Söylemek bile fazla, gerçeği dile dönüştürmenin bir değil, bin bir yolu vardır. Gerçek sanatçı, bin ikincisini arayan, böyle bir yürekliliği gösterendir…
— Emin Özdemir
Merhaba
Türkçenin büyük ustası Emin Özdemir’den Dilin Öteki Yakası eleştiri türünün sorgulayıcı yönüyle denemenin düşünen yönünü dokusunda birleştirip örtüştüren eleştirel denemeler.
Her yazı, türü ne olursa olsun; düşünce, duygu, düş ve yaşantıların basılı, yazılı simgelere dönüştürülmüş biçimidir. Okur da, en yalın tanımıyla, bu simgelerle iletişime girme, onları sorgulama eylemidir. Kuşkusuz, yazıların da kuşatıcı terimle metinlerin yapısına, dilsel ve anlatımsal özelliklerine göre okuma eyleminin doğası değişir; çünkü kurmacasal metinlerin okurdan istediği iletişim konumu, okurluk donanımıyla düz örüntülü, bilgilendirici, metinlerinki birbirinden çok farklıdır.
- Nereden geliyor bu farklılık?
- Dil ve yazı, gerçeklik ve yazınsallık arasında hangi türden bağıntılar vardır?
- Yazıların okumuşluğunu, söz ve sözcük evrenini belirleyen etkenler nelerdir?
Emin Özdemir‘in değindiği bir başka konu da “anlatamamak”. Hepimizin yaşadığı içinden çıkılması zor bir duruma ayna tutuyor.
ANLATAMAMAK!
İnsanı, insana anlatmak başlıca kaygısıdır sanatın. Çağlar boyunca sözle olsun, renkle ezgiyle olsun tüm sanat verimleriyle insan dediğimiz varlığın iç ve dış evreni yansıtılmak istenmiştir. Duygular, tutkular, düşler, düşünceler değişik biçimler içinde ele alınmış, işlenmiştir. İşleyiş, ele alış biçimleri sanatçıdan sanatçıya, çağdan çağa değişse de amaç aynı kalmıştır: insanı insana anlatmak… Bir bakıma sanatın işlevindeki soyluluk, yücelik de bu amaçtan doğar. Yaşamın tatlanması, çirkinliklerden arınması, buna; insanın, insanı anlamasına bağlı değil midir?
- Mutsuzluklar, uyumsuzluklar hep bundan ; insanın insanı anlamamasından kaynaklanmaz mı?
İnsanoğlunu anlamak da anlatmak da çetin bir iş olsa gerek. Boşuna mı demiş atalar: “İnsanın alacası içinde, hayvanın alacası dışında.” Bir kapalı kutu insan dediğimiz. Kolayca aldanırız bu yüzden. Güvendiğimiz, dost diye bağlandığımız biri, bir de bakmışız ki izimize kurşun atıyor, ekmek doğramak istiyor kanımıza. İhanetten çok, aldanışın acısıyla sarsılırız.
Kısacası güçtür insanoğlunu anlam..a.
Duyarlılığı, sezgi gücü gelişmiş kişilerin, sanatçıların üstesinden gelebileceği bir iştir bu. Ne ki sanatçıların bile güç yetmezliğine düştüğü, yakındığı durumlar vardır. Sözgelimi Orhan Veli, bir şiirini şu dizelerle bağlar:
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Anlatamamak, sözlerin, renklerin ve ezgilerin yetmezlendiği bir ölü noktadır. Bu noktayı almak ister sanatçı. Yeni yollar aramaya yönelir. Sözcüklerin anlam sınırlarını zorlar. Değişmeceli (mecazi) kullanımlara, doğadaki varlıkların niteliklerini insanoğluna aktararak somutlamalara baş vurur. Benzetmelere, karşılaştırmalara girişir. İnsanı, insana anlatabilmek için hayvanlardan, kuşlardan, bitkilerden yararlanır. Doğayla insanı, insanla doğayı bütünleştirir. Bu bütünleşme içinde insanı yansıtamaya çalışır.
Kendinizi besleyen, büyüten anlayan kitap ve insanları bulun. Her konuşma kısıtlı sınırlar içinde değil, bilginin gücüyle ki, gerçek bir okuyucu sınırsız olduğunu bilir, anlam kazansın.
Bende iyi olan ne varsa hepsini kitaplara borçluyum.
Anlatış kaygısı çeken kişidir yazar. Ne anlattığına değil, nasıl anlattığına da özen gösterir. Sözcükleri, dilin çevrimi içinde süreklice bir tartımdan geçirir.
Emin Özdemir’in “Dilin Öte Yakası”, yalnızca bir dil bilgisi ya da yazı kılavuzu değil; dilin, düşünceyle ve insanlıkla kurduğu bağı irdeleyen bir bilinç kitabıdır. Özellikle günümüz Türkiye’sinde, dilin yozlaşması, yüzeyselleşmesi ve araçsallaşması düşünüldüğünde, bu eser daha da kıymetli hâle geliyor.
Emin Özdemir, Wittgenstein’ın “Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır” sözünü anımsatacak şekilde, dilin yalnızca iletişim aracı değil, düşünmenin ve anlamanın kendisi olduğunu vurgular. Bugün düşünce dünyamızın yüzeyselleşmesinde, dilin eksikliği ve daralması doğrudan etkili.
Kitapta Emin Özdemir, siyasetten medyaya, eğitimden edebiyata kadar uzanan geniş bir alanda dil yanlışlarının, sadece estetik değil, etik bir sorun olduğunu söyler. Yani dil bozuldukça, düşünce de, değerler de bozulur.
Emin Özdemir’in en büyük çabası, Türkçeyi “saflaştırmak” değil, anlatımı berraklaştırmak üzerinedir. Bu yüzden “dil bilgisi öğretisi”nden çok, dil etiği sunar.
Emin Özdemir, sadece Türkçenin doğru kullanımını değil, dilin bir yaşam biçimi olduğunu savunur. Bu açıdan günümüzün dijital çağında, kitabın her sayfası, bir tür düşünce direnişidir.
Dilin Öteki Yakası, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. “Gerçi aklımızla okuruz ama, sanat zevkinin yeri iki kürek kemiğinin arasıdır. Sırtınızdaki bu ürperme, insanlığın ulaşabildiği en yüksek heyecandır. Sırtınızla okuyamıyorsanız hiç okumayın daha iyi.” Vladimir Nabokov’un bu sözlerini okurken durup düşündüm şöyle bir: Böyle bir okuma alışkanlığını, daha doğrusu yöntemini nasıl kazanabilir kişi? Ülkemizde, ilkokuldan üniversiteye değin sürüp giden dil ve yazın eğitimi, ayrımında mıdır bu gerçeğin?
Okuma eyleminin doğası, dil ve yazı ile gerçeklik ve yazınsallık arasındaki bağıntı, yazıların okunurluğunu, söz ve sözcük evrenini belirleyen etkenler, Türkçenin söz varlığındaki değişme ve gelişmeler gibi dile dair pek çok konuyu irdeleyen, Türkçenin büyük ustası Emin Özdemir’den eleştiri türünün sorgulayıcı yönüyle denemenin düşünen yönünü dokusunda birleştirip örtüştüren eleştirel denemeler…
Emin Özdemir (1931, Kemaliye, 1 Eylül 2017, Ankara), Türk akademisyen, dilbilimci ve edebiyat araştırmacısı. Köy Enstitüsü çıkışlıdır. Bir süre öğretmelik yapmış ardından Gazi Üniversitesi’nde eğitimine devam etmiştir. Bir süre Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunduktan sonra geri dönüp Hacettepe Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nde akademisyenlik yapmıştır. Şiir yazmayı çok önceden bırakmış olup daha çok edebiyat araştırmalarına yönelmiş, çeşitli dergilerde Türkçenin özleştirilmesini savunmuştur.
Yazarın Konuşma Sanatı, Okuma Sanatı, Yazın Ve Yazınsal Türler ve Yazma Sanatı adlı eserleri blogda okuyabilirsiniz.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın