Agarta ve Şambala haklarında pek az şeyler bilinen ve fakat dünya beşeriyetinin genel tekamül sürecinde pek çok önemli roller oynamış ve halen de oynayan iki büyük İnisiyatik Merkez’dir.
Devre sonu itibariyle, son yüzyıl içinde, belirli bir maksat için, kendini alenileştirmiş, ‘ben kimim, niçin bu dünyadayım ve hizmetim neyedir?’ gibi evrensel soruları kendi kendine sorabilip, bunlara hakiki cevaplar arayanlar için, bu cevapların bir yönünü daha tamamlayabilmeleri adına; varlıklarını, kimliklerini ve misyonlarını ortaya koymuşlardır.
“Mutlak bir Allah’ın, en kuvvetli, en hakikate yakın tarzda anlaşılması ve kabulü bahsinde hiçbir şek ve şüphenin kalmamasıdır. Öyle ki, beşeri dimağlardan yayınlanacak olan tasavvurlar, anlayışlar ve imajlar birbirinin tamamlayıcısı tarzda aynı olmalıdır…”
— SADIKLAR PLANI 07-09-1971
Merhaba
Agarta ve Şambala hakkında pek az şeyler bilinen ve fakat dünya beşeriyetinin genel tekamül sürecinde pek çok ve önemli roller oynamış ve halen de oynayan iki büyük İnsiyatik Merkez’dir.
Devre sonu itibariyle, son yüzyıl içinde, belirli bir maksat için, kendini alenileştirmiş, “ben kimim, niçin bu dünyadayım ve hizmetim neyedir?” gibi evrensel soruları kendi kendilerine sorabilip, bunlara hakiki cevaplar arayanlar için, bu cevapların bir yönünü daha tamamlayabilmeleri adına ; varlıklarını, kimliklerini ve misyonlarını ortaya koymuşlardır.
Kendilerini, bizzat kendi güç ve imkanları ile değiştirenler için, büyük değişim günleri gelmiştir.
Hatırlayın…
Bu devrenin beşeriyeti için vazife, KENDİNİ BİLMEK’tir.
Hatırlayın…
Bilinenden bilinmeyene, görünenden görünmeyene, sayı ve şekilden, tesir ve yöne geçebilenler için, Yeni bir Zaman, Yeni bir Dünya ve Yeni bir İnsan doğacaktır.
Bir “aldanma” ve “oylanma” yeri olan yeryüzünün üzerinizdeki bu etkilerini kaldırabilmek, onu yenebilmek için tek çıkar yol, bütün dinlerin, felsefelerin ve ekollerin özü olan “KENDİNİ BİLMEK”tir.
Kendini bilmek, bilgi ile olur… Çünkü;
“Bilgi esaretin sonu demektir…“
İngiliz sömürge idaresi Hindistan’ın hakimi durumundayken, İngiliz hükümetinin de onayıyla, bazı subaylarıyla birlikte bilimsel bir ilgiden çok, daha ziyade batılı medeniyetlerin edepsiz ve soyguncu tavırlarıyla, Tibet’te araştırmalar yapmış ve böylece hem bu Agarta söylentileri gerçek mi diye bir araştırma yapmak hedefini gütmüş hem de bir takım servetler elde etmeyi düşünmüşlerdir. Ve sonuçta İngiliz subayları, Agarta’nın bir efsane olmadığını hemen öğrenmişlerdi. Her girişimlerinde Agarta’nın varlığı kendini bir kez daha kanıtlamaktaydı; fakar sır da, sır olmaya devam etmekteydi. Mesela Tibet’te bulunan birçok manastırların altlarında yüzlerce km. ye ulaşan tünelleri buluyorlar, fakat araştırmaları bundan öteye bir türlü gidemiyordu.
Agarta 19.yüzyıla kadar kendini gizli tutmuştur. Hiçbir malumat sızmamıştır. Ancak Vedalar’da bazı çok kapalı ifadeler var, fakat bunları da pek kimse anlamadığı için yaklaşık 19. yüzyılın başlarına kadar Agarta Devleti hakkında bilgi yoktur. Ancak Agarta’dan yazılı olarak söz edilmesi izni çıktığında, bu tanıtma görevi Martinist Tarikatı’nın Üstadı Marki Saint Yves d’Alveydre’ye verilmiştir ve bu şahıs “Hint Misyonu” isimli kitabında, batıda ilk kez Agarta’dan ve dünyanın okült yönetiminden söz etmiştir; ve dünyanın kralından da. Ancak Hiyerarşi’nin izin verdiği dozdan fazlasını açığa vurduğu için almış olduğu uyarı neticesinde, kitabını baskıdan çıkar çıkmaz imha etti. Fakat imhadan kurtulan tek bir nüsha Marki’nin ölümünden sonra majisyen Papüs’ün eline geçer ve onun oğlu tarafından yayınlanır. Dolayısıyla bizlerin Agarta hakkındaki bazı bilgileri bu kaynaktan aldığımızı belirtmek istiyorum.
İkinci büyük kaynak, Polonya asıllı Rus Prof. Ferdinand Antony Ossendowski’dir. Ossendowski, Moğol kaynaklarını kullandığı için Agarti olarak telaffuz etmiştir. 1876 doğumlu olan Prof. Ferdinand Antony Ossendowski, 1917 Ekim Devri’nde, Kızıl Ordu’dan kaçarak Yeniçay Ormanları’na, Moğolistan’a ve daha güneye doğru kaçtı ve burada bu kaçış esnasında yaşadığı müthiş serüvenler esnasında Agarta gerçeği ve gizemiyle karşılaştı. Ve Agarta Kralı’nı, Cihan Hakimi olarak ifade etmiştir; kendisi ve bu konudaki bilgilerini “İnsanlar, Hayvanlar ve Tanrılar” isimli kitabında 1924 yılında yayımladı.
Dünya Kralı, Cihan Hakimi, bir mitos veya doğaüstü bir varlık değil, dünyanın gizli kaderinin efendisi olan ve tamamen etten ve kemikten bir şahıstır.
Prof. Ferdinand Antony Ossendowski
Bir diğer araştırmacı Rene Guenon, Agarta konusunu Kabala’daki ve Ezoterik Hıristiyanlık’taki Metatron denen kavramla birleştirmiştir.
Ayrıca bir diğer kaynak gene teozofinin kurucusu Helena Petrowna Blavatsky, Agarta konusunda kitaplarının bir çok yerinde bahsetmiştir.
Tüm bu kitaplardaki açıklamalara rağmen inisiyasyon ve gizlilik hala vardır, çünkü bu, bilginin kendi yapısından kaynaklanmaktadır. Bilgi ancak hak edene gider ve yani herkes layık olduğu muhatap olur. Bu bilginin enerjetik yapısı ile muhatap olan varlığın bilgideki, zamandaki, sevgideki, hayattaki ve enerji yoğunluğu ya da anlayış, kavrayış ve idrak seviyesi ile orantılıdır.
Şimdi kendilerini belli bir program ve icap gereği geri çekmiş olan bu bilgelik üstatlarının, yani Agarta üstatlarının, Kaliyuga’nın veya Demir Çağı’nın yani içinde bulunduğumuz devrenin başlangıcından itibaren inisiyatik bilgilerin, büyük hakikatlerin yitirilişinden itibaren, yer kürenin en gizli bölgelerine çekmiş bulunan bu ruhun prenslerinin, gerçek kralların, beşeriyetin gerçek okült rehberlerinin, bu Kaliyuga dediğimiz devrenin sona erişiyle birlikte, bulundukları ölümsüzler ülkesinden geri dönerek yeryüzüne çıkacakları ve alenen dünya beşeri ile temas edecekleri birçok antik tradisyonlarda bildirilmektedir.
Dünyasal beşeri evrimin ve yeryüzünün gelip geçmiş nice medeniyetlerinin tüm genel evrim safahatlarının ve onların tüm genel bilgilerinin, yaradılışın, ruhun ve tekamülün evrensel bilgilerinin ve her türlü maddesel bilimin kayıtları Agarta’da mevcuttur. Özellikle kadim Mu ve Atlantis’in tüm bilim ve bilgelerinin Dünya planetinin başlangıçtan son anına kadar tüm akaşık kayıtlarının (ki bu kayıtlar her an inceleme olanağına sahiptir Agarta üstatları) tüm bu kayıtların tamamı Agarta’nın kilometrelerce uzunluğundaki kütüphanelerinde- ki milyonlarca kitaptan meydana gelmiştir- mevcuttur. Ve böylece Agarta üstatları dünyamızda yaşanmış olan ve yaşanmakta olan bütün hadiselerin hem kronolojik gerçek akışı, hem iç yüzü, hem bilinen hem de bilinmeyen sebepleri hakkında daima bilgi sahibidirler. Ve böylece, bu devasa bilgi hazineleriyle, doğu tradisyonlarında ifade edildiği gibi bir üniversite, bir sinarşi, üniversitesi, bir evrensel bilim araştırma merkezidir.
Sinarşi, anarşinin zıttına olan bir kavramdır. Tam anlamıyla barışı ifade eden bir kelimedir.
Mu ve Atlantis Medeniyetlerinin kademeli olarak batışları ve özellikle son batışla birlikte ve yeni dünya devresinin genel programı gereği bilgi ve bilgelik giderek kendini geriye çekerken, spiritüel üstatlar ve bir kısım seçilmiş halk Himalayalar’ın altındaki doğal ve yapay yeraltı galerilerine yerleştiler. Ve ilerleyen bin yıllarda Agarta merkezi, Agarta ve Şambala olarak ikiye ayrıldı ve Şambala Gobi bölgesinde dünyanın fizik ortamının ikinci eter katmanına yerleşti.
Bu gericilik ve yetiştiricilik misyonu, Şambala için de söz konusudur. Hem Agarta hem de Şambala dediğimiz iki merkez ve bu merkezlerin yüksek hiyerarşileri ve asıl inisiyeleri dünya dışından gelen ve yeryüzü beşeriyetine çeşitli bilinen ve bilinmeyen kimliklerde rehberlik eden kozmik öğretmenlerdir. Dünya Rab Mekanizması’nın fizik ve eter katmanları üzerindeki iki görev merkezi olarak hizmet veren Agarta ve Şambala merkezleri, beşeriyetin evrim olayında son derece yüksek, önemli ve kutlu işlevleriyle birer ışık ve rahmet merkezleri olan Rabbin fizik dünya üzerindeki adeta iki elidir. Bu ellerin kudret alanında yeryüzünün tüm ülkeleri ve beşeriyetin tümü bulunmaktadır.
Şambala “Dış Ben”i eğiten tesir odağıdır. Eşya bilimini, ruhun bilimine hakim kılmak ister ve bu uğurda ateşle simgelenen fizik enerjileri kullanır. Ve gerektiğinde şiddete de başvurabilir. Her türlü fizik ve kıymet ve güç onların endüklemesi, onların esinlendirme ve onların imajinasyonları sonrasında ortaya çıkar. Günümüzde teknolojiye dayalı, ekonomiyi her şeye üstün kılan -ki bu devrenin özelliğine uygundur- bütün bu çalışmalar Şambala’nın esinlendirmeleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Şambala çalışmalarını Agarta’dan ayırmış ve geleneklere göre de bu iş, İsa’dan önce üç bininci yıllarda olmuştur. Şambala kendine has bir organizasyonu bulunan tesir dağıtıcı bir odaktır.
Şambala Lucifer tarafından kurulmuştur. Lusifer, İskandinavlar’da ODIN diye geçer.
Lusifer şer güçlerin yöneticisi manasına değil; bir polarizasyon meydana getirmek için kuruldu. Belirli bir kutba karşı bunun adeta zıttı olan bir kutbu oluşturuyorlar. Böylece yeryücü evriminde her şeyin karşıtı ile anlaşılması demek olan dualite prensibini ortaya koyuyor ve açığa çıkarıp hayata geçiriyorlar.
Şambala ezoterik kayıtlara göre İ.Ö. 300’li yıllarda teşekkül ettiriliyor. Kur’an da meşhur bir diyalog vardır. Bakara 30/38- Araf 10/27 İblis’in Rab’le olan konuşması.
Şambala’nın birçok prensipleri, Vedalar’da ve Tibet’in Ölüler Kitabı’nda geçer; yani Şambala bilgelerinin majik çalışma temelleri.
Şambala bilgeleri, Kuzey Irklar ile Sarı Irk’ı birleştirmeyi amaçlar ve ancak bundan sonra yeryüzü huzura kavuşacak derler.
Kendisi de kozmogonik bir varlık olan dünyanın, Agarta, sevgi sunumu ile dünyanın kalp çakrasına hitap ederken veya tekabül ederken; Şambala, dünyanın tepe çakrasına tekabül etmektedir. Birisi Tanrı’nın sevgisini yeryüzünde sunup, tezahür ettirirken diğeri Tanrı’nın iradesini yeryüzünde sunup, tezahür ettirmektedir. Yani meseleyi bu şekilde ele alırsak bunların asla birbirinin zıttı olan iki kutup olmadığını anlarız.
Şimdi bir de ışınlar konusu var, kısaca buna da değinelim.
Bilgi ya da logos ya da bilgi enerjisi, sistemimizde yedi büyük ışın ya da yedi büyük enerji tarzından tezahür etmektedir.
Bunların ilk üçü, bu sistemin ana enerjilerini yani, isteği, hizmeti ve aktiviteyi oluştururken, diğer dört enerji daha ikinci derecede konumda kalmaktadır. İşte bu ışınların, bu enerjilerin odaklandıkları asıl astronomik sitemler gerçek astrolojinin konusunu teşkil etmektedir. Eldeki bilgilere göre herkes adeta bu yedi enerji akımına ayarlanmış veya uyumlanmış veya sabitlenmiş durumdadır. Ve bir insanı anlamanın en iyi yolu, o şahsın kişiliğinin hangi ışından tesir aldığını beslediğini bulup çıkarmaktır. Şimdi gene eldeki bilgilere göre, birinci ışının yeryüzündeki insanlara yani ona bağlı olarak çalışmalar gösteren insanlara sunduğu varlıksal yapının okultist, aksiyoner, başlatma iradesine sahip olan; kudreti, gücü, isteği, amacı sunmaktadır. Kaynak olarak yani astrolojik kaynak olarak veya kozmogonik kaynak olarak, Büyük Ayı Takım Yıldızı‘ndan tesir almaktadır.
İkinci Işın, Pleiades Takım Yıldızı veya Ülker Takım Yıldızı dediğimiz hatta bizde Yedi Kandilli Süreyya diye de geçer, bundan esinlenmektedir, bu da yani buna bağlı olan varlıklarda yaşamlarında orjinal görev olarak; sevgiyi, hikmeti, merhameti, birleşme iradesini, inisiyasyonu ve şuur genişlemesini tezahür ettiriyorlar.
Üçüncü ışın dediğimiz ışın, Büyük Köpek Takın Yıldızı‘ndan ve Sirius‘tan esinlenmektedir. Buna bağlı olan varlıklar düşünceyi, zekayı, anlayışı, yaratıcı zekayı, uyum sağlama yeteneğini, majisyen ve evrimleşme isteğini tezahür ettirmektedirler. Üçüncü ışının alt ışınları olarak dördüncü ışında; uyum sağlama iradesi, beşinci ışında; somut bilgi ve bilim, altıncı ışında; idealizm, soyut kavramlar, kendini adama, inanç gücü, sebep olma iradesi ve yedinci ışında da ; grup bilinci, organizasyon, disiplin, kendini ifade etme iradesi, tiyatral ritüelleri insanların karşısında başarıyla sunabilmek ve maji… Tabi burada maji kelimesini büyücülük anlamında değil, olması gereken yönüyle, evrendeki mevcut tesirleri bilinçli, doğru ve İlahi İrade Yasaları yönünde kullanmak anlamında kullandığımızı ifade ediyoruz.
Agarta’dan ve bu 12 Maj Yeşiller Grubu’ndan gelen üç üstat İsa henüz doğmamışken, İsa’ya orjinal görevini bir kez daha hatırlatmışlardı. İsa peygamberin en büyük kavli ve ahdi, doğmadan önceki bilinç halini doğduktan sonrada taşıyacağı yolunda idi. İsa peygamber dünyanın maddesel yapısının veya kozmik yapısının doğumla birlikte yol açtığı unutma sürecini, örtme sürecini, kapatma sürecini kendi gücüyle yenmiş bir varlıktır. İsa peygamberin Kur’an da ana karnındayken ve doğduğu anda insanlarla konuştuğu yazılıdır.
En büyük Maj’lardan birisi de Muhammed peygamberdir. Çok seneler evvel, yani bir peygamber tarzında, orjinal misyonla doğmadan evvel, orjinal bir misyonu ifa etmeden evveli Agarta’dan bu 12 Maj’dan, bu 12 üstattan birisi olarak yaşamıştır. Ve Sirius Kültürü’nü, Mu’dan sonra ikinci kez beşeriyete lütfedilmesi için çok büyük çaba harcamıştır. Aşağı yukarı yeryüzüne ikinci kez verilecek olan Sirius Kültürü’nü Agarta’da bizzat kendisi planlamıştır. Bu kültürün sembolü kara taştır. Yani kara taş kültü olarak devam etmektedir.
Bu arada İslam’da yeşil rengin kutsal olduğu bilinmektedir. İşte bu yeşilin de asıl dayanağı ilk hatıranın Agarta’daki Maj Yeşiller Grubu olduğu ifade edilmektedir.
Dünya’nın Öğretmenleri’nin çağını, Saint Yves, o dönemde (1886) şu tarihlerle belirliyordu:
Hz. Muhammed’in dönemi | 1886’dan | 1264 yıl önce |
Hz. İsa dönemi | 1886’dan | 1886 yıl önce |
Hz. Musa’nın dönemi | 1886’dan | 5647 yıl önce |
Manu’nun dönemi | 1886’dan | 55647 yıl önce |
Paradesa: Dünyanın en eski üniversitesidir…
Agarta’nın asıl misyonu Mu’nun vahye dayalı Siriusyen Bilgileri’ni muhafaza etmek ve bunları nesillerden nesillere aktarmak, öğretmek ve böylece geliştirme misyonunu, Semavi Ana Sirıus’un hükmünü sürdürmektedir. Ve böylece, Agarta yaklaşık elli bin yıldan beri Mu kültürünü, dinini, ahlakını ve bilimini hemen hemen değişik görünümler ve kisveler altında fakat aynı kökene ve hep aynı orjine, aynı ana kültüre bağlı kalarak aynı hakikatleri nakletmiştir.
Agarta ve Şambala her yerde diyebiliriz. Eğer insan yeterli oranda samimi, dürüst, namuslu, idrakli ve bilgili olursa ve bilgece yaşarsa mutlaka bu merkezlerden kendisine gelecek olan tesirlerle kontak kurabilir, her türlü destek ve yardımı alabilir.
O halde Asyalı bilgeler şimdiye dek niçin açık açık bilgilerini vermediler?
55.700 yıldan beri tüm sanat ve bilimlerin hakiki sentezini içeren Kütüphanelere, İlahiliğe saygısı bulunmayanlar giremez.
Agarta’nın muhafaza etmekte olduğu şaşkınlık verici deneyler birikimi arasında ” Beşeri Ayıklanma” ya ilişkin olağanüstü bir dereceye yükselir.
Uykunun yasaları, spiritüel gelişime elverişli olan besin rejimleri, psişik güç, rüyalar, uyutulmuş bedeni bırakarak uyanma tarzı, bütün bunların hepsi etüt edildi, uygulandı ve tanındı Agarta’da.
Fakat zekası, duygusu ve sezgisi hiçbir ödün vermeyen bir dürüstlükte olmadan ve İlahi Bilim’in kontolü olmaksızın Sonsuzluğun Kapıları’nı zorlayarak açmaya çalışanların vay haline!
AGARTA ve ŞAMBALA GİZEMLİ YERALTI ÜLKESİ, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle, okuyunuz…
Bir Cevap Yazın