fromm, Sahip Olmak ya da Olmak kitabının dizgisini bitirmeden kısa bir süre önce “Olmaya Yönelik Adımlar” hakkındaki bölümleri çıkardı, çünkü kitabının, sahip olmaya dayalı yaşam tarzını doğuran ekonomik gerçekleri değiştirmeden, sadece öz-farkındalık, öz-gelişim ve öz-incelemede ruhsal sağlığın aranması gerektiği şeklinde bir yanlış anlamaya yol açma ihtimalinden kaygılanıyordu. Her şeye sahip, müreffeh bir toplumun tipik özelliği olan kitlece “sahip olmaya” yönelme fenomeninin kökleri, modern endüstri toplumunun ekonomik, siyasi ve sosyal gerçeklerinde, özellikle emeğin örgütlenmesinde ve üretim biçimlerinde aranmalıydı.

Her ne kadar sahip olmaya yönelmemizin kökleri, günümüz endüstri kültürünün yapısal gerçeklerinde yer alsa da bu gerçekleri aşmak için insanın kendi ruhsal, zihinsel ve fiziksel güçlerini yeniden keşfetmesi ve hür iradesinin imkânlarını bulması gerekmektedir. İşte bunun için “Olmaya Yönelik Adımlar” şimdi yayımlandı; üretken öz-farkındalık için bir kılavuz olsun diye.

Son günlerdeki eğilimler şu hususu apaçık dir ki öz-farkındalık, öz-gelişim ve kendini gerçekleştirme vb çoğu zaman kişinin öznel yetilerini artırmasından başka bir anlama gelmektedir. Günümüzde bir yanda genellikle sadece bireysel narsisizm güçlendirilir, (Fromm’a göre olmaya yönelmenin ayırt edici özellikleri olan) akıl yürütme ve sevme konusundaki yetersizlik kemikleşirken, diğer yanda öz-farkındalık teknikleri, sahip olmaya yönelmenin yeni dayanaklarını sunar.

Daha önce Sahip Olmak ya da Olmak kitabında yapılan bazı değerlendirmelerin burada sunulan özetlenmiş halleriyle, Sahip Olmak ya da Olmak’ ı okumuş sayılmazsınız; amaç oradaki en önemli düşünceleri okumuş kişilere bunları hatırlatmaktır.

Erich Fromm Sahip Olmak ve Olmak diye adlandırdığı, birbirine altematif varoluş biçimlerini şöyle anlatıyor: “Bu kavramlar, insanın kendine ve dünyaya karşı nasıl bir tavır aldığını gösteren, iki ayrı karakter yapısıdırlar. İnsanın bütünlüğü ve ne düşündüğü, ne hissedip, neler yaptığı, bu iki yönlenme biçiminden hangisinin o kişide daha etkili olduğuna bağlıdır.”* Eğer insan, hayatına yön verecek olası bütün yolları araştırırsa o zaman şu sonuca varır: En nihayetinde insan hayatını ya olmaya ya da sahip olmaya doğru yöneltir.

En nihayetinde insan hayatını sahip olmaya yöneltirse bu ne anlama gelir?

Sahip olma yönelimindeki o kişi kendini; yaşantısını, hayatının anlamını ve yaşam tarzını; sahip olduklarına, sahip olabildiklerine ve daha fazla sahip olabileceklerine göre belirler. Şimdi, sahip olmanın ve sahiplenme arzusunun nesnesi olamayacak neredeyse hiçbir şey yoktur: her türlü maddi şeyler, ev, araba, hisse senetleri, sanat eserleri, kitaplar, pullar, madeni paralar ve “kolleksiyon tutkusuyla” toplanabilecek diğer her şey.

İnsanlar da sahip olma veya sahiplenme arzusunun nesnesi olabilirler.

Eğer bir kişi hayatını sahip olmaya yöneltirse gerçekten de her şey onun gözünde sahip olunabilir hale gelir. Mesele, kişinin bir şeye sahip olması veya olmaması değil; kişinin yaptığı veya yapmadığı şeye gönül verip vermemesidir.

Kişinin ayaklarının yerini alan koltuk değneği metaforu, farklı bir yönelimle, olma yönelimiyle kastedilen şeyi de açıklığa kavuşturmaktadır. Nasıl ki kişi gerektiğinde koltuk değneğiyle ikame edilebildiği özgüven duygusu için fiziksel bir kapasiteye sahipse, aynı şekilde ruhsal yetilere de sahiptir’. sevme kapasitesi, akıl yürütme kapasitesi ve üretim faaliyetlerinde bulunma kapasitesi. Öte yandan kişi, bu ruhsal yetileri sahip olma yönelimiyle değiştirme yoluna da gidebilir; bu durumda sevme, akıl yürütme ve üretim faaliyetinde bulunma kapasitesi, gönül verilen nesnelere sahip olmaya dayanır;

Sevme, akıl yürütme ve üretim faaliyetleri ancak hayata geçirildiği ölçüde gelişip artan ruhsal güçlerdir; bu güçler sahip olma nesneleri gibi tüketilemez, satın alınamaz ve sahiplenilemez; sadece pratiğe dökülebilir, hayata geçirilebilir, gerçekleştirilebilir. (Kullanıldığında harcanan, tükenen) sahip olma nesnelerinin aksine sevgi, akıl yürütme ve üretim faaliyetleri, paylaşılıp eyleme döküldüğünde gelişip artar.

Olmaya yönelim her zaman kişinin yaşam amacının kendi ruhsal güçlerini geliştirmeye yönelik olması anlamına gelir. Böylece kişi hem kendi içindeki hem de dış dünyadaki bilinmeyenin ve yabancının kendi benliğinin özellikleri olduğunu fark eder, bu gerçeğe aşinalık kazanır ve bunu kanıksar. Bunu öğrenerek hem kendi benliği hem de çevresiyle daha geniş kapsamlı ve daha sağlıklı bir ilişki kurar.

Sahip Olmak ya da Olmak kitabında Fromm, günümüzde sahip olma yöneliminin, çok fazla şeye sahip olan ve dolayısıyla sahip olma üzerinden tanımlanma veya belirlenme albenisine kapılabilen bir toplumun ekonomik ve sosyal gerçeklerine dayanan kitlesel bir olgu olduğu tespitinden yola çıkar. Bireylerin ruhsal güçlerini muazzam ölçüde kaybetmesi günümüz ekonomisinin, günümüz emek örgütlenmesinin ve günümüz toplum hayatının yapısal gerçeklerine bağlanabilir.

Eğer bireyin bu vahim gidişatının kökleri, öncelikle günümüz insanının sosyo-ekonomik olarak belirlenmiş yazgısında aranacaksa, o zaman bu köklerin temelinde ilerlemek ve bireyin daima sosyalleşegelmiş bir varlık olduğunu kavramak yerinde olur. İşte bu nedenle Erich Fromm “Olmaya Yönelik Adımlar” hakkındaki bölümü yapısal değişime dair önerilerle değiştirmiştir. İşte bundan dolayı, bireyin sahip olma yöneliminden olma yönelimine geçiş çabaları, ancak bireyin kendi ortamının yapısını eşzamanlı olarak değiştirdiğinde bir anlam ifade edebilir. Mesleki faaliyette, iş düzeninde, siyasi ve toplumsal öz-farkındalıkta kişi, kendi sosyo-ekonomik yaşam tarzının yol gösterici değerlerini öyle bir değiştirmelidir : ki, sevme, akıl yürütme ve üretim faaliyetleri dediğimiz ruhsal güçlerini sahiden kullanıp deneyimleyerek geliştirebilsin.

Öz-farkındalık ve öz-gelişim sağlamaya, içsel ve dışsal gerçeklikle dosdoğru örtüşen, kendimize ve çevremizdeki dünyaya dair bir görüş edinmeye yönelik çabalarımız, sosyoloji-ekonomik yaşam tarzımızın özgürleştirilmesiyle bağlantılıdır.

Erich Fromm Sahip Olmak ya da Olmamak kitabında şöyle diyor: “Dünya tasarımı, uygulamalardaki akıldışılıktan ve çelişkili davranmaktan uzaklaşıldığı oranda yücelecek ve gerçeğe yaklaşacaktır.”

Olmaya yönelik adımları bizlerle paylaşan Erich Fromm, Olma Sanatı kitabı, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.

Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.

Sevgiyle okuyunuz…

Bir Cevap Yazın

Please log in using one of these methods to post your comment:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: