“Kalıcı bir beni nasıl bulabiliriz? Bu da bizi duanın asıl amacına götürür: Kendinizi İç’inde bulunan İyi, Zamansız ve Gerçek olana bağlamak ve onun bilincinde kalmak. Çünkü o Kalıcılık şu anda oradadır. Onun niyet ettiği şey sensin, aynı O’nun senin olması gerektiği gibi.”
-Guy Finley
Merhaba,
Guy Finley’in bu sözleri, kişinin içsel benliğini ve varoluşunun kalıcı, zamansız doğasını keşfetme arayışını anlatır. Finley, burada dua ve manevi arayışa dair çok derin bir bakış açısı sunar. Kalıcı bir benlik arayışı, bireyin sadece geçici dünya deneyimlerinden ya da dışsal şartlardan değil, daha derin ve zamansız bir gerçeklikten beslenmesi gerektiğini ima eder.
Finley’in dediği gibi, kalıcı bir benliği bulmak için insanın içsel bir yolculuğa çıkması gerekir. Bu yolculuk, dış dünyadaki yüzeysel kimliklerin, toplumsal rollerin ve geçici duyguların ötesine geçmekle ilgilidir. İyi, Zamansız ve Gerçek olan şey, kişinin doğasında var olan, zamanla değişmeyen, her şeyin ötesinde bir özgün benliktir. Bu benlik, hayatın akışında kaybolmuş ya da unutulmuş olabilir, ancak Finley’e göre bu benlik, her zaman mevcuttur ve yalnızca doğru bir şekilde fark edilip ona bağlanarak keşfedilebilir.
Finley, dua ve manevi uygulamaların bu kalıcı benliğe bağlanmak için bir araç olduğunu vurgular. Dua, sadece dışsal bir güçle iletişim kurmak değil, içsel bir farkındalık ve varoluşun derinliklerine inmek için bir yolculuktur. Buradaki amaç, kişinin içindeki zamansız ve değişmeyen gerçekliğe ulaşmak ve ona yönelmektir. Bu süreç, bireyin gerçek kimliğini bulması ve hayatındaki derin anlamı keşfetmesi için bir fırsattır.
Finley, kalıcı benliği ararken, zamanın ötesine geçmek gerektiğini söyler. Zamanın ötesindeki gerçeklik, kişinin kendi doğasında mevcuttur ve bu, hiçbir dışsal koşuldan etkilenmeyen bir doğadır. O, şu anda, mevcut anın içinde gizlidir. Finley, bireylerin bu “şu an”ın bilincinde olarak, kalıcı benliklerine ulaşabileceklerini belirtir. Yani, “şu an”ı tam anlamıyla yaşayarak, zamanın sınırlamalarını aşabiliriz.
Finley’in “İyi, Zamansız ve Gerçek olana bağlanmak” dediği şey, kişinin içindeki doğal erdem ve içsel bilgeliktir. İnsan, zamanla ya da dışsal dünyayla uyumsuz hale gelebilir, ancak bu gerçek, her zaman içsel bir potansiyel olarak vardır. Kişinin gerçek benliğiyle bağlantıya geçmesi, onun doğasına uygun şekilde yaşamaya başlaması demektir. Bu, yaşamın zorlukları ve karmaşası içinde bile bir içsel huzur ve derinlik arayışıdır.
Finley şöyle yazar: “Ancak daha yüksek bir Bilinç seviyesine ulaşmak herhangi bir bedeli olmadan gerçekleşmez. Kendi düşünce doğanızın her mikrosaniyede bir yanlış benlik algısı oluşturduğunu ve bu benliğin zaman akışında hep kaybolduğunu görmeye başlamak ve anlamak için çalışmanız gerekir. Bu Hakikat’i görmeye başladığınızda, eylem süreciniz belli olur ve anında gerçekleşir. Yeni bir Kuzey Yıldızı’na, batmayan bir şeye güvenmeye ihtiyacınız olacağını biliyorsunuz. Kendiniz olarak bildiğiniz her şey kaybolurken, kaybolmayan bir şeye bağlı olmanız gerektiğini biliyorsunuz. Bu gerçek benlik bilgisinin bu ilk parçasıyla kendinizi hatırladığınızda daima ve her durumda içsel olarak kendi içsel değişmeyen benliğinizin farkında olmak için içten çabalamanın tamamen yeni bir eylemi doğar. Bu da bizi iç uygulama olan durmaksızın dua pratiğine götürür. Tanrı’nın sonsuz Varlık’ını kendinizinkine dönüştürmek için kısa, kişisel bir çağrı.”
“En iyi dua her zaman dürüst, samimi ve kalben edilendir. Bunlar gerçek iç durumunuzu görerek ve anlayarak ortaya çıkan sözlerdir. Bundan daha iyi bir dua yoktur, Ancak daha yüce duaları ortaya çıkartabilecek bazı dualar mevcuttur. Aynı bazen kuyu kazabilmek için su kullanılması gibi…”
Durmaksızın dua etme anlayışı ve uygulaması muhtemelen zamansızdır. Büyük olasılıkla ruhsal arayışçılar içten bir şekilde çok uzun zaman önce, gözden kaçmış zihnin, kendi başına bırakıldığında sadece kendi geçici imgesinde yaşam yaratmaktan başka bir şey yapamayacağını anlamıştır. Böylece ister minnettarlıklarını belirtmek için Ruh ya da onun sürekli Varlık’ına tamamen bağımlı olduklarını fark etmiş olsunlar ister Yüce olanın doğasının dönüştürmesine olan arzularından doğan bir içgörü olsun insanlar sürekli dua uygulamasına başladılar. Tüm dinler (kimileri bunu daha gizlice yaptılar) bu özel iç uygulamayı hem öz temizlik hem de öz temin olarak öğretirler.
Evren her zaman istediğinizden daha fazlasıyla karşılık verir. Yaşamda Gerçek şeyler istemeye başladığınızda, ne istediğinizi bildiğinizden çok daha fazlasını elde edersiniz. Dolayısıyla bilincinizi artırmak daha fazlasını istemeyi öğrenmekle aynı şeydir ve fazlasını istemeyi öğrenmek hayal edebileceğinizden çok daha fazlasını elde etmektir. Ve son olarak:
Boşa harcanmış enerjiler, kaybolmuş fırsatlarla aynıdır.
Hayat, sürekli bir akış halindedir ve her an, yapabileceğimiz şeylere dair fırsatlar sunar. Ancak bu fırsatlar, her zaman karşımıza çıkmaz. Eğer enerjimizi dağınık, verimsiz ya da farkında olmadan boşa harcarsak, bu fırsatlar da kaybolur. Finley’e göre, boşa harcanmış enerji, sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal, zihinsel ve manevi olarak da kayıp anlamına gelir. Bu, aynı zamanda hayata dair potansiyel anlamlar ve kazanımların da gözden kaçması demektir.
Duanın Gerçek Doğası: Finley, duanın sadece kelimelerle yapılan bir eylem olmadığını, bir tür içsel dönüşüm ve bilinçli bir farkındalık hali olduğunu savunur. Dua, bir arzu ya da talep değil, bir tür içsel arayış ve evrensel güçle birleşme biçimidir. Bu, bireyin dışsal dünyadan çok içsel dünyasına yöneldiği bir süreçtir.
İçsel Sırların Keşfi: Kitap, dua ve spiritüel uygulamaların derin sırlarını ve bu uygulamaların bireysel hayat üzerindeki etkilerini araştırır. Finley, duanın aslında daha önce fark edilmemiş olan içsel potansiyelleri ortaya çıkarmaya yönelik bir araç olduğunu belirtir. Bununla birlikte, her bireyin hayatında anlam bulması, içsel huzura ulaşması ve dışsal dünyada daha derin bir bağ kurabilmesi için dua önemli bir araçtır.
Kendi Gerçekliğini Tanıma: Finley, dua ve manevi uygulamalarla bireyin kendi içindeki saklı gücü keşfetmesini savunur. Bu, kişinin kendisiyle barış yapmasını, eski korkularından ve kalıplaşmış düşüncelerinden kurtulmasını sağlar. Dua, dışsal talepler yerine, içsel dönüşümü sağlamak için bir kapı olarak görülür.
Zihinsel ve Ruhsal Dönüşüm: Kitapta, duaların kişisel dönüşümde nasıl bir araç olabileceği tartışılır. Finley, insanın zihinsel ve ruhsal düzeydeki dar kalıplardan kurtulması gerektiğini, ve dua aracılığıyla bu dönüşümün mümkün olduğunu vurgular. Dua, yalnızca bir dilek tutma şekli değil, bilinçli bir farkındalık yaratma sürecidir.
Kendi Kendine Yardım ve Bağımsızlık: Kitap, kişisel gelişimin ve içsel özgürlüğün önemini vurgular. Finley, bireylerin kendi gücünü bulmalarını ve dışsal koşullara bağımlılıklarından kurtulmalarını savunur. Dua, bu bağlamda sadece dışsal güçlere dua etme değil, kişinin kendi içsel gücüne ve evrensel enerjiye bağlanma biçimidir.
Dualarınızın bütünün hayrına olması dileğiyle… Her fırsatta uyanın! Şu anda uyanın! En küçük bir öz hatırlama çabasına girişmediğiniz sürece kendinizi ne kadar da unuttuğunuzun asla farkına varmazsınız. Öz unutkanlığın hayatınızı ele geçirdiğini ve acınızın gerçek sebebi olduğunu görmek için gerçekleştirdiğiniz çabanızla birlikte yeni ve özel bir tür ruhsal hafiza ortaya çıkar. Güçlü ve yeni bir farkındalık olarak içinizde yavaş yavaş büyüyen belirli bir Varlık’tır. Siz onu hayatınızdaki her şeyin önüne koymak için çabalarken o sizin önünüze geçer, kendinizi unutmanızı engellemekle kalmaz, Kutsal, Zamansız Hayat’la olan bağınızın giderek daha da farkına varmanızı sağlar. Kendi içinize dalmak için sürekli duayı kullanarak bu harika ve pozitif olan yukarı doğru gidişata başlayın. Kısa sürede bu gitme arzusunun yukarı çıkmayı istemekle aynı şey olduğunu anlayacaksınız! Neden sürekli dua etmeniz gerektiğinin üç güçlü sebebini hatırlayın:
- Sahipsiz bir akıl kendini baltalamaya sebep olur.
- Bilinçli çabalar her zaman artan bilinçle ödüllendirilir.
- Boşa harcanmış enerjiler, kaybolmuş fırsatlarla aynıdır.
Duaların Kayıp Sırları, Öz Uyanış İçin Unutulmuş Uygulamalar, okumayanlara tavsiye, okuyanlara bilgiyi hatırlatma amaçlı. Duaların Kayıp Sırları, daha derin manevi ve felsefi bir yolculuk üzerine odaklanır. Kitap, dua pratiğinin sadece bir ritüel ya da dini bir eylem olmanın ötesinde, bireysel bir bilinçlilik ve farkındalık hali olduğunu savunur. Dua, yalnızca dileklerde bulunmak değil, aynı zamanda içsel bir uyanışı ve derin bir manevi bağ kurmayı ifade eder.
Finley, duaların kaybolmuş sırlarını keşfetmeye çalışırken, okurlarına dua yoluyla içsel huzuru, dengeyi ve bağlılığı bulmayı önerir. Kitap, dua etmenin derin anlamlarını keşfederken, aynı zamanda insanın kendi ruhunu, içsel dünyasını daha iyi anlamasına yardımcı olmayı amaçlar. Finley’e göre dua, sadece Tanrı’ya veya evrene seslenmek değil, aynı zamanda kişinin kendi iç yolculuğunda derinleşmesi, farkındalık kazanması ve ruhsal olarak büyümesidir.
Guy Finley, Amerikalı bir yazar, ruhsal öğretmen ve yaşam koçudur. Finley, aynı zamanda The Life of Learning Foundation adlı bir kuruluşun kurucusudur. Bu kuruluş, kişisel gelişim, zihinsel ve duygusal özgürleşme konularında eğitimler ve seminerler düzenler. Kitaplarında ve konuşmalarında, bireylerin içsel huzuru bulmalarına, daha bilinçli bir yaşam sürmelerine ve ruhsal anlamda olgunlaşmalarına yardımcı olmayı amaçlar.
Finley’in öğretileri, birçok spiritüel ve psikolojik gelenekten beslenmektedir. Ancak en belirgin olarak, Batı’daki çeşitli felsefi ve doğaçlama öğretilerin birleşiminden ilham alır. Özellikle “şu an”ın gücü, içsel huzurun keşfi ve kişisel sınırların aşılması gibi konular üzerinde yoğunlaşır.
Yazarın eserleri, Vazgeçebilmek (Letting Go: The Power of Forgiveness) , Sevebilmek (The Secret of Letting Go), Özgürleşebilmek (The Freedom of Letting Go), Korkusuzca Yaşayabilmek (Fearless Living), Arayabilmek (The Secret of Prayer) eserleri blogdan okuyabilirsiniz.
Yazarlar sizi okumaya davet ediyor.
Sevgiyle okuyunuz…



Yorum bırakın