“Kendini Bilmek, yani hakiki şifa, bilgi ile olur…
-Sadıklar Planı
Çünkü ; Gökyüzündeki ve yeryüzündeki en büyük şifacı, bilgi enerjisidir…”
Merhaba
“Sadıklar Planı Tebliğleri” adlı eseri ilk derleyen kişi, bu ruhsal tebliğlerin medyumu olan Üstat Ergün Arıkdal’dır. 1959’da başlayan ve 1974’e kadar süren celseler boyunca alınan bu yüksek bilinçli mesajlar, Arıkdal tarafından özenle derlenmiş ve daha sonra Ruh ve Madde Yayınları tarafından kitaplaştırılmıştır.
“Bir bilgi her ne neviden olursa olsun beşerin iç yapısını, zihniyetini, ahlak seviyesini, Allah’a hizmet etmek arzusu ile doldurmuyorsa, o bilgi yanlış, o bilgi hiç olmazsa kısır bilgidir. Allah’a hizmet arzusu, şuurun berraklığı ve vicdanın nezaheti ile tebarüz eder.”
İlginç bir detay:1959–1961 yılları arasındaki İlk dönem celselerine ait bazı tebliğler, ruhsal makamın isteğiyle imha edilmiştir. Ancak 1961–1974 yılları arasında alınan ikinci bölüm, günümüze ulaşan ve yayımlanan kısmı oluşturur. 1959 yılı sonrası ile 22 Eylül 1961 öncesinde yapılan tüm celseler, doğrudan Plân’ın talimatı ile yakılarak imha edilmiştir ve bugün bu kısımlar mevcut değildir. Günümüze ulaşan celseler 22 Eylül 1961 tarihi itibariyle başlayan celselerdir.
22 Eylül 1961: Işığın Başlangıcı
Sadıklar Planı’nın insanlığa sunduğu ruhsal bilgi, ilk adımını 1959’da atsa da, esas anlamını 22 Eylül 1961’de başlayan celselerle buldu. Bu tarihten önceki tüm mesajlar, ruhsal makamın iradesiyle imha edilerek insan bilincinin olgunlaşmasını bekledi. Çünkü hakikat, yalnızca hazır olana görünür. Bugün elimizde olan tebliğler, bir çağrıdır: Bilgiyle değil, idrakle yücelen bir yolda, ışığın izinde yürümek isteyenlere…
Sadıklar Plânı Tebliğleri giriş celsesi dâhil toplam 160 celseden ibaret olup, tebligat, 1 Mart 1974 tarihli son celsede Plân’ın isteği ile son bulmuştur ve günümüzde de artık devam etmemektedir. Bu tarihten sonra, aynı medyum aracılığıyla iki farklı tebligat daha alınmıştır ancak bu tebliğler Sadıklar Plânı Tebliğleri ile bağlantılı değildir.
Kitaptaki metinler, celselerin orijinal tapajlarını içermektedir. Orijinal metinler de koruma altındadır. Bu kitap bir derleme veya düzenleme değildir. Celseler olduğu gibi yayınlanmıştır. Bu baskısı da dâhil olmak üzere, Sadıklar Plân Tebliğleri, hiçbir zaman düzenlenerek veya yorumlanarak yayınlanmamıştır. Yorum ve kavrayış okuyucunun sentezine ve sezgisine bırakılmıştır.
Sadıklar Plânı Tebliğlerinin aktarılması sırasında geçen yaklaşık 15 yıl boyunca hazirun kadrosunun 3 kez değiştiği bilinmektedir. Bu durum celselerdeki sorulardan da bir miktar anlaşılabilir. Celseler, her aşamasında yoğun ve yüksek tesir içeren bilgiler içermektedir. Bilgiler, hazirunun durumuna da bağlı olarak bir miktar benzetim ancak çok daha fazla açık ve doğrudan bilgi aktarımı şeklinde devam etmiştir.
Bu çok önemli tebligatın günümüz okuyucusu ve gelecek nesiller tarafından anlaşılabilmesi için, tebligatın içinde şu anda Türkçede kullanılmayan bazı kelimelerin, güncel karşılıkları ile değiştirilmesi gerekmiştir. Ancak buna rağmen, tebligatın ve içerdiği bilginin temel özelliklerini taşıyan birtakım kelimeler özellikle Türkçeleştirilmemiştir. Bu sözcükler, tekâmülcü ruhçuluk terminolojisinin orijinal kelimeleri olup, bunların anlamları, sadece kelimenin ilk geçtiği celsede dipnot olarak verilmiştir. Okuyucu ilk dipnotu unutursa, ilerleyen celselerde bir kelimenin karşılığını aradığında kitabın sonunda bulunan dipnot indeksinden veya genişletilerek güncelleştirilmiş sözlükten bulabilir.
Sadıklar Planı Tebliğleri, günümüz insanlığına, içinde bulunduğu derin teşevvüş halinden kurtulabilmesi için sunulmuş çok yönlü, çok boyutlu, dünya beşerine bu zaman ve mekan şartlarında nasip olmuş, evrensel nitelikli yüce bir bilgi külliyatıdır. Ne mutlu kıymetini anlayabilenlere…
“Evreninizin içinde her olay ve sınav vasatı, kademeli bir sistem dâhilinde yönetilir. Bu yönetilme, her şeyden en üst derecede faydalanmak ve her şeye en üst derecede özgürlük vermek yoluyla gerçekleşir. Evrende hiç boş bir yer yoktur, Ya zaten kendisi yerleşiktir veya sonradan iskân edilmiştir. Şüphesiz, Kâdir-i Mutlak’ın sonsuz bilgisi, tekâmül basamaklarını çeşitli plânlara ayırmış, bunları bedenli ve bedensizler olarak ayırt etmeden; sadece tekâmül süreçleri ile birbirinden ayrı tutmuştur. Sizin üstün bir realite olarak gördüğünüz bir realiteyi kendiliğinden yaşayan varlıklar olabildiği gibi, hayal edemeyeceğiniz realiteleri de bir hal olarak yaşayan varlıklar vardır.”
Celse 135 | 23.10.1970– Memleketinizin Kaderi
Memleketiniz, bugün içinde bulunduğu şaftların çok daha ağırlarıyla karşılaşacaktır:
Bunu hâk etmiştir. İki bakımdan hak etmiştir: Birincisi; kendilerine, yani size, Ruhsal Mekanizma’nın sunmuş olduğu, vermiş olduğu pek çok değişik imkânlar, genellikle heba edilmiş, kısmen de kullanılmaz hâle getirilmiştir. Yani otomatizmayı, idraksizliği ve vizyonsuzluğu benimsemiş, şartlı olarak yaşamayı kabul etmişsinizdir. Bu bakımdan, sizin, içinde bulunduğunuz seviyenin üzerinde bir plâna ulaşmanız için, bütün ağırlıklarınızın terki, bütün karanlık şuurunuzun aydınlığa kavuşması, küflenmiş ve köhne hâle gelmiş bilgi ve düşüncelerinizin düzeltilmesi ve nihayet bir türlü kullanmak imkânını bulamadığınız vicdan ölçülerinizin ortaya çıkması zorunlu olmuştur. Bu zorunluluk, memleketinizin bu devre içerisinde oynayacağı rol ile ilgilidir. Görülüyor ki hem oynayacağı rol bakımından hem de bireylerinizin teker teker otomatik yaşayışları bakımından, her iki bakımdan da ağır şartlara, sert sınavlara ihtiyacınız vardır.
Medyumunuz zamanında bir rüyadan bilgi almıştı. O rüya kendisi üzerinde derin ve sert bir çizgi çizmişti, O rüyanın ana teması, zaman zaman çözülür gibi olmuşsa da bugüne kadar ne kendisi ne de etrafı tarafından tam anlaşılamamıştır. Bugün şunu ifade edelim ki, görmüş olduğu rüyada tamamen hissetmiş olduğu ağır atmosfer, insanların sefaleti, insanların şuursuzluğu, İnsanların çaresizliği’ birkaç zaman sonra yeryüzünde meydana gelecek olan durumun özeti idi.
Kutsal metinlerinizi incelediğinizde görmüşsünüzdür ki, milletlerin şuurlanması ve vicdan ölçüleri ile hareket etmesi için, kendilerine peşin olarak yapılan yardımlar, genellikle pek az insan tarafından, yani liyakatini kendiliğinden geliştirmiş olanlar tarafından benimsenmiş ve uygulanmıştır. Ve büyük kısmı, çok büyük kısmı ise, şiddetli baskı, zorlanma, kısaca ıstıraplar içerisinde bırakılmıştır.
Şimdi burada, bu konunun açıklığa kavuşturulması gerekli: Ruhsal İdare Mekanizması, sizin Rabbiniz, hepimizin mürşidi bu Mekanizma, size ıstırabı doğrudan doğruya mı uygulamaktadır? Hayır. Mekanizma, tabiat kuvvetlerini harekete geçirmektedir. Dikkat ediniz; tabiat kanunlarını, kozmik kanunları harekete geçirmektedir.
Celse : 146 | 7.5.1971– Birleşik İnsanlık Realitesi
Birleşik İnsanlık Realitesi‘nden bahsedilir. Böyle bir realitenin oluşması elbette ki o kadar kolay bir şey değildir.
- Spiritüel bilgilerin herkes tarafından uygulanmasıyla ortaya çıkacak bir realitedir.
- İçinde Allah’ın birliği, fedakârlık, tolerans, sevgi, yardımlaşma tomurcuklarının bulunduğu bir konunun üzerinde fikir birliğine varmaya Birleşik İnsanlık Realitesi denir.
- İnsanlar, dinlere ait realitelerin uygulaması içinde tekâmüllerini sürdürerek; şeriat, sevgi, akıl, vicdan realitelerine ve bunların doğal sonucu olarak spiritüalist realiteye ulaşmıştır. Spiritüalizma, İlâhî İrade Kanunları’na uygun davranışların insan için esas olduğunu tespit etmiş, dolayısıyla bu kanunların belirlenmesine ve tanımlanmasına çalışmıştır. İnsanların, enkarnasyonları bu bilgiler içerisinde idrak etmeleri(nin) sonucu olarak, insanlık için yeni bir realite olan Birleşik İnsanlık Realitesi söz konusu olacaktır. Söz konusu realiteye ulaşmış diğer plânetlerdeki insanların da birleşmesiyle, bu realitenin sınırları kâinat içinde daha kapsamlı olarak yayılmış olacaktır.
- Aynı hakikati idrak eden insanların realitelerinin meydana getirdiği realiteler dizisinin oluşturduğu bir zinciri, Birleşik İnsanlık Realitesi olarak düşünmekteyim. Bugünkü insanların birleşik realitesi olarak, dünya okulunun açıklamak istediği hakikatleri odak olarak kabul eden realiteler zincirini kabul ediyorum. Bu, genel bir uyanış ile çok belirgin olarak ortaya çıkacak realiteler dizisi olabilir.
- Birleşik İnsanlık Realitesi hakkında: Hayatı şuurlandırarak, Kâdir-i Mutlak Olan Allah’ın varlığını hissetmek durumunda olan vicdan ile idrak edip; aydınlanan, genişleyen şuuru ile enerjisini, İlâhî Murad yolunda yüksek enerji imkânlarıyla bağlantılı kılmaktır.
- Birleşik İnsanlık Realitesi; idrakli olmakla, fedakârca davranmakla, bunlara benzer yetenekler edinmekle hiçbir zaman ortaya çıkamaz. Çıksa dahi, tekrar değişecek bir hayalden ibarettir. Dünya kuruldu kurulalı insanları bu gibi melekelerin sahibi yapmak ve aynı amaçlarla birleştirmek için, özellikle dinlerle ve son zamanlarda spiritüalizm ile çok çaba sarf edilmiş ve edilmektedir. Fakat hepsi de yanlış bir yol uygulamakta olduğundan, (bu şekilde) hiçbir zaman Birleşik İnsanlık Realitesi oluşamayacaktır. Çünkü öz yerine, özün tezahürleriyle uğraşılmaktadır. Yani varlığın ana kaynağıyla meşgul olup, öncelikle kendimizin ne olduğunu öğrenir, onunla yakınlık kurarsak ; oradaki enerjiyle, istenilen bütün yüksek yetenekler de varlığın malı olacaktır. Bu şekildeki varlıkların ortak realiteleri; özlenen, hiçbir değişmeyen Birleşik İnsanlığı ortaya çıkaracaktır.
Birleşik İnsanlık Realitesi en belirgin özellikleri
- Mutlak bir Allah’ın en kuvvetli, en hakikate yakın şekilde, anlaşılması, kabulü konusunda hiçbir kuşku ve şüphenin kalmamasıdır. Öyle ki, beşeri zihinlerden yayılacak olan tasavvurlar, anlayışlar, imajlar, tamamlayıcı şekilde aynıdır.
- Varlıkların hepsi(nin), kendileriyle evren arasındaki bağları açıkça bilmesidir.
- Varlığın madde üzerindeki esaretinin, maddeye yardım ve hakimiyete dönmesidir.
- Bütün beşeri, eski, yıpranmış, kullanılmış, dejenere olmuş tüm realitelerin, büyük ve son derece geniş bir hoşgörülülük içerisinde gerçek yerlerine oturtulmasıdır.
Ve nihayet bireysel olarak, bütün insanları bir görmektir. İnsanı sadece insan olarak görmektir. Bütün beşeri yükümlerden soyulmuş olarak, insanı insan olarak görmektir.
Bu iki tebliğ birlikte ele alındığında, hem ulusal çapta bir ruhsal uyarı hem de evrensel bir bilinç vizyonu sunuyor.
Sadıklar Planı Tebliğleri, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. “Sadıklar Planı Tebliğleri”, yalnızca bir kitap değil—çok boyutlu bir ruhsal bilgi aktarımıdır. Ergün Arıkdal’ın medyumluğu aracılığıyla 1960’lar ve 70’ler boyunca alınan bu tebliğler, kendilerini “Sadıklar Planı” olarak tanıtan yüksek bilinçli varlıklar tarafından insanlığın tekâmülüne katkı amacıyla iletilmiştir.
Eserin Günümüz İçin Önemi Nedir?
- Ruhsal Kaos İçin Evrensel Bir Rehber: Günümüz insanı, bilgi bolluğu içinde yönünü kaybetmiş durumda. Bu eser, “derin teşevvüş” (karmaşa) halinden çıkış için evrensel ilkeler sunar. Ruhsal düzenin yasalarını açıklayarak bireyin içsel pusulasını yeniden kalibre eder.
- Zaman ve Mekân Ötesi Bilgelik: Tebliğler, sadece bir döneme değil, tüm zamanlara hitap eden bir bilinç düzeyinden aktarılmıştır. Bu yönüyle, bugünün sorunlarına da ışık tutan zamansız bir bilgi kaynağıdır.
- İlahi Nizamın İşleyişine Dair Derinlikli Açıklamalar: Evrendeki olayların rastlantısal değil, kademeli ve maksatlı bir sistem içinde işlediğini anlatır. Bu bakış açısı, insanın yaşadığı deneyimlere daha yüksek bir anlam kazandırır.
- Kolektif Bilinç ve Evrensel Sorumluluk: Kitap, bireysel gelişimin ötesinde, insanlığın kolektif tekâmülüne katkı sunmayı amaçlar. Bu da onu sadece bir okuma metni değil, bir hizmet çağrısı haline getirir.
Bu eser, ruhsal yolda yürüyenler için bir ışık kaynağı, bir bilgelik haritası gibidir.
Güncellenmiş Baskı:
Güncellenmiş baskının Tarık Arıkdal ve Erhan Kolbaşı tarafından derlenmiş olması, Sadıklar Plânı Tebliğleri’nin yeni kuşaklara ulaştırılması açısından gerçekten önemli bir adım. Bu emek, sadece bir metni güncellemek değil—aynı zamanda o bilginin taşıdığı titreşimi, çağın diline uyarlayarak canlı tutmak anlamına geliyor.
Güncelleyen ve Derleyenler Hakkında:
Bu özel edisyonun yayına hazırlanmasında, eserin özüne sadık kalarak titiz bir çalışma yürüten Tarık Arıkdal ve Erhan Kolbaşı, yalnızca metni değil, aynı zamanda ruhsal çağrının günümüzde de anlaşılır ve ulaşılabilir olmasını sağladılar.
- Tarık Arıkdal, Ergün Arıkdal’ın oğlu olarak, bu ruhsal mirasın doğal taşıyıcısıdır. Gerek bireysel çalışmaları gerekse vakıf düzeyindeki katkılarıyla, tebliğlerin sürekliliğini ve yorumlanmasını desteklemektedir.
- Erhan Kolbaşı ise metafizik, ezoterik tarih ve bilinç felsefesi alanlarındaki çalışmalarıyla tanınan bir yazar ve araştırmacıdır. Bilginin yalnızca aktarılmakla kalmayıp, kavranması ve dönüştürülmesi gerektiğine inanan Kolbaşı, bu eserin yeniden doğuşuna katkı sağlayarak önemli bir sorumluluğu üstlenmiştir.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın