“Mutlak bir Allah’ın, en kuvvetli, en hakikate yakın tarzda anlaşılması ve kabulü bahsinde hiçbir şey ve şüphenin kalmamasıdır. Öyle ki, beşeri dimağlardan yayınlanacak olan tasavvurlar, anlayışlar ve imajlar birbirinin tamamlayıcısı tarzda aynı olmalıdır…”
Sadıklar Planı 07-09-1971
Merhaba
Agarta ve Şambala hakkında pek az şeyler bilinen ve fakat dünya beşeriyetinin genel tekamül sürecinde pek çok ve önemli roller oynamış ve halen de oynayan iki büyük İnsiyatik Merkez’dir.
Devre sonu itibariyle, son yüzyıl içinde, belirli bir maksat için, kendini alenileştirmiş, “Ben kimim?” “Niçin bu dünyadayım?” ve “Hizmetim neyedir?” gibi evrensel soruları kendi kendilerine sorabilip, bunlara hakiki cevaplar arayanlar için, bu cevapların bir yönünü daha tamamlayabilmeleri adına ; varlıklarını, kimliklerini ve misyonlarını ortaya koymuşlardır.
Kendilerini, bizzat kendi güç ve imkanları ile değiştirenler için, büyük değişim günleri gelmiştir.
Hatırlayın…
Bu devrenin beşeriyeti için vazife, “KENDİNİ BİLMEK”tir.
Hatırlayın…
Bilinenden bilinmeyene, görünenden görünmeyene, sayı ve şekilden, tesir ve yöne geçebilenler için, Yeni bir Zaman, Yeni bir Dünya ve Yeni bir İnsan doğacaktır.
Bir “aldanma” ve “oyalanma” yeri olan yeryüzünün üzerinizdeki bu etkilerini kaldırabilmek, onu yenebilmek için tek çıkar yol, bütün dinlerin, felsefelerin ve ekollerin özü olan “KENDİNİ BİLMEK”tir.
Kendini bilmek, bilgi ile olur… Çünkü; “Bilgi esaretin sonu demektir…“
İngiliz Hükümeti Ve Agarta
İngiliz sömürge idaresi Hindistan’ın hakimi durumundayken, İngiliz hükümetinin de onayıyla, bazı subaylarıyla birlikte bilimsel bir ilgiden çok, daha ziyade batılı medeniyetlerin edepsiz ve soyguncu tavırlarıyla, Tibet’te araştırmalar yapmış ve böylece hem bu Agarta söylentileri gerçek mi diye bir araştırma yapmak hedefini gütmüş hem de bir takım servetler elde etmeyi düşünmüşlerdir. Ve sonuçta İngiliz subayları, Agarta’nın bir efsane olmadığını hemen öğrenmişlerdi. Her girişimlerinde Agarta‘nın varlığı kendini bir kez daha kanıtlamaktaydı; fakat sır da, sır olmaya devam etmekteydi. Mesela Tibet’te bulunan birçok manastırların altlarında yüzlerce km. ye ulaşan tünelleri buluyorlar, fakat araştırmaları bundan öteye bir türlü gidemiyordu.
Vedaların Kapalı İfadeleri: “Ustad Marki Saint Yves d’Alveydre“
Agarta 19.yüzyıla kadar kendini gizli tutmuştur. Hiçbir malumat sızmamıştır. Ancak Vedalar’da bazı çok kapalı ifadeler var, fakat bunları da pek kimse anlamadığı için yaklaşık 19. yüzyılın başlarına kadar Agarta Devleti hakkında bilgi yoktur. Ancak Agarta‘dan yazılı olarak söz edilmesi izni çıktığında, bu tanıtma görevi Martinist Tarikatı‘nın Üstadı Marki Saint Yves d’Alveydre‘ye verilmiştir ve bu şahıs “Hint Misyonu” isimli kitabında, batıda ilk kez Agarta‘dan ve dünyanın okült yönetiminden söz etmiştir; ve dünyanın kralından da. Ancak Hiyerarşi’nin izin verdiği dozdan fazlasını açığa vurduğu için almış olduğu uyarı neticesinde, kitabını baskıdan çıkar çıkmaz imha etti. Fakat imhadan kurtulan tek bir nüsha Marki’nin ölümünden sonra majisyen Papüs’ün eline geçer ve onun oğlu tarafından yayınlanır. Dolayısıyla bizlerin Agarta hakkındaki bazı bilgileri bu kaynaktan aldığımızı belirtmek istiyorum.
“Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılar” : Prof. Ferdinand Antony Ossendowski
İkinci büyük kaynak, Polonya asıllı Rus Prof. Ferdinand Antony Ossendowski’dir. Ossendowski, Moğol kaynaklarını kullandığı için Agarti olarak telaffuz etmiştir. 1876 doğumlu olan Prof. Ferdinand Antony Ossendowski, 1917 Ekim Devri’nde, Kızıl Ordu’dan kaçarak Yeniçay Ormanları’na, Moğolistan’a ve daha güneye doğru kaçtı ve burada bu kaçış esnasında yaşadığı müthiş serüvenler esnasında Agarta gerçeği ve gizemiyle karşılaştı. Ve Agarta Kralı’nı, Cihan Hakimi olarak ifade etmiştir; kendisi ve bu konudaki bilgilerini “Hayvanlar, İnsanlar ve Tanrılar” isimli kitabında 1924 yılında yayımladı.
“Dünya Kralı, Cihan Hakimi, bir mitos veya doğaüstü bir varlık değil, dünyanın gizli kaderinin efendisi olan ve tamamen etten ve kemikten bir şahıstır.” Prof. Ferdinand Antony Ossendowski
“Metatron Dünya Krallığı” : Rene Guenon
Bir diğer araştırmacı Rene Guenon, Agarta konusunu Kabala’daki ve Ezoterik Hıristiyanlık’taki Metatron Dünya Krallığı (Alemin Hükümdarı) denen kavramla birleştirmiştir. Onun amacı, farklı geleneklerdeki “merkez” ve “aracı” figürlerin aynı metafizik hakikatin farklı yüzleri olduğunu göstermektir.
Guénon’un Agarta Yorumu
- Agartha: Guénon’a göre Agarta, “gizli merkez”i temsil eder. Bu merkez, dünyevi bir coğrafyadan çok, kozmik düzenin metafizik kalbidir.
- Bu merkez, tüm geleneksel öğretilerin kaynağı ve “hakiki otorite”nin saklı mekânıdır.
Metatron ile Bağlantı
- Kabala’da Metatron: İlahi Taht’ın önünde duran, Tanrı’nın iradesini dünyaya aktaran başmelek. “Küçük YHVH” olarak da anılır.
- Guénon, Metatron’u ilahi merkez ile insanlık arasındaki aracılık figürü olarak yorumlar.
- Bu aracılık, Agarta’nın “gizli hükümdarı” ya da “Rex Summus” figürüyle paralellik taşır.
Ezoterik Hıristiyanlık Bağlantısı
- Ezoterik Hıristiyanlık’ta Logos ya da Kozmik Mesih kavramı, Tanrı ile yaratılış arasındaki köprü olarak görülür.
- Guénon, Metatron’un işlevini bu Hıristiyan ezoterik anlayışla da eşleştirir: her ikisi de ilahi hakikatin dünyaya inişini sağlayan kozmik aracıdır.
Ortak Payda
- Merkez – Aracı – Hakikat üçlüsü:
- Agarta → Gizli Merkez
- Metatron → İlahi Aracı
- Logos/Mesih → Ezoterik Hıristiyanlık’taki kozmik köprü
- Guénon, bu üçlüyü aynı metafizik hakikatin farklı geleneklerdeki tezahürleri olarak görür.
Neden Önemli?
Guénon’un yaptığı bu eşleştirme, onun “gelenekselci” yaklaşımının tipik bir örneğidir:
- Farklı din ve ezoterik sistemlerdeki sembolleri tek bir “Primordial Tradition” (Kadim Gelenek) altında toplar.
- Böylece Agarta, Metatron ve Logos, aslında aynı kozmik hakikatin farklı dillerdeki ifadeleri haline gelir.
Helena Petrowna Blavatsky
Ayrıca bir diğer kaynak gene teozofinin kurucusu Helena Petrowna Blavatsky, Agarta konusunda kitaplarının bir çok yerinde bahsetmiştir. Onun yazılarında Agarta, Tibet ve Hint geleneklerinden türeyen, gizli bir yeraltı krallığı ve “Bilgelerin Ülkesi” olarak tasvir edilir.
“Tüm bu kitaplardaki açıklamalara rağmen inisiyasyon ve gizlilik hala vardır, çünkü bu, bilginin kendi yapısından kaynaklanmaktadır. Bilgi ancak hak edene gider ve yani herkes layık olduğu muhatap olur. Bu bilginin enerjetik yapısı ile muhatap olan varlığın bilgideki, zamandaki, sevgideki, hayattaki ve enerji yoğunluğu ya da anlayış, kavrayış ve idrak seviyesi ile orantılıdır.” –Helena Petrowna Blavatsky
Blavatsky’nin Agarta’ya Yaklaşımı
- Yeraltı Krallığı: Blavatsky’ye göre Agarta, Şambala başkentli gizli bir uygarlık olarak anlatılır. Bu uygarlık, kadim bilgeliğin ve “gizli ustaların” yaşadığı bir merkezdir.
- Gizli Girişler: Onun metinlerinde Agarta’ya açılan tünel ve galerilerin girişleri, dağların derinliklerinde, okyanusların altında veya uzak bölgelerde saklıdır. Bu gizlilik, sıradan insanların erişimini engellemek için vardır.
- Ezoterik Bağlam: Blavatsky, Agarta’yı yalnızca bir mitolojik yer olarak değil, aynı zamanda okült bilgelik ve kadim geleneklerin merkezi olarak yorumlar. Bu yaklaşım, Teozofinin “gizli kardeşlik” ve “yüksek ustalar” kavramıyla uyumludur.
Teozofi İçindeki Rolü
- Kadim Bilgelik: Blavatsky’nin The Secret Doctrine (Gizli Öğreti) gibi eserlerinde, Agarta ve Şambala, insanlığın kayıp bilgeliğini saklayan merkezler olarak görülür.
- Kolektif Hafıza: Bu anlatılar, Teozofinin “evrensel gelenek” fikrini destekler: farklı kültürlerdeki mitler aslında aynı hakikatin farklı yüzleridir.
- Ezoterik Coğrafya: Agarta, Blavatsky’nin “iç dünya” teorilerinde, fiziksel mekân ile metafizik boyutun birleştiği bir eşik olarak işlev görür.
Şimdi kendilerini belli bir program ve icap gereği geri çekmiş olan bu bilgelik üstatlarının, yani Agarta üstatlarının, Kaliyuga’nın veya Demir Çağı’nın yani içinde bulunduğumuz devrenin başlangıcından itibaren inisiyatik bilgilerin, büyük hakikatlerin yitirilişinden itibaren, yer kürenin en gizli bölgelerine çekmiş bulunan bu ruhun prenslerinin, gerçek kralların, beşeriyetin gerçek okült rehberlerinin, bu Kaliyuga dediğimiz devrenin sona erişiyle birlikte, bulundukları ölümsüzler ülkesinden geri dönerek yeryüzüne çıkacakları ve alenen dünya beşeri ile temas edecekleri birçok antik tradisyonlarda bildirilmektedir.
Dünyasal beşeri evrimin ve yeryüzünün gelip geçmiş nice medeniyetlerinin tüm genel evrim safahatlarının ve onların tüm genel bilgilerinin, yaradılışın, ruhun ve tekamülün evrensel bilgilerinin ve her türlü maddesel bilimin kayıtları Agarta’da mevcuttur. Özellikle kadim Mu ve Atlantis’in tüm bilim ve bilgelerinin Dünya planetinin başlangıçtan son anına kadar tüm akaşık kayıtlarının (ki bu kayıtlar her an inceleme olanağına sahiptir Agarta üstatları) tüm bu kayıtların tamamı Agarta’nın kilometrelerce uzunluğundaki kütüphanelerinde- ki milyonlarca kitaptan meydana gelmiştir- mevcuttur. Ve böylece Agarta üstatları dünyamızda yaşanmış olan ve yaşanmakta olan bütün hadiselerin hem kronolojik gerçek akışı, hem iç yüzü, hem bilinen hem de bilinmeyen sebepleri hakkında daima bilgi sahibidirler. Ve böylece, bu devasa bilgi hazineleriyle, doğu tradisyonlarında ifade edildiği gibi bir üniversite, bir sinarşi, üniversitesi, bir evrensel bilim araştırma merkezidir.
Sinarşi, anarşinin zıttına olan bir kavramdır. Tam anlamıyla barışı ifade eden bir kelimedir.
Mu Ve Atlantis
Mu ve Atlantis Medeniyetlerinin kademeli olarak batışları ve özellikle son batışla birlikte ve yeni dünya devresinin genel programı gereği bilgi ve bilgelik giderek kendini geriye çekerken, spiritüel üstatlar ve bir kısım seçilmiş halk Himalayalar’ın altındaki doğal ve yapay yeraltı galerilerine yerleştiler. Ve ilerleyen bin yıllarda Agarta merkezi, Agarta ve Şambala olarak ikiye ayrıldı ve Şambala Gobi bölgesinde dünyanın fizik ortamının ikinci eter katmanına yerleşti.
Bu gericilik ve yetiştiricilik misyonu, Şambala için de söz konusudur. Hem Agarta hem de Şambala dediğimiz iki merkez ve bu merkezlerin yüksek hiyerarşileri ve asıl inisiyeleri dünya dışından gelen ve yeryüzü beşeriyetine çeşitli bilinen ve bilinmeyen kimliklerde rehberlik eden kozmik öğretmenlerdir. Dünya Rab Mekanizması’nın fizik ve eter katmanları üzerindeki iki görev merkezi olarak hizmet veren Agarta ve Şambala merkezleri, beşeriyetin evrim olayında son derece yüksek, önemli ve kutlu işlevleriyle birer ışık ve rahmet merkezleri olan Rabbin fizik dünya üzerindeki adeta iki elidir. Bu ellerin kudret alanında yeryüzünün tüm ülkeleri ve beşeriyetin tümü bulunmaktadır.
Şambala “Dış Ben”i eğiten tesir
Şambala “Dış Ben”i eğiten tesir odağıdır. Eşya bilimini, ruhun bilimine hakim kılmak ister ve bu uğurda ateşle simgelenen fizik enerjileri kullanır. Ve gerektiğinde şiddete de başvurabilir. Her türlü fizik ve kıymet ve güç onların endüklemesi, onların esinlendirme ve onların imajinasyonları sonrasında ortaya çıkar. Günümüzde teknolojiye dayalı, ekonomiyi her şeye üstün kılan -ki bu devrenin özelliğine uygundur- bütün bu çalışmalar Şambala’nın esinlendirmeleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Şambala çalışmalarını Agarta’dan ayırmış ve geleneklere göre de bu iş, İsa’dan önce üç bininci yıllarda olmuştur. Şambala kendine has bir organizasyonu bulunan tesir dağıtıcı bir odaktır.
Şambala Lucifer
Şambala Lucifer tarafından kurulmuştur. Lusifer, İskandinavlar’da ODIN diye geçer.
Lusifer şer güçlerin yöneticisi manasına değil; bir polarizasyon meydana getirmek için kuruldu. Belirli bir kutba karşı bunun adeta zıttı olan bir kutbu oluşturuyorlar. Böylece yeryüzü evriminde her şeyin karşıtı ile anlaşılması demek olan dualite prensibini ortaya koyuyor ve açığa çıkarıp hayata geçiriyorlar.
Bakara 30/38- Araf 10/27 İblis’in Rab’le olan konuşması
Şambala ezoterik kayıtlara göre İ.Ö. 300’li yıllarda teşekkül ettiriliyor. Kur’an da meşhur bir diyalog vardır. Bakara 30/38- Araf 10/27 İblis’in Rab’le olan konuşması. Kur’an’daki diyaloglar (Bakara 30–38, A‘raf 10–27) ise insanın yaratılışı, meleklere secde emri ve İblis’in isyanı üzerinden bilginin, otoritenin ve sınavın metafizik boyutunu ortaya koyar.
Bakara 30/38
30- Bir zamanlar Rabb’in meleklere: “”Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım”” demişti. (Melekler): “A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz” dediler. (Rabb’in): “Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” dedi.
31- Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti, sonra onları meleklere gösterip: “Haydi davanızda sadıksanız bana şunları isimleriyle haber verin.” dedi.
32- Dediler ki: “Yücesin sen (ya Rab!). Bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Şüphesiz sen bilensin, hakîmsin”.
33- (Allah): “Ey Âdem, bunlara onları isimleriyle haber ver.” dedi. Bu emir üzerine Âdem onlara isimleriyle onları haber verince, (Allah): “Ben size, ben göklerin ve yerin gayblarını bilirim, sizin açıkladığınızı da, içinizde gizlediğinizi de bilirim” dememiş miydim?” dedi.
34- Ve o zaman meleklere: “”Âdem’e secde edin!”” dedik, hemen secde ettiler. Yalnız İblis dayattı, kibrine yediremedi, inkârcılardan oldu.
35- Dedik ki: “Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ikiniz de ondan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, fakat şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.”
36- Bunun üzerine şeytan onları(n ayağını) oradan kaydırdı, içinde bulundukları (cennet yurdu)ndan çıkardı. Biz de: “Birbirinize düşman olarak inin, orada belirli bir vakte kadar sizin için bir karar yeri ve bir nasib vardır.” dedik.
37- Derken Âdem Rabb’ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tevbe etti. O da) tevbesini kabul etti. Muhakkak O, tevbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.
38- Onlara dedik ki: “Hepiniz oradan inin. Size benim tarafımdan bir hidayet rehberi geldiğinde, kim o hidayetçimin izinde giderse, onlar için hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.”
Araf 10/27
10-Doğrusu sizi yeryüzüne yerleştirdik ve orada size geçim vasıtaları verdik. Ne kadar da az şükrediyorsunuz!
11-Andolsun sizi yarattık; sonra size şekil verdik; sonra da meleklere, “Âdem’e secde edin” diye emrettik. İblîs’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenler arasında yer almadı.
12-Allah buyurdu: “Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?” (İblîs), “Ben ondan daha üstünüm; çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” dedi.
13-Allah, “Öyle ise in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık! Artık sen aşağılıklardansın!” buyurdu.
14- İblîs, “Bana insanların yeniden diriltilecekleri güne kadar mühlet ver” dedi.
15-Allah, “Haydi, sen mühlet verilenlerdensin” buyurdu.
16-İblîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene karşılık, ant içerim ki, ben de onları saptırmak için senin doğru yolunun üstüne oturacağım.
17-Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın.”
18-Allah buyurdu: “Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! Andolsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi cehenneme dolduracağım!”
19-(Buyuruldu ki:) “Ey Âdem! Sen ve eşin cennette yerleşip dilediklerinizden yiyin. Ancak şu ağaca yaklaşmayın! Sonra zalimlerden olursunuz.”
20-Derken şeytan, kapalı olan avret yerlerini birbirine göstermek için onlara fısıldayıp kafalarını karıştırdı ve “Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz veya ebedî yaşayanlardan olursunuz diye yasakladı” dedi.
21-Onlara, “Ben gerçekten sizin iyiliğinizi isteyenlerdenim” diye de yemin etti.
22-Böylece ikisini de ayartmış oldu. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri onlara, “Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylemedim mi?” diye seslendi.
23-Dediler ki: “Ey rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz!”
24-Allah, “Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır” buyurdu;
25-Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan diriltilip çıkarılacaksınız” dedi.
26-Ey Âdem oğulları! Size mahrem yerlerinizi örtecek giysi, süsleneceğiniz elbise yarattık. Takvâ elbisesi, işte o daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın âyetlerindendir. Umulur ki düşünüp öğüt alırlar.
27-Ey Âdemoğulları! Şeytan, anne babanızı ayıp yerlerini birbirine göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de aldatmasın. Çünkü o ve yandaşları, sizin onları göremeyeceğiniz yerden sizi görürler. Şüphesiz biz şeytanları inanmayanların yoldaşları yaptık.
Şambala’nın birçok prensipleri, Vedalar’da ve Tibet’in Ölüler Kitabı‘nda geçer; yani Şambala bilgelerinin majik çalışma temelleri.
Şambala bilgeleri, Kuzey Irklar ile Sarı Irk’ı birleştirmeyi amaçlar ve ancak bundan sonra yeryüzü huzura kavuşacak derler.
Kendisi de kozmogonik bir varlık olan dünyanın, Agarta, sevgi sunumu ile dünyanın kalp çakrasına hitap ederken veya tekabül ederken; Şambala, dünyanın tepe çakrasına tekabül etmektedir. Birisi Tanrı’nın sevgisini yeryüzünde sunup, tezahür ettirirken diğeri Tanrı’nın iradesini yeryüzünde sunup, tezahür ettirmektedir. Yani meseleyi bu şekilde ele alırsak bunların asla birbirinin zıttı olan iki kutup olmadığını anlarız.
Şimdi bir de ışınlar konusu var, kısaca buna da değinelim.
Bilgi Ya Da Logos 7 Büyük Işın
Bilgi ya da logos ya da bilgi enerjisi, sistemimizde yedi büyük ışın ya da yedi büyük enerji tarzından tezahür etmektedir.
Bunların ilk üçü, bu sistemin ana enerjilerini yani, isteği, hizmeti ve aktiviteyi oluştururken, diğer dört enerji daha ikinci derecede konumda kalmaktadır. İşte bu ışınların, bu enerjilerin odaklandıkları asıl astronomik sitemler gerçek astrolojinin konusunu teşkil etmektedir. Eldeki bilgilere göre herkes adeta bu yedi enerji akımına ayarlanmış veya uyumlanmış veya sabitlenmiş durumdadır. Ve bir insanı anlamanın en iyi yolu, o şahsın kişiliğinin hangi ışından tesir aldığını beslediğini bulup çıkarmaktır. Şimdi gene eldeki bilgilere göre:
- İrade / Kudret (Will)→ Işının yeryüzündeki insanlara yani ona bağlı olarak çalışmalar gösteren insanlara sunduğu varlıksal yapının okultist, aksiyoner, başlatma iradesine sahip olan; kudreti, gücü, isteği, amacı sunmaktadır. Kaynak olarak yani astrolojik kaynak olarak veya kozmogonik kaynak olarak, Büyük Ayı Takım Yıldızı‘ndan tesir almaktadır.
- Sevgi / Hikmet (Love-Wisdom)→ Işın, Pleiades Takım Yıldızı veya Ülker Takım Yıldızı dediğimiz hatta bizde Yedi Kandilli Süreyya diye de geçer, bundan esinlenmektedir, bu da yani buna bağlı olan varlıklarda yaşamlarında orjinal görev olarak; sevgiyi, hikmeti, merhameti, birleşme iradesini, inisiyasyonu ve şuur genişlemesini tezahür ettiriyorlar.
- Zeka / Aktivite (Intelligence)→ Işın dediğimiz ışın, Büyük Köpek Takın Yıldızı‘ndan ve Sirius‘tan esinlenmektedir. Buna bağlı olan varlıklar düşünceyi, zekayı, anlayışı, yaratıcı zekayı, uyum sağlama yeteneğini, majisyen ve evrimleşme isteğini tezahür ettirmektedirler. Üçüncü ışının alt ışınları olarak
- Uyum / Güzellik / Sanat→ Işında; uyum sağlama iradesi,
- Bilim / Somut Bilgi→ Işında; somut bilgi ve bilim,
- Adanmışlık / İdealizm→ Işında; idealizm, soyut kavramlar, kendini adama, inanç gücü, sebep olma iradesi
- Düzen / Ritüel / Organizasyon→ Işında da ; grup bilinci, organizasyon, disiplin, kendini ifade etme iradesi, tiyatral ritüelleri insanların karşısında başarıyla sunabilmek ve maji… Tabi burada maji kelimesini büyücülük anlamında değil, olması gereken yönüyle, evrendeki mevcut tesirleri bilinçli, doğru ve İlahi İrade Yasaları yönünde kullanmak anlamında kullandığımızı ifade ediyoruz.
Yazarın Notu
Bir gün sosyal medyada Erhan Kolbaşı ile yaptığım bir paylaşımda, bana yönelen insanların mesajlarının çoğu Pleiades (Ülker / Yedi Kandilli Süreyya) Takım Yıldızı ile ilgiliydi. O anda yalnızca bir tesadüf gibi görünse de, farkındalığım arttıkça bu mesajların –görsel ya da yazılı– anlamlarının idrakımda farklı boyutlar kazandığını gördüm. Bu deneyim, ışınların yalnızca kozmik bir öğreti değil, aynı zamanda kişisel yolculukta da yankı bulan canlı bir enerji olduğunu bana hatırlattı.
12 Maj Yeşiller Grubu
12 Maj Grubu: Ezoterik kaynaklarda, kozmik ışınların ve enerjilerin insanlık üzerindeki tezahürünü yöneten 12 majör grup olarak tasvir edilir. Bunlar, farklı renklerle ve enerjilerle sembolize edilir.
Yeşiller Grubu: Yeşil renk, genellikle şifa, uyum, kalp merkezi ve sevgi enerjisi ile ilişkilendirilir. Bu grup, insanlık için şifa ve dengeyi temsil eder.
Hz. İsa ile bağlantı→ Agarta’dan ve bu 12 Maj Yeşiller Grubu‘ndan gelen üç üstat İsa henüz doğmamışken, İsa’ya orijinal görevini bir kez daha hatırlatmışlardı. İsa peygamberin en büyük kavli ve ahdi, doğmadan önceki bilinç halini doğduktan sonrada taşıyacağı yolunda idi. İsa peygamber dünyanın maddesel yapısının veya kozmik yapısının doğumla birlikte yol açtığı unutma sürecini, örtme sürecini, kapatma sürecini kendi gücüyle yenmiş bir varlıktır. İsa peygamberin Kur’an da ana karnındayken ve doğduğu anda insanlarla konuştuğu yazılıdır.
Hz. Muhammed ile bağlantı→ En büyük Maj’lardan birisi de Muhammed peygamberdir. Çok seneler evvel, yani bir peygamber tarzında, orjinal misyonla doğmadan evvel, orjinal bir misyonu ifa etmeden evveli Agarta’dan bu 12 Maj’dan, bu 12 üstattan birisi olarak yaşamıştır. Ve Sirius Kültürü’nü, Mu’dan sonra ikinci kez beşeriyete lütfedilmesi için çok büyük çaba harcamıştır. Aşağı yukarı yeryüzüne ikinci kez verilecek olan Sirius Kültürü’nü Agarta’da bizzat kendisi planlamıştır. Bu kültürün sembolü kara taştır. Yani kara taş kültü olarak devam etmektedir.
Bu arada İslam’da yeşil rengin kutsal olduğu bilinmektedir. İşte bu yeşilin de asıl dayanağı ilk hatıranın Agarta’daki Maj Yeşiller Grubu olduğu ifade edilmektedir.
Saint-Yves’in “Dünya Öğretmenleri” Kronolojisi (1886)
| Öğretmen | Dönem (1886’dan önce) |
|---|---|
| Hz. Muhammed | 1264 yıl önce |
| Hz. İsa | 1886 yıl önce |
| Hz. Musa | 5647 yıl önce |
| Manu | 55.647 yıl önce |
Agarta’nın asıl misyonu Mu’nun vahye dayalı Siriusyen Bilgileri’ni muhafaza etmek ve bunları nesillerden nesillere aktarmak, öğretmek ve böylece geliştirme misyonunu, Semavi Ana Sirıus’un hükmünü sürdürmektedir. Ve böylece, Agarta yaklaşık elli bin yıldan beri Mu kültürünü, dinini, ahlakını ve bilimini hemen hemen değişik görünümler ve kisveler altında fakat aynı kökene ve hep aynı orjine, aynı ana kültüre bağlı kalarak aynı hakikatleri nakletmiştir.
Agarta ve Şambala her yerde diyebiliriz. Eğer insan yeterli oranda samimi, dürüst, namuslu, idrakli ve bilgili olursa ve bilgece yaşarsa mutlaka bu merkezlerden kendisine gelecek olan tesirlerle kontak kurabilir, her türlü destek ve yardımı alabilir.
- O halde Asyalı bilgeler şimdiye dek niçin açık açık bilgilerini vermediler?
“55.700 yıldan beri tüm sanat ve bilimlerin hakiki sentezini içeren Kütüphanelere, İlahiliğe saygısı bulunmayanlar giremez.”
Agarta’nın muhafaza etmekte olduğu şaşkınlık verici deneyler birikimi arasında “Beşeri Ayıklanma” ya ilişkin olağanüstü bir dereceye yükselir.
Uykunun yasaları, spiritüel gelişime elverişli olan besin rejimleri, psişik güç, rüyalar, uyutulmuş bedeni bırakarak uyanma tarzı, bütün bunların hepsi etüt edildi, uygulandı ve tanındı Agarta’da.
Fakat zekası, duygusu ve sezgisi hiçbir ödün vermeyen bir dürüstlükte olmadan ve İlahi Bilim’in kontrolü olmaksızın Sonsuzluğun Kapıları’nı zorlayarak açmaya çalışanların vay haline!
Agarta ve Şambala Gizemli Yeraltı Ülkesi,okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Ali Cahit Cümbüşel’in Agarta ve Şambala Gizemli Yeraltı Ülkesi adlı eseri, günümüzde özellikle insanlığın kolektif tekâmül süreci, ezoterik merkezlerin rolü ve bireysel farkındalık arayışı açısından önemlidir. Kitap, Agarta ve Şambala’yı yalnızca mitolojik yeraltı ülkeleri olarak değil, aynı zamanda inisiyatik merkezler ve hakikatin saklı kaynakları olarak yorumlar; bu da modern insanın “ben kimim, niçin buradayım, hizmetim nedir?” sorularına metafizik bir bağlam kazandırır
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Ezoterik Merkezlerin Güncelliği
- Kitap, Agarta ve Şambala’yı “dünya beşeriyetinin tekâmül sürecinde rol oynayan iki büyük inisiyatik merkez” olarak tanımlar.
- Bu merkezler, günümüzde de insanlığın kolektif bilinç dönüşümünde birer sembolik rehber işlevi görür.
- Bireysel Farkındalık ve Evrensel Sorular
- Eser, özellikle şu sorulara yönelir: “Ben kimim? Niçin bu dünyadayım? Hizmetim nedir?”
- Bu sorular, günümüz insanının kimlik, anlam ve yön arayışına doğrudan hitap eder.
- Bilgi ve Gizlilik Yasası
- Cümbüşel, ezoterik bilginin doğası gereği gizli tutulduğunu, ancak hak edenlere açıldığını vurgular.
- Bu yaklaşım, modern çağda “bilgiye erişim bolluğu” içinde ayıklama, derinleşme ve hakiki bilgiye yönelme ihtiyacını hatırlatır.
- Kolektif Ajans ve İnsanlığın Geleceği
- Kitap, Agarta ve Şambala’yı yalnızca geçmişin mitleri değil, geleceğin kolektif ajansını kuran merkezler olarak ele alır.
- Bu, günümüzde ekolojik krizler, teknolojik dönüşümler ve toplumsal parçalanmalar karşısında birleşme iradesi ve ortak bilinç ihtiyacını sembolize eder.
- Ezoterik Öğreti ile Modern Arayışın Köprüsü
- Eser, Doğu’nun ezoterik mirası ile Batı’nın modern sorgulamalarını birleştirir.
- Böylece hem geleneksel öğretilere hem de çağdaş spiritüel arayışlara köprü kurar.
Ali Cahit Cümbüşel
Ali Cahit Cümbüşel’in yaşamına dair ayrıntılı biyografik veriler sınırlıdır. Ancak yazılarından ve eserlerinden anlaşıldığı üzere, genç yaşlarından itibaren ezoterik öğretiler, metafizik araştırmalar ve kadim uygarlıkların sırları üzerine yoğunlaşmıştır.
Onun düşünce dünyası, hem Doğu’nun ezoterik mirası (Agarta, Şambala, Tibet geleneği) hem de Batı’nın okült ve teozofik akımları ile beslenmiştir.
Edebi ve Ezoterik Çalışmaları
- En bilinen eseri: Agarta ve Şambala: Gizemli Yeraltı Ülkesi.
- Bu kitapta, Agarta ve Şambala’nın yalnızca mitolojik yeraltı krallıkları değil, aynı zamanda inisiyatik merkezler ve hakikatin saklı kaynakları olduğunu vurgular.
- İnsanlığın kolektif tekâmül sürecinde bu merkezlerin rolünü tartışır.
- Eserlerinde sıkça şu temalara yer verir:
- İnisiyasyon ve gizlilik yasası
- Bilginin enerjetik yapısı
- Kadim uygarlıkların mirası
- Kolektif ajans ve insanlığın geleceği
Düşünsel Katkısı:
- Cümbüşel, Türkiye’de ezoterik literatüre yerli bir ses kazandırmıştır.
- Onun yaklaşımı, Batı’daki René Guénon veya Helena Blavatsky gibi isimlerin yorumlarını yerel kültürel bağlamla buluşturur.
- Bu sayede, Agarta ve Şambala gibi kavramlar yalnızca yabancı bir mitoloji değil, aynı zamanda Türk okuru için anlamlı bir metafizik harita haline gelir.
Günümüzdeki Önemi:
- Cümbüşel’in çalışmaları, modern çağda kimlik, anlam ve hizmet arayışı yaşayan bireylere metafizik bir perspektif sunar.
- Onun eserleri, özellikle kolektif bilinç, ezoterik merkezler ve hakiki bilgiye erişim konularında güncel bir rehber olarak okunabilir.
Ali Cahit Cümbüşel, Türkiye’de ezoterik literatüre özgün katkılar sunan bir yazardır. Onun biyografisi, eserleriyle birlikte düşünüldüğünde, modern insanın metafizik arayışına açılmış bir kapı olarak değerlendirilebilir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle, okuyunuz…



Yorum bırakın