
Aydınlanma Zihniyeti, Tzvetan Todorov
Günümüzde tanımlayabildiğimiz haliyle Aydınlanma zihniyeti ilginç bir sorun ortaya atar; Farklı çağlarda dünyanın tüm büyük medeniyetlerinde bu zihniyetin bileşenleri bulunur. Yine de ancak belirli bir andan itibaren, 18. yüzyılda ve belirli bir yerde, Batı Avrupa’da hüküm sürmeye başlamıştır.
“Aydınlanma’nın geleneksel rakipleri, yani cehalet taraftarlığı, keyfi otorite ve fanatiklik, kestikçe tekrar çıkan Hidra’nın başları gibiler. “
— Tzvetan Todorov
Merhaba
Tzvetan Todorov, edebiyat eleştirisi, göstergebilim ve düşünce tarihi alanlarında önemli eserler vermiştir.
Tzvetan Todorov 1980’lerden itibaren çeşitli tarihsel bağlamlar içinde düşünce tarihi, hafıza sorunları ve ötekiyle kurulan ilişki konularına dikkatini yöneltir. Ortak yaşamı konu alan analizi antropolojik ve tarihsel bir yaklaşımı içerir. Hümanizmin tarihi üzerine yaptığı araştırmalar Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Montaigne, Benjamin Constant ve Jacques Cazotte düşünürlerin eserlerinin önemini ortaya koyar.
“Tanrı’nın ölümünden, ütopyaların çöküşünden sonra müşterek yaşamımızı hangi entelektüel ve ahlâki temel üzerine inşa etmek istiyoruz?” Sorumluluk sahibi varlıklar olarak davranmak için yalnızca söylemimizi- zira o kolay- eylemlerimizi de temellendirecek kavramsal bir çerçeveye ihtiyacımız var. Böyle bir çerçeve arayışıyla yola koyulduğumda bir düşünce ve duyarlılık akımına, Aydınlanma’nın hümanist tarafına vardım. 1789 yılını önceleyen yüzyılın dörtte üçü boyunca mevcut kimliğimizin oluşumunda her şeyden fazla sorumluluğu olan köklü değişim gerçekleşir. Tarihte ilk kez insanlar, yazgılarını kendi ellerine almaya ve eylemlerinin nihai amacını insanlığın esenliği olarak belirlemeye karar verirler. Bu hareket yalnızca tek bir ülkeden değil tüm Avrupa’dan kaynaklanır; felsefe ve siyaset, bilim ve sanat, roman ve otobiyografi üzerinden kendini ifade eder.
Elbette geçmişe basit geri dönüş ne olanaklıdır ne de arzı edilir bir şeydir. 18. yüzyılın yazarları, o zamandan sonra baş gösteren ve her gün dünyayı paramparça eden sorunları çözemezler. Yine de söz konusu radikal dönüşümü daha iyi anlamak bugün daha iyi yaşamamıza yardımcı olabilir.
Aydınlanma köklü bir yenilik çağı değil bir sonuç, yeniden özetleme ve sentez çağıdır. Aydınlanma’nın büyük fikirlerinin kökeni 18.yüzyılda değildir. Bu fikirler Antik Çağlar’dan kaynaklanmadıklarından geç Orta Çağ, Rönesans ve klasik dönemin izlerini taşırlar. Aydınlanma aynı anda hem rasyonalist hem ampisittir, Decartes’in olduğu kadar Locke’un da mirasçısıdır. Eskileri ve modernleri, evrenselcileri ve tikelcileri bağrına basar, tarihe ve sonsuzluğa, ayrıntılara ve soyutlamalara, doğaya ve sanata, özgürlüğe ve eşitliğe aşıktır. Bileşenleri eski olsa da bunların birleşimi yenidir; söz konusu olan yalnızca bu bileşenlerin birbiriyle uyumlu şekilde düzenlenmiş olması değildir; ayrıca bu fikirler yalnızca Aydınlanma uğrağında kitaplardan çıkıp gerçek hayata geçerler- ki bu asli önemdedir.
Çağımızın önemli düşünürlerinden Tzvetan Todorov bu soruyu, Aydınlanma ve hümanizm geleneğini eleştirel biçimde sahiplenme çağrısı yaparak yanıtlar.
Aydınlanma, insanın kaderini eline almaya ve eylemlerinin nihai amacını insanlığın esenliği olarak belirlemeye karar verdiği andır. Bireyin ve hakikat arayışının iktidar karşısında özerkliği, laiklik, evrensel değerlerle donatılmış bir insanlık ideali Aydınlanma’nın yapı taşlarıdır.
İnsani değerlerin ve hakikat duygusunun değersizleştirildiği, keyfiliğin, cehalet savunusunun ve ben-merkezciliğin güçlendiği günümüzde Aydınlanma zihniyetini canlı tutmak işte bu yüzden önem taşımaktadır.
Aydınlanma Zihniyeti, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…
Bir Cevap Yazın