
Ütopya, Thomas More
Beş asır önce yayımlayan Ütopya ile Sir Thomas More, “Ütopya” kavramını ilk kez dünya sahnesine çıkardı; Hümanizm ve Rönesans fikirlerinin orta yerinde hayat bulan bu kavram kendisinden sonraki beş asırda Gandhi’nin fikirlerinden Silikon Vadisi’nin teknoloji devlerine kadar dünyanın şekillenmesinde büyük bir rol oynadı ve oynamaya da devam ediyor.
“Ne olursa olsun, barışı tehlikeye atan ve başımızı ağrıtan bu kadar çok sayıda insanı ani bir savaş tehlikesine karşı tutmanın kamu refahı açısından yararı olduğuna kesinlikle inanmıyorum; zaten siz istemedikçe savaş çıkmaz ve üstelik barışı savaştan çok daha fazla koruyup gözetmelisiniz. “
— Thomas More
Merhaba
Eğitimini tamamladıktan sonra Başpiskopos Morton’un sayesinde Oxford Üniversitesi’ne girmeye hak kazanan Thomas More, burada geçirdiği 2 yılda yazılar yazmaya başladı. Antik Yunan ve Latin edebiyatına ilgisi de bu dönemde başladı. Ancak bu 2 yılın ardından babasının ısrarıyla Oxford’u bırakıp Londra’ya geri döndü ve 1496 yılında hukuk öğrenimi görmeye başladı. 21 yaşında geldiğinde bir avukat olarak Londra Barosu’na kaydoldu.
1499’da Hollandalı yazar Erasmus ile tanıştı aralarında sıkı bir dostluk başladı. Öyle ki Erasmus, 1509’da basılan Deliliğe Övgü adlı eserini Thomas More’a adadı.
Hem avukatlık yapan hem de Parlamentoda yasama faaliyetlerine katılan More, kralların mutlak iktidarına şiddetle karşı çıkıyor ve bu düşüncesini etrafıyla paylaşıyordu. Bu yüzden zamanla Kral VII. Henry’nin öfkesini üzerine çekti. Kralın öfkesinden kurtulmak için seyahate çıkmak zorunda kalan More, VII. Henry’nin 1509’da ölmesi üzerine ülkesine geri döndü. Ertesi yıl yargıçlığa atanan More, hümanist tutumuyla halkın sevgisini kazanmaya başladı.
Platon, Devlet anlayışını tüm topluma uygulayan More’un elli dört şehirden oluşan, halkı refah içinde yaşayan ve sınırsız bir adayı anlattığı eseri, dönemin İngiltere’sine sert bir eleştiri niteliğindedir. More, Ütopya adasının siyasal ve sosyal yapılarını ayrıntılarıyla anlatıp ideal toplum ve ideal devletin tanımını yaparken adaletli yönetim ve evrensel barış konularını da masaya yatırır.
“İki açıdan yanılıyorsunuz, dostum More,” dedi Raphael, “hem benimle ilgili düşüncelerinizde hem de meselenin özüyle ilgili düşüncelerinizde. Düşündüğünüz kadar yetenekli değilim, bu kadar yetenekli olsam dahi, kendi huzurumu kaçırmam halkta bir nebze bile iyileşme yaratmaz. Öncelikle kralların neredeyse hepsi, barış için uğraşmaktansa, savaş sanatı içinde yer almaya adarlar kendilerini; savaş konusunda ise ne bilgi sahibiyim ne de olmak isterim. Krallar genellikle sahip oldukları yerleri daha iyi yönetecekleri yerde, allem edip kallem edip yeni krallıklar elde etmeye çalışırlar. Üstelik kralların danışmanları zaten öyle akıllı insanlar ki, kendilerinden başka herhangi birinden akıl almaya veya onanmaya hiç ihtiyaç duymazlar — en azından kendi kendilerine yönelik görüşleri bu yöndedir. Aynı şekilde bu danışmanlar, kralın gözdelerinin en gülünç sözlerine bile anında desteklerini basıp dalkavukluk ederler, sırf onların nüfuzu ile kralın gözüne girebilmek umuduyla. Öyle ya insan doğası bu, herkes en çok kendinden türeyeni beğenir; tıpkı kuzguna yavrusunun şahin görünmesi gibi.
Klasikleri Niçin Okumalı?
Klasikler, bizim okumamızdan önceki okumaların izini üzerlerinde taşıyarak ve geçtikleri kültür ya da kültürlerde (ya da daha yalın bir dille, dil ya da görenekte) bıraktıkları izi peşlerinde sürükleyerek bize ulaşan kitaplardır.
Ütopya, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın