
Bir Şiir Olmayı Bilmeli
Bir şiir olmayı bilmeli,
—Yasemin Emre
Bakabilmeli, yürek penceresinden.
Akıp giden,
Sade ellere ulaşabilmeli.
Birbirimizle olan bağları
Anlayabilmeli.
Ve yürüdükçe birliğe,
Varabilmeli insan.
Umudun yolculuğunda,
Ulaştığı “Sevgi”de,
Kabuğunu geride bırakıp,
Gerçekle bütün olabilmeli…
Sevgili Okur,
Şairler Ne İşe Yarar? Heidegger, “Varlığın hakikatini değil, hakikatin varlığını arıyoruz…”der.
Şair, dünyanın metnini okuyup sezgisel bir tarzda evrenin kanunlarını deşifre eden bir kahindir…
Bana göre şiir, ruhun beklenmedik dile gelişleridir. Ruhun, günlük yaşantıya dokunduğu yerdir. Sözlerden çok doğuştan beri içimizde taşıdığımız o hayatta olma hissinin uyanışıyla ilgilidir. Yazsak da yazmasak da her şeydeki mucize kendini gösterene kadar sessizce yürümektir şiir.
İtiraf etmeliyim ki bu yola büyük şiirler yazmak için çıktım ama hayat tarafından aşınıp gerçek şiirleri keşfetmeyi istemeye başladım. Şimdi, hayatımın ikinci yarısındaysa şiirin kendisi olma isteğimle onur ve heyecan duyuyorum! Bu, kesinlikle insanın duymak isteyeceği türden bir özlem: Sadece şiirden zevk almak değil, aynı zamanda şiir olmak…
Kitabı Poetry and Experiencej ta (Şiir ve Deneyim) Archibald Mac-Leish, karşılaşmanın iki kutbu için olası olan en evrensel terimleri kullanır: “Varlık ve Yokluk.” Çinli bir şairden alıntı yapar:
“Biz şairlerin yoklukla mücadelesi, onu varlığı ortaya çıkartmaya zorlamak içindir. Sessizliği bir müzik yanıtı almak için tıklatırız. ”
MacLeish “Bunun ne anlama geldiğini tasavvur edin” diyerek düşüncesini geliştirir. “Şiirin içinde barındıracağı varlık ‘yokluk’tan türer, şairden değil. Ve şiirin sahip olacağı ‘müzik’ şiiri yapan bizlerden değil, sessizlikten gelir; tıklatmamıza cevaben gelir. Yüklemler tumturaklı: ‘mücadele’, ‘zorlamaz ‘tıklatma’, şairin işi, dünyanın anlamsızlığı ve sessizliği ile, onu anlama zorlamak için mücadele etmektir; sessizliği ses, yoku var yapana dek. Bu iş dünyayı ‘bilme’yi üstleniştir, tefsir, gösteri ya da kanıtla değil, insanın ağzındaki elmayı bilmesi gibi, doğrudan.” Bu, yaratıcı edimde tüm olup bitenin öznel yansıma olduğunu koyan yaygın varsayımımıza karşı pek güzel ifade edilmiş bir panzehir ve yaratıcı süreci yöresini saran kaçınılmaz esrarın bir hatırlatıcısı.
Sanatçı ya da şairin görüsü, özneyle (kişi) nesnel kutup (olmayı-bekleyen-dünya) arasındaki belirleyici ara noktadır. Bu nesnel kutup, şairin mücadelesini, yanıtlayıcı bir anlamı ortaya çıkarana kadar yokluk olarak kalacak. Bir şiirin büyüklüğü yaşanan ya da gözlemlenen şeyi görüntülemesinde değil, sanatçı ya da şairin, gerçeklikle karşılaşmasıyla, harekete geçen görüyü görüntülemesindedir.
Sevgiyle okuyunuz…
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.