
Hiçbir Yerde, Christa Wolf
Heinrich von Kleist, eserleriyle olduğu kadar kısacık yaşamı ve trajik ölümü ile tanınan bir yazar. 1777’de doğmuş, 1811’de intihar etmiş. 34 yıllık yaşamına birçok eser sığdırmış. Birlikte intihar ettiği sevgilisi Henrietti Vogel’le birlikte gömülü oldukları mezarında, “Şarkı gibi bir hayat yaşadı ve kederli bir şekilde acı çekti, zor zamanlar geçirdi; ölümü aradı ve ölümsüzlüğü buldu” yazıyormuş. Yaşamı ve intiharı her zaman ilgi odağı olmuş bir yazar. Hakkında birçok kitap yazılmış, tiyatro ve sinemaya konu olmuş.
“Düşüncelerimizin alnımızın üzerinde görünür halde yazılı olmaması nasıl fevkalade bir düzen! O zaman her buluşma, hatta şimdi ki gibi en masum bile kolayca cinayetle sonuçlanan bir karşılaşmaya dönüşürdü; ya da kendimizi aşmayı, diğerlerinin bize yansıttığı, görüntüyü çarpıtan aynaya kin duymadan bakmayı örenirdik. Ve de bir dürtüye ihtiyaç duymadan aynaları kırmayı… Gelgelelim kadının da bildiği gibi yapımız buna uygun değil. Bir kadının bakışları böyle mi olmalıydı?”
— Christa Wolf
Merhaba
Zamanı bizden uzaklaştıran o yoğun iz.
Ey siz öncüler ayakkabıya akmış kanlar. Gözleri olmayan bakışlar, bir ağızdan çıkmayan sözcükler. Bedensiz siluetler. Göğe doğru yükselmiş, uzak mezarlarda ayrı düşmüş, ölüyken dirilmiş, bize karşı günah İşleyenleri hâlâ bağışlayan hüzünlü melek sabrı.
Bizse, hâlâ hırsla sözcüklerin kül tadına susamışız. Bize yakıştığı gibi suskun değiliz henüz.
Lütfen, teşekkür ederim, de.
Lütfen. Teşekkür ederim.
Yüzyılların gülüşü. Dehşetli bir yankı, sık sık kesiliyor. Artık bu akisten başka bir şeyin duyulmayacağı kuşkusu. Yasanın çiğnenmesini yalnızca büyüklük haklı çıkarabilir ve günahkârı kendisiyle uzlaştırır.
Adam, Kleist, bu aşırı keskin işitme duyusu yüzünden yenik düşmüş, İçyüzünü anlaması yasaklanmış bahanelerle kaçıyor. Kendi tuhaf izini taşıyan yırtılmış Avrupa haritasını amaçsızca çiziyor sanki. Mutluluk, benim olmadığım yerdir.
Kadın, Günderrode, dar bir çemberin İçine sürülmüş, düşünceli, keskin zekâlı ve durugörü sahibi, faniliğin dil uzatamadığı; ölümsüzlüğü yaşamaya, gözle görüneni görünmeyene feda etmeye kararlı.
Arzulanan efsaneye göre buluşmuşlar. Ren kıyısında Winkel’da, biz gördük buluştuklarını. Uygun bir yer…
Christa Wolf 1979 tarihli bu romanında, büyük Alman yazar Heinrich von Kleist ile şair Karoline von Günderrode’yi 1804’te Winkel’da bir toplantıda buluşturur. Yaşadıkları dünyaya katlanamayan bu iki insan, bu hayali buluşmada aralarındaki ruh akrabalığını keşfettikleri derin bir sohbete dalarlar. Wolf giderek rasyonelleşen bir çevrede sanatçının daralan etkinlik alanına odaklanır. Dünyanın gerçekleri karşısında şiirden ve sınırsız hayal gücünden yana tavır alır. Romanın arka planında, Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde rejim muhalifi müzisyen Wolf Biermann’ın sistemi eleştirdiği için 1976’da vatandaşlıktan çıkarılmasıyla alevlenen sanatçının rolüne dair tartışmanın izleri sürülebilir. Yazarın iç monologlar, dolaylı ve dolaysız anlatımların yanı sıra Romantik döneme özgü ifadelerle ördüğü anlatısı, karakterlerin kâh iç âlemine kâh yaşadıkları ortama odaklanır. Roman, Kleist ve Günderrode’nin duygusal açıdan gergin durumuna ilişkin oldukça sahici bir tablo ortaya koyar. Her ikisinin de bu kurgusal karşılaşmadan birkaç yıl sonra, Günderrode’nin 1806’da, Kleist’ın ise 1811’de intihar etmiş olması, anlatıdaki gerilimi daha da artırır.
Klasikleri Niçin Okumalı?
Olgunluk çağımızda, gençliğimizin en önemli okumalarına yeniden dönmeye ayıracağımız bir zaman olmalı. Kitaplar aynı kalmışsa bile (ama onlar da, değişen tarihsel bakış açısının ışığında değişirler), biz elbette değişmişizdir ve bu buluşma yepyeni bir olaydır.
Hiçbir Yerde, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın