
Kadınlar Ülkesi, Charlotte Perkins Gilman
Charlotte Perkins Gilman’ın 1915 yılında kaleme aldığı Kadınlar Ülkesi, feminist ütopya edebiyatının ilk örneklerindendir. Macerasever üç arkadaşın gizemli bir coğrafyaya doğru yaptıkları seyahat, yerel halkın yakınlarda bir yerlerde, daha önce hiçbir erkeğin giremediği,
yalnızca kadınların yaşadığı saklı bir ülkeden bahsetmesiyle daha da ilgi çekici hâle gelir. Yalnızca kadınların yaşadığı bir ülkenin nasıl bir yer olacağına dair alaylı ve küçümseyen düşünceleri olan bu üç arkadaş, nihayetinde gizli ülkeye vardıklarında tahmin ettiklerinden çok daha farklı bir toplulukla karşılaşacaklardır.
“Bir erkeğin bir kadına verecek hiçbir şeyi yoksa ve yalnızca kişisel çekiciliğine tabiyse o adamın edebileceği flörtün de bir sınırı vardır.”
— Charlotte Perkins Gilman
Merhaba
Evvela rehberlerimiz arasındaki konuşmalar ilgimi uyandırmıştı. Dil konusunda kulağım iyidir, bir sürü dil bilirim ve yenilerini de çabuk öğrenirim. Hem bu sayede hem de yanımızda götürdüğümüz gerçekten iyi bir tercüman sayesinde, bu dağınık kabileler hakkında epey bir efsane ve mit öğrenmeyi başardım.
Nehrin yukarısına doğru ilerledikçe, iç içe geçmiş ırmakların, göllerin, sazlıkların ve sık ormanların karanlığında, ötedeki heybetli dağlardan beklenmedik şekilde kopup gelen uzun bir çıkıntıyla şurada burada karşılaştıkça, hayli yukarılarda bulunan tuhaf ve korkunç bir Kadın Ülkesi’nden bahseden daha çok yabanıl olduğunu fark ettim.
“Yukarıda şu tarafta,” “İlerilerde,” “Epey yukarıda” dışında bir yön tarifi sunamıyorlardı ama efsanelerin hepsi temel hususta hemfikirdi: Hiçbir erkeğin yaşamadığı, sadece kadınların ve kız çocuklarının olduğu böyle bir tuhaf ülke vardı.
Bu ülkeyi gören olmamıştı. “Bir erkeğin oraya gitmesi tehlikeli, ölümcül,” diyorlardı. Ama uzun zaman önce cesur bir araştırmacının orayı gördüğünü anlatan hikâyeler vardı — Büyük Bir Ülke, Büyük Evler, Bir Sürü İnsan: Hepsi de Kadın.
Başka hiç kimse gitmemiş miydi? Gitmişti —hem de birçok kişi— ama geri dönen olmamıştı. Erkeklere göre bir yer değildi, bundan emin görünüyorlardı.
Bizimkilere bu hikâyeleri anlattım, ikisi de gülüp geçti. Doğal olarak ben de öyle. Yabanılların ne tür düşler kurduklarını iyi biliyordum.
Fakat gidebileceğimiz en uzak noktaya varıp tüm iyi keşif gezilerinin vakit geçirmeden yapması gerektiği gibi rotayı evlerimize çevirmeden önceki gün, üçümüz bir şey keşfettik.
Charlotte Perkins Gilman’ın Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde, Amerikan toplumunda cinsiyete, ırka ve sınıfa dayalı ayrımların hadsafhada olduğu bir dönemde karşı duruş olarak yayımladığı bu eser, kadın cinsiyetine atfedilen tüm yetersizlik ve eksiklikleri okuma keyfi veren, ustalıkla yazılmış bir üslupla ters yüz ediyor.
Ön yargılarımızdan bağımsız bir yaşamın da olabileceğinin altı çizilen bu eseri okurken kadın ve erkek kavramlarını sorgulayacak ve cinsiyetin, insanın toplumdaki yerini belirlemedeki önemini gözden geçirmek isteyeceksiniz.
Kadınlar ülkesi 1915’te yani Thomas More’un 1526’da yayımlanan Utopia adlı yapıtından neredeyse 400 yıl sonra tefrika edildi; kitap olarak yayımlanması ise 1979 yılını buldu.
Charlotte ile babasının teyzeleri; kadınlara oy hakkı sağlanması için mücadele eden Isabella Beecher Hooker, Tom Amca’nın Kulübesi’nin yazarı Harriet Beecher Stowe ve eğitimci Catharine Beecher ilgilendi.
Charlotte, izole yoksul ve yalnız bir çocukluk geçirmesine rağmen, kendi başına düzenli olarak eski medeniyetler üzerine çalışarak, halk kütüphanelerine sık sık giderek, farkında olmadan kendini hayat için hazırladı. Ek olarak, babasının edebiyat sevgisi onu da etkiledi, ve yıllar sonra babası, zaman harcamaya değer nitelikteki kitap listesi ile birlikte kızıyla temas kurdu.
Gilman’in gençliğinin çoğu Rhode Island eyaletinin en büyük şehri olan Providence şehrinde geçti. Sahip olduğu arkadaşları çoğunluk itibarı ile erkekti.
Kendini hümanist olarak nitelendiren Gilman, yerel çevrenin toplumun desteklediği ataerkil inançlarla kadınlara baskı yaptığı inancındaydı.
Gilman, kadınların medeniyete katkılarının tarih boyunca bir erkekmerkezcilik kültür nedeniyle durdurulduğunu savundu. Kadınlığın, az gelişmiş insanlığın yarısı olduğuna inanıyordu ve insan ırkının bozulmasını önlemek için iyileştirmenin gerekli olduğunu düşünüyordu. Gilman, ekonomik bağımsızlığın, kadınlar için gerçekten özgürlük getirebilecek ve onları erkeklere karşı eşit kılacak tek şey olduğuna inanıyordu. 1898’de, başka şeylerin yanı sıra, kadınların erkeklere boyun eğdirildiğini, anneliğin bir kadının ev dışında çalışmasını engellememesi gerektiğini ve profesyonelleşmiş ev temizliği, yemek pişirme ve çocuk bakımının önlenmesi gerektiğini savunan teorik bir tez olan “Kadın ve Ekonomi“yi yayınladı.
Klasikleri Niçin Okumalı?
Bir klasik, söyleyecekleri asla tükenmeyen bir kitaptır…
Kadınlar Ülkesi, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın