
Çocukluktan itibaren toplum bireyin özgürlüğünü ele geçirmeye başlar. Onlar senin bir başkası olmanı isterler, kendin olmanı değil. Kendini değersiz hissetmenin sebebi budur. Bu çok doğal – sen asla bir başkası olamazsın; içten içe kendine ihanet ettiğini hissedersin. İçten içe, her insanın doğal hakkı olan mutluluğu, özsaygıyı, gururu ve varoluşun sana hayatla birlikte sunduğu saygınlığı hissedemezsin.
“Bildiğim en güzel ve rahatlatıcı alanlardan biri “evet”alanıdır, kendimi ve başkalarını kabullendiğim alandır.”
— Osho
Merhaba
Varoluş dinamiktir, statik değil. Asla durağan bir havuz olamaz. Daimi bir sürekliliktir, akıştır. Hiçbir yanıt sabit olamaz ve toplumun seni kandırdığı nokta budur, Toplum sana sabit yanıtlar verir. Sabit yanıtların tek bir iyi tarafı vardır —ve biz bu yüzden onlara tutunuruz—, sana kesinlik, emniyet, güvenlik hissi verirler. Haklı olduğundan emin olabilirsin. Ama yaşam değişmeye devam eder ve senin “doğrun” sabit kalır. Ve sonra tüm yaşamın ıstıraba dönüşür çünkü yanıtların asla sorularla örtüşmez. Sonra tüm yaşamın yuvarlak deliklere kare kalıplar yerleştirmeye çalışmakla geçer — tüm yaşamın boyunca dener durursun ve bu, insanı canından bezdirir. Tek sebebi, senin yaşamın değiştiğini görmemendir.
Gerçekten bilinçli insan yaşamla birlikte değişir.
Ve mucize şudur: Sen kendini kabul ettiğinde, değişim gerçekleşir.
Kendine izin ver. Her şeyi akışına bırak. Yürü ve yürüyerek kendi yolunu aç.
İçimdeki pek çok sesten hangisinin bana yol gösterecek gerçek benlikten geldiğini nasıl öğrenebilirim? Bu sesin bilinçaltından gelmediğinden nasıl emin olabilirim?
Çok basit: Seslerin hiçbiri içsel benlikten gelmez. Tüm sesler zihinden gelir. Tüm sesler kaybolduğunda, içsel benlik sessizce seni belirli bir eyleme, belirli bir yöne doğru götürür.
Gautam Buda’nın öğrencilerinden ayrılırken söylediği son sözlerdi: “Kendine ışık ol.” Ama “Kendine ışık ol” derken bir ışığa dönüşmeyi kastetmedi. Olmak ve dönüşmek arasında büyük bir fark vardır.
Dönüşmek bir süreçtir; olmak ise bir keşif.
İnsan tonumdaki bir ışıktır…
Bir ışığa dönüşmen gerekmez; zaten ışıksın. Ama içeri girmezsin, senin tüm yolculuğun dışarıdadır.
Gerçeklik orda değil, buradadır. Sonra değil, şimdidir. Dışarıda değil, benliğinin en derin merkezindedir. Sadece gözlerini kapat ve içeri bak.
Tüm nesneler kaybolduğunda, geriye görecek hiçbir şey kalmadığında, kendini ilk kez görür, tanırsın. Kendini ilk kez fark edersin.
Bu dönüşmek değildir. Bu olduğunu keşfetmektir. Zihindeki düşüncelerin dış kabuğu bırakılır ve sen çiçeklerini keşfedersin. Kokunu keşfedersin. Bu koku özgürlüktür…
Meditasyon sayesinde insan kendi ışığını keşfeder. Bu ışığa ister ruhun de, ister benlik de, ister Tanrı de, ne dersen de. İnanılmaz güzel, coşkun, sessizdir ama sana ölümün ötesinde bir ebediyet, bir zamansızlık hissi verir.
İnsanlar tek bir yolla mutlu olabilirler : kendileri olurlarsa…
Kendi Tercihlerinizle Yaşamak, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle, okuyunuz…
Bir Cevap Yazın